Bugün 19 Ocak 2024’te Hizb-ut Tahrir İngiltere’de yasaklandı. Yasak düpedüz siyasi bir karardır, hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Yasak kararı, İngiltere İçişleri Bakanı James Cleverly’nin Hizb-ut Tahrir’i terör listesine alacağını duyurmasından sadece dört gün sonra gelmiştir. Oysa Hizb-ut Tahrir, 70 yılı aşkın bir süredir yalnızca siyasi ve fikri mücadele yürütmektedir.

Hizb-ut Tahrir’in antisemitist bir hareket olduğu ve terör propagandası yaptığı yalanları o kadar barizdir ki, yalanlanması bile pek mümkün değildir. Siyonist devlet terörünü ve Filistinli sivillere yönelik soykırımı destekleyen İngiliz ve Danimarkalı politikacılar ve medya organları, utanmadan çocukların bile inanmayacağı bu yalanları kamuoyuna doğru gibi lanse etmektedir. Hizb-ut Tahrir, İslam coğrafyasında İslam toplumu kurmak için çalışan siyasi bir partidir. İslam toplumunda yüzyıllar boyunca Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer inanç mensupları huzur ve güven içerisinde bir arada yaşamışlardır.

İngiltere ve Danimarka da dahil olmak üzere Batılı ülkeler, son aylarda, her zamankinden daha fazla, ahlak ve insanlık yoksunu ve yoksulu olduklarını gösterdiler. Yaşama, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi özgürlükler ve insan hakları söylemleri Gazze’nin enkazı altında kalmıştır.

Hizb-ut Tahrir, 70 yılı aşkın bir süredir, İslam dünyasındaki Batı destekli zorba rejimleri yıkmak ve yerlerine Müslümanların inançlarıyla uyumlu, adil bir İslam Hilafet Devleti kurmak için barışçıl bir siyasi çalışma yürütmektedir. Şimdi de İngiltere, uzun süredir Hizb-ut Tahrir’in davetini baskı ve şiddet yoluyla bastırmaya çalışan bu diktatörlüklerin safına katılmıştır. İngiliz hükümetinin getirdiği bu siyasi yasak kararı, sözde ifade özgürlüğü ve kuvvetler ayrılığını bariz bir şekilde baltalamaktadır. Danimarka Adalet Bakanı Peter Hummelgaard da birkaç kez Hizb-ut Tahrir’i yasaklama arzusunu dile getirmiş, ama şu ana kadar anayasanın etrafından dolanacak bir yol bulamamıştır. Olağanüstü bir ikiyüzlülük söz konusudur.

Hizb-ut Tahrir / Danimarka, İngiliz hükümetinin aldığı bu umutsuz yasak kararını şiddetle kınamaktadır. Karar, Filistin’in kurtarılması çağrısını durduramayacağı gibi adil bir İslam sistemi kurulması ve Batı’nın Müslüman topraklarındaki sömürgeci gündemine son verilmesi siyasi mücadelesini de kesinlikle dumura uğratamayacaktır.