İktidar eliti Awami League’in (AL) insanların mülk ve kaynaklarını toptan ve sistematik olarak yağmalaması, ülkeyi sarstı ve çalkaladı. Bir hafta içinde birkaç mega dolandırıcılık olayı Bangladeş’i vurdu. İlk olarak, Bangladeş Bankası’nın kasasında tutulan yaklaşık 963 kilogram altın karışık metallere dönüştü, sonra Janata Bank’da 51,3 milyar Bangladeş takası hortumlandı, son olarak da 1.45 milyar ton kömürün (BDT’ye göre) Barapukuria Kömür Madenciliği Şirketi’nin bahçesinden gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Bankacılık sisteminden kamu yönetimine kadar her şey şu anda dolandırıcılığa dayanıyor. Bu yozlaşmış hükümet himayesinde bu “spontane yağmacılığın” ardında çıkarcı grupların olduğu gün ışığı kadar açıktır. Şimdi onlar bitmek tükenmez bilmeyen bu yağma çılgınlığına o kadar çok batmışlar ki saklanacak hiçbir şey yokmuş gibi her şeyi alenen yapıyorlar. Kamu malını huzur içinde afiyetle yiyorlar, dahası çocuklarına miras bırakmayı umuyorlar. Awami League hükümeti, kamu bankalarının dolandırılmasından sonra vergi mükelleflerinin parasından 2000 milyon takayı bu bankaların kurtarılmasına aktardı. Benzer şekilde Bangladeş bankacılık sektöründeki temerrüt kredileri, şuan (Nisan 2018 itibariyle) 111.347 milyon seviyesinde seyrediyor. 2009 başında ise bu 35.000 milyon idi. Önümüzdeki günlerde çok daha fazla dolandırıcılık olayına rastlayabiliriz, çünkü 2009’dan bu yana halkın parasının yağmalanmasını kurumsallaştırmak için bankaların yönetim kurullarına iktidardaki parti üyeleri atanmaktadır.

Ey Bangladeş halkı! Demokratik sistemde değişim çağrısında bulunmaksızın petrol, doğal gaz ve diğer doğal kaynakları koruma bazlı eylemler beyhude olacaktır. Yozlaşmış kapitalistlerin desteklediği şuan ki iktidar sistemi, kamu kaynaklarını korumakta defalarca başarısız oldu. Banka, altın ve kömür skandalının nedeni hep aynıdır. O da insan yapımı demokratik sistemdeki “sorumsuz ve hesap vermeyen” yönetim şeklidir. Bangladeş’te gerçekleşen şey, tamamen hükümet destekli “yağmacılık manyaklığıdır”. Şu anda yaşadığımız şey, laik demokrasinin kaçınılmaz sonucudur. Zira seçimler yoluyla iktidara gelen bazı elitler, halk adına yönettiğini söyleyerek insanları kandırıyor ve aynı insanları yağmalıyorlar. “Allah korkusu”nun yerini “insanlara sadakat” alırsa ve şeri hükümler, bazı insanların kapris ve arzularına bağlı olursa, bu tür yağma ve diğer felaketlerin varlığı kaçınılmaz olur. Nitekim İslami hayatı yeniden başlatmak ve Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için çalışılmadığı sürece hain kan emici hükümdarlar altında böylesine korkunç durumlarla karşılaşmaya devam edeceğiz. Hilafet, Nübüvvet metodu üzere dayalı dini uygulayacaktır.

Ey Müslümanlar! Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için çalışın ve bu çağrıyı destekleyin. Bilin ki Hizb-ut Tahrir yanınızdadır. Bu insan yapımı sistemden kurtulup yerine Hilafeti kurmadıkça cesur gençlerimiz asla huzura kavuşmayacaktır. Huzur ve refahın adresi Hilafettir.

وَلَيَنصُرَنَّ اللّٰهُ مَن يَّنصُرُه اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِىٌّ عَزِيزٌ  “Allah kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz, Allah, güçlüdür, galiptir.”^{[Hac 40]}