21 Mart 2018’de Hasina hükümeti, Birleşmiş Milletler Kalkınma Politikası Komitesi’nin Bangladeş’i “en az gelişmiş ülkeler” statüsünden mezun olduğunu açıkladığını duyurdu. Hükümet, BM’nin bu açıklamasını kutlamak için ülke çapında çeşitli etkinlikler düzenledi ve yılsonunda yapılacak genel seçimler öncesi ülkeyi seçim atmosferine soktu. Hükümetin bu “tarihi başarısı(!)” renkli etkinliklerle kutlanırken, insanlar, kendilerini hükümetin bu sözde başarısı içerisinde görmek için yoğun mücadele veriyorlar. Gerçek şu ki, yaklaşık 63 milyon (%38) Bangladeşli, hâlâ yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve bunların neredeyse üçte biri de aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır.

Doğru perspektiften değerlendirildiğinde, Bangladeş’te devam eden sosyo-ekonomik bozulma bir gerçektir. Hükümetin “en az gelişmiş ülkeler” statüsünden mezun olması bağlamında yürüttüğü kampanya, seçimler öncesi düzenbazlıktan başka bir şey değildir. Kaldı ki halk, bu sahte etkinliklere son derece kayıtsız ve duyarsız kaldı. Haberlerden devlet memurları, profesyoneller ve öğrencilerin hükümet etkinliklerine katılmaya zorlandıklarını duyduk. Doğrusunu söylemek gerekirse, zamlanan gaz, elektrik ve su fiyatları, halkın hayatını her gün cehenneme çevirirken, uşak Bangladeş rejimi, BAPEX’i (Bangladeş petrol arama ve üretim Limited Şirketi) güçlendirmesi gerekirken, ABD merkezli Excelerate enerji gibi sömürgeci şirketleri gaz arama çalışması yapmaya çağırmaktadır. Bulacakları gazı sömürgeci şirketler, bize yüksek fiyattan satacaklar ve dolayısıyla bu da daha fazla fiyat artışına neden olacaktır. 28 Mayıs 2017 tarihli Daily Star gazetesine göre, 3 milyondan fazla genç, işsiz ve hayal kırıklığı yaşıyor. İş bulmak için tanıdıkları ve siyasi torpilleri yok. Ayrıca ülkede rüşvet, yolsuzluk, karaborsa, kaçakçılık ve dolandırıcılık oldukça yaygın. Hal böyleyken insanlar, hükümetin aldatıcı iddiasına niye sevinsinler ki? Aksine insanlar öfke dolu ve çaresiz. Bu hükümetin yozlaşmış bazı iş insanları ve politikacılara yasadışı şekilde insanların bankadaki paralarını hortumlamasına yol verdiğini görüyorlar. 2012 yılında Hallmark grup, Sonali Bank’tan 3.6 trilyon Bangladeş Takası hortumladı. 2010 ila 2013 yılları arasında BASIC Bankası’nı 5 trilyon Taka dolandırdı. Utanmak yerine hükümet, yağmacıları korumak için bu bankalara gayri ahlaki şekilde sübvansiyonlar aktarmaya devam etti. Ülke insanlarıyla alay edercesine Maliye Bakanı AMA Muhith da, bankaları yağmalayarak soruna neden olan bu “onurlu girişimcilere” bu yılki bütçeden 20 milyar Taka kaynak tahsis edildiğini belirtti. ^{(04.06.2017 Daily Star)} Hükümetin siyasi atamalar yoluyla insanların parasını yağmalamaya yardımcı olduğunda hiç şüphe yok. En son Farmers Bank ve NRB Commercial Bank’ın kaydettiği zarar, hükümet destekli yolsuzluğa iki önemli örnektir. Hükümet, yandaş kapitalist elit oluşturmanın derdinde, bu, klasik kapitalist yolsuzluk olgusudur. Hükümet, ek KDV yoluyla insanların hayatını zindana çevirirken, canını dişine takarak kazandıkları paraları da karınlarını şişmanlatmak için bu “girişimcilere” peşkeş çekmektedir. İşte bu yaygın yolsuzluk ve başarısızlığı örtbas etmek için iktidardaki Hasina hükümeti, Bangladeş’in “en az gelişmiş ülkeler” statüsünden mezun oluşunu kutlamak için etkinlikler organize etmektedir.

Kaldı ki BM’nin bu kategorizesi bir yanıltmacadır. Halkın yaşadığı gerçek durumu ortaya koymaz. Kişi başına düşen gelirde artışın nedeni, insanların gelirinde görülen artış değil, aksine yukarıda da belirtildiği gibi büyük yolsuzluklar sayesinde bir gecede milyarder olan birkaç ayrıcalıklı Awami lideri ve iş insanlarıdır. BM’nin kategorizesi, emperyalistlerin halkımızı kontrol altına almak için kullandığı bir araçtır. Şimdi bizim için yeni bir dizi öncelikler belirleyecekler ve bizi yeni sorunlara ve yeni problemlere doğru itecekler. Sonra da sorunlarımız için çözüm politikaları geliştirecekler. Ama biz, politikalarının bizim değil kendi çıkarlarına hizmet edeceğini biliyoruz.

Bu nedenle ancak böyle utanmaz ve madrabaz bir rejim, bu tür yanıltıcı mezuniyeti bir başarı olarak betimleyebilir! Dünyadaki statümüzde hiçbir değişiklik olmadı ve şuan ki ekonomik düzene göre hâlâ üçüncü sınıf vatandaşlarız. Halkımızın durumu, en alt sınıftan “miskin” orta alt sınıfa “miskin” yükseldi. Doğası gereği bozuk olan kapitalist ekonomik sistem, halkımızın ekonomik sorunlarına doğru çözümler sunamaz. Faiz, spekülatif sermaye, borsa, serbest para birimi, para politikası, uçsuz bucaksız yolsuzluklar, servetin birkaç elde toplanmasının başlıca nedenleridir.

Ey Müslümanlar!

İslam uygulandığında, dünya siyaseti ve ekonomisinde süper güç olacaksınız. Bu laik yöneticiler, size daha düşük bir orta dereceli gelirli bir ülke olma vizyonu sunuyorlar! Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, kapitalizmi reddetmeye ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet liderliği altında Allah’ın bize indirdiği İslami ekonomik sistemi uygulamaya çağırıyor. Hilafet, insanların temel ihtiyaçlarının karşılanacağının garantisini veriyor. Verimlilik oluşturmak ve yüksek oranlarda büyüme sağlamak için servetin toplumda dolaşmasını sağlar.

كَيْ لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ “Sizden zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın diye.” ^{[Haşr 7]}