14 Mayıs 2018’de Yahudi işgal güçleri, Gazze sınırındaki kitlesel protestolar sırasında aralarında 8 aylık bir kız çocuğu dâhil olmak üzere en 60 Filistinliyi soğukkanlılıkla öldürdüler, 2700’den fazla Filistinliyi de yaraladılar. Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! Silahsız Filistin halkı, anavatanlarının yasadışı Yahudi varlığı tarafından işgalinin 70. yılını protesto ederken, aynı gün Amerika, Müslümanlar ile alay etmek ve küçük düşürmek için Tel Aviv’deki büyükelçiliğini resmen işgal altındaki Kudüs’e taşıdı. İslam dünyasındaki sözde yöneticiler, bu zulüm ve aşağılama karşısında sessiz kaldılar.

Son 70 yıldır Arap dünyasındaki yöneticilerin rolü, Filistinlilere ihanet etmek ve Batılı efendilerinin gayri meşru çocuğunu korumak olmuştur. Bu soğukkanlı ihanet bu güne kadar hep devam edegelmiştir. Tüm güçlü Müslüman ülkeler, timsah gözyaşları ve boş söylemler dışında Yahudi varlığına karşı hiçbir şey yapmamışlardır. Katliamın ardından tek tepki, dünyanın en güçlü ordularından birine komutanlık eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Aldatıcı bir retorikle Erdoğan, “İsrail”i terörist devlet olarak niteledi ve Yahudi varlığının büyükelçisini “bir süreliğine” ülkeden kovdu. Ve cani Netanyahu’nun elinin Müslüman kanına bulaştığını söyledi! Oysa sahip olduğu güçlü kara ve hava birlikleri sayesinde birkaç saat içinde Yahudi varlığını kolayca hurdahaş edebilirdi. Dahası, Yahudi varlığının Türk limanlarından petrol sevkiyatı yapamayacağına dair hiçbir açıklama yapılmadı! Yahudi varlığıyla yapılan milyon dolarlık enerji anlaşmasının iptal edildiği de ilan edilmedi! Türkiye’nin, Yahudi varlığının 8. büyük ticaret ortağı olduğundan söz etmiyoruz bile! Dolayısıyla Kudüs’ü kurtarmak için Türk ordusunu seferber etmek yürek ister. Gerçek şu ki kâfirler, Müslüman ülkelerdeki münafık yöneticilerin dostudur. Gazze yanarken Mısır, katliamı sadece “kınamakla” yetindi. Yahudi varlığının diğer partneri hain Sisi’nin, katliam karşısında Gazze Şeridi’ndeki ablukayı devam ettirmesine şaşmamak gerekir. Bu münafık yöneticiler, hak ettikleri cezaya Allah katında çarptırılacaklardır:

بَشِّرْ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمْ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا  “Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele. Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.” ^{[Nisa 138.139]}

Ey Bangladeş ordusu içindeki samimi subaylar!

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti olarak biz, size hatırlatıyoruz. Lanetli Yahudilerin bu korkunç acımasızlığı ve küstahlığı karşısında sessiz kalamazsınız. Arabıyla Türküyle Müslüman dünyasındaki yöneticiler, Kudüs’ü kurtarma farzını ihmal ettiler. Onlar bu farzı ihmal edince, şimdi bu farzı yerine getirmek size düşüyor. Onun için Yahudi varlığına karşı cihat edebilmeniz için kendinizi sömürgeci Batı ajanı bu hain rejimlerden kurtarın. Sakın Filistin sorununun bir “Arap sorunu” olduğunu söylemeyin. Filistin, bütün Müslümanların sorunudur. Güçlü insanlar olarak bu konuda siz hayati role sahipsiniz.

Ey subaylar!

Size Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözünü hatırlatıyoruz:

مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى  “Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte müminlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.”^[Müslim] Pis Yahudiler tarafından öldürülenler ve ölmek için mücadele edenler, Müslüman kardeşlerinizdir. Onları kurtarmak için önünüzde duran tek engel, yapay ulus devlet sınırlarıdır ve sömürgeci kâfir tarafından dikilen yöneticilerdir.

Ey subaylar!

Unutmayın, Kudüs, İslam ümmetine aittir ve ikinci Halife Ömer ibnu’l Hattab tarafından fethedilmiştir. Daha sonra Haçlılar tarafından işgal edilmişse de Selahaddin Eyyubi tarafından Hıristiyan kâfirlerden kurtarılmıştır. Şimdi sıra sizde. Günümüzün Selahaddin’i olun ve bir kez daha işgal altındaki Kudüs’ü kurtarın.

Ey subaylar!

Damarlarınızda Selahaddin’in kanı dolaşıyor. Selahaddin, Haçlıları 27 Receb 583’de (02-10-1187) hezimete uğratarak Kudüs’ü kurtardı. Hem de doksan yıl sonra. Hadi bu kutsal ayda onun izinden gidin ki Allah Subhânehu ve Teâlâ, Kudüs’ü Yahudi pisliğinden kurtardığınız için sizi mükâfatlandırsın. Tıpkı Haçlı pisliğinden kurtaran Selahaddin gibi... Mescidi Aksa’yı kurtarmak için Allah yolunda cihat aşkıyla yanıp tutuştuğunuzu biliyoruz. Öyleyse sıkıntıdaki kardeşlerinizi kurtarmak için sizi Kudüs’e doğru mobilize edecek kararlılık ve cesarete sahip Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيرًا  “Size ne oldu da Allah yolunda ve «Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!» diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!”^{[Nisa 75]}