Yine işgalci Yahudi güçleri, İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın kutsallığını ihlal ettiler. Mescid-i Aksa’yı bastılar, mübarek Kadir gecesi vesilesiyle toplanan cemaati dağıtmak için ses ve gaz bombaları ile müdahale ettiler. 300’den fazla kişi yaralandı, çoğunun durumu kritik. Vahşetleri bununla sınırlı kalmadı, itikâfa girenleri zorla mescitten dışarı atmaya çalıştılar. Bu saldırı kesinlikle sadece Kudüs ve Filistin Müslümanlarına yapılan bir saldırı değildir, aksine tüm İslam ümmetine yapılan bir saldırıdır. Dünyadaki tüm Müslümanlar saldırıyı protesto etti. Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, Dakka’nın çeşitli camilerinde protestolar düzenledi.

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti tarafından düzenlenen protestolarda konuşmacılar, Müslüman dünyasındaki hain rejimlerin ihmalkârlığı ve sessizliğinin Yahudi varlığını suçlar işlemeye ve küstahlık sergilemeye teşvik ettiğini söylediler. Yahudi varlığı, bu yöneticilerin gaspçı Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirme talebinde bulunan ABD’ye yanıt verdikleri gibi, Mescidi-i Aksa’nın çığlıklarına yanıt vermeyeceklerinin farkındadır. Erdoğan ve İmran Han’ın sözde kınama ve tehditlerinin yanı sıra diğer ajan yöneticilerin kınama ve tehditlerinin, Mescid-i Aksa ve mübarek Kudüs topraklarının her santimetresini kurtaracak etkili bir askeri operasyona asla dönüşmeyeceğinin farkındadır. Bu yöneticilerin aldatmacası bununla da sınırlı değildir; Sömürgeci uluslararası toplum ve BM Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunarak Müslümanları bir kez daha yanlış yönlendirdiler. Oysa söz konuşu uluslararası toplum, bu Yahudi varlığını İslam ümmetin kalbine bir hançer gibi saplamış, “Yüzyılın Anlaşması” adı altında Arap ve diğer tüm ülkeleri bu yasadışı varlık ile normalleşmeye teşvik etmiştir.

Konuşmacılar Müslümanlara şöyle çağrıda bulundular: Tek uygun cevap, bu canavarca varlığı kökünden sökmek için istekli ve yetenekli Müslüman ordularını harekete geçirmektir. Bundan başka verilecek herhangi bir yanıt, Mescid-i Aksa’nın çığlıklarının, kirletilmesinin ve baskına maruz kalmasının devam edeceği, Kudüs ve Filistin’in işgal boyunduruğu altında kalacağı anlamına gelir. Bu yoldaki tek engel, silahlı kuvvetlerimizi kışlalarına zincirleyen ajan yöneticilerdir. Öyleyse onları ortadan kaldırmalıyız ve Raşidi Hilafeti kurmalıyız. Hilafet, sadece Filistin’i değil, Keşmir ve diğer tüm işgal altındaki toprakları kurtarmak için Müslüman ordularına seferberlik emri verecektir.

Konuşmacılar, ordudaki samimi subaylara şöyle bir çağrıda bulunarak konuşmalarını sona erdirdiler: Ey ümmetin orduları içindeki Selahaddin’in torunları! Zayıf komplocu rejimlere teslimiyeti bırakın artık. Dininize, Peygamberiniz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sına ve ilk kıblenize yardım etmek için harekete geçin. Harekete geçin ve yolunuza çıkan tüm hain rejimleri kökünden sökün, Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Hilafet sizi kurtuluş seferlerine yollayacaktır. Allah’a yemin olsun ki eğer samimi niyet ile harekete geçer ve O’na tevekkül ederseniz, Allah’a kesinlikle size yardım edecektir. Allah sizinle beraberdir ve amellerinizi asla boşa çıkarmayacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ الله اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ * إِلاَّ تَنفِرُواْ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّوهُ شَيْئًا والله عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?” Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.”^{[Tevbe 38-39]}