حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Endonezya
Medya Bürosu
No: ID-BA-2009-RS-TR-0004 |
H. 28 Cumâde’s Sânî 1430 M. Perşembe, 25 Haziran 2009 |
-Basın Açıklaması- 2009 Yılı Cumhurbaşkanının Seçilmesi
Önümüzdeki 08 Temmuz günü Cumhurbaşkanının ve yardımcısının seçilmesi işlemi yapılacaktır. İslâm'da devlet başkanının seçilmesi, Devlet Başkanın/İmâmın nasbedilmesi babındandır. Bu husustaki şer'î hüküm, şu iki hususla ilişkilidir ki bunlar: Kişi ve nizamdır.
Kişiyle ilgili olana gelince; İslâm, devlet başkanında bulunması gereken inikat şartlarını belirlemiştir ve bu şartlar şunlardır: 1) Müslüman olması, 2) Baliğ olması, 3) Akil olması, 4) Erkek olması, 5) Hür olması, 6) Adil olması, 7) Devlet başkanlığı yükümlülüklerini ve sorumluluklarını taşımaya muktedir olmasıdır.
Nizama ilişkin olana gelince; devlet başkanı seçilecek kimsenin İslâm Nizamı'nı tatbik etmesi gerektiğinin açıklanması kaçınılmazdır. Bu da Müslüman olması itibarıyla akîdesinin kendisine vacip kıldığı bir şey olmasının yanı sıra İslâm'daki aslî amelinin, hayatın her alanında İslâmî şeriatı tatbik etmek için olmasıdır. Zira toplumun korunmasına ilişkin ulvî hedefler onunla gerçekleşir. İslâmî olmayan nizamlara gelince; asla ıslahı gerçekleştiremezler. Ancak fesadı ve hezimetleri gerçekleştirirler. Ayrıca Allahu Te'alâ, Kerîm Kitâbı'nda şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْكَافِرُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse (yönetmezse), işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." [el-Mâide 44]
Ve şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse (yönetmezse), işte onlar zâlimlerin ta kendileridir." [el-Mâide 45]
Ve şöyle buyurmuştur:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse (yönetmezse), işte onlar fâsıkların ta kendileridir." [el-Mâ'ide 47]
İşte bu Kur'anî nasslar, Allah'ın şeriatı ile hükmetmeyen bir kimse için Allah tarafından kesin bir uyarıdır.
Bunun yanı sıra Allahu Te'alâ, en-Nisâ suresinin 59. âyetinde mü'minlere emir sahiplerine itaat etmelerini emretmiş, onlara olan itaatlerini Allah'a ve Rasûlüne itaatle ilişkilendirmiştir. Binaenaleyh İslâmî şeriatı ikame edecek veliy'yul emri ortaya çıkarmak şer'an vaciptir ve onu terk etmek Allah katında masiyet ve günahtır. Laik nizamları tatbik edecek, şeriatın tatbik edilmesini engelleyecek ve İslâmî hayatın yeniden başlatılmasına davet edenlere düşmanlık edecek bir kimseyi çıkarmaya gelince; bu masiyettir ve onun seçilmesine katılmak haramdır.
Allahu Te'alâ'nın İslâm ile rahmeti, İslâm ancak kapsamlı ve disiplinli bir şekilde tamamen tatbik edildiğinde gerçekleşir. Allah'a ve Rasûlüne itaat eden bir devlet başkanı, devleti ve insanları, şer'î hükümlerin tatbikine, insanların işlerinin bunlarla güdülmesine sevk eden, insanların birbirleriyle, devletle, devletin diğer devletlerle olan ilişkilerini düzenleyen, hükümetin emin ve muhlis idarî organları yoluyla eğitim, sağlık, iletişim, ulaşım, elektrik gibi hizmetleri insanlara en güzel şekilde sağlayan kimsedir. Keza o, müstehcen resimleri, çalışmaları ve kumarı tamamen yasaklayacak, ekonomik büyümeyi arttırmak, iş alanları açık bir hale gelinceye kadar iş ve yatırım sektörünü aktifleştirmek yoluyla fakirlik sorununu halledecek, nakdin biriktirilmesini, tüm türleriyle faiz akitlerini engelleyecektir ki böylece para insanlar arasında dolaşacak ve ekonomi daima büyüyecektir.
Binaenaleyh İslâm ile laik nizamdaki devlet başkanının yükümlülükleri arasındaki fark ortaya çıkar. İkisi de insanlar tarafından seçilmesine rağmen halkın egemenliğini uygulaması için laik nizamdaki devlet başkanını halk seçer. Yani halkın temsilcileri, kanunlar çıkarma yetkisi olan kimselerdir ve şer'î hükümlere muhalefet etse dahi devlet başkanına düşen bunları uygulamaktır. Zira egemenlik halka aittir ki o, laik demokratik nizamda otoritenin kaynağıdır.
İslâm'a gelince; hüküm Allah'a aittir ve kanun koyucu Allah olup ne halktır, ne de devlet başkanıdır. Dolayısıyla seçilmiş başkana düşen, kaynağı Kur'ân ve Sünnet olan İslâmî şeriatı benimsemekle Allah'ın hükümlerini infaz etmek, bunların infaz edilmesini emretmek ve insanların tüm maslahatlarını bunlarla gözetmektir. Devlet başkanı, şer'î hükümleri infaz etmede Ümmetin vekilidir. Zira egemenlik, şeriata, otorite ise Ümmete aittir.
Buna göre bir Müslümanın, devlet başkanının seçilmesine katılmadan önce durup düşünmesi ve kendisine şu soruyu sorması gerekir: Adaylar arasında itikat, fikir ve süluk olarak İslâm'a ve şer'î hükümlerin infaz edilmesine ve İslâmî olmayan kanunların tamamen ilga edilmesine bağlı kalacak birisi var mı? Eğer bu aday bulunur ve onda da şer'î şartlar gerçekleşirse oy kullanımına katılmak, bu adayı desteklemek ve onun propagandasını yapmak gerekir. Eğer şu anda şahit olduğumuz gibi böyle bir aday bulamazsa seçim sürecine katılmak haram olur. Çünkü bu, Allah'ın şeriatı dışında hükmedecek bir kimsenin seçilmesine ortak olmaktır.
Buna göre otorite sahipleri kendileri iken Endonezya'daki Müslümanların özellikle bu bağlamda bunu idrak etmelidirler. Aksi takdirde Allah'ın karşısında günahkâr olurlar. Dahası bu ülkelerini, sömürgeci nüfuzun altına terk etmekle birlikte fakirlik, inhitat ve gerileme uçurumuna sürüklemiş olurlar.
Muhammed İsmâ'îl Yusanto
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Endonezya
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Endonezya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Gedung Anakida Lantai 7 Jl. Prof. Soepomo Nomer 27, Jakarta Selatan 12790, Indonesia Telefon: [62-21] 8353253/4 www.al-islam.or.id | www.hizbut-tahrir.or.id |
Fax: [62-21] 8353253/4 E-Mail: info@hizbut-tahrir.or.id |