Sudan Yöneticileri, Normalleşme Trenine Binerek, Kâfirlerin Tarafında Yer Alarak, Mübarek Toprağı Peşkeş Çekerek, Allah’a, Rasûl’üne ve Müminlere İhanetlerini Onayladılar

سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِندَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ “Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir” ^{[Enam 124]}

Her zamanki gibi küstahlıkla ABD Başkanı Donald Trump, Sudan ve Yahudi varlığının ilişkileri normalleştirme konusunda anlaşmaya vardığını açıkladı. Anlaşmayı Ortadoğu’da “İbrahim” anlaşmasına katılan başka bir ülke ile barışa doğru atılmış büyük bir adım olarak kabul etti. Üst düzey ABD’li yetkililer, ABD başkanının 23 Ekim 2020 Cuma günü Yahudi varlığı Başbakanı Benyamin Netanyahu, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdül Fettah El Burhan ve Başbakan Abdullah Hamduk ile telekonferans yoluyla yaptığı görüşmede anlaşmaya varıldığını söylediler. Trump, Filistinlilerin ve diğer pek çok ülkenin önümüzdeki aylarda Yahudi varlığıyla daha yakın ilişkiler kurmayı umduğunu belirtti. Trump açıklamasında ayrıca “en az 5 Arap ülkesinin daha olduğunu” söyledi. Özellikle Suudi Arabistan’dan bahsetti ve yakında normalleşme kervanına katılmasını beklediğini ekledi.

Netanyahu, anlaşma ile gurur duyduğunu belirtti. Sudan’da bir darbe olarak değerlendirdi! 1967’de üç Hayır konferansına ev sahipliği yapan Hartum’un, bugün Yahudi varlığı ile barışa Evet, müzakereye Evet, normalleşmeye Evet dediğini ifade etti.

Evet, sadece bir telefon görüşmesi ile Trump, Sudan yöneticilerini BAE ve Bahreyn yöneticileri gibi normalleşme trenine bindirdi. Hatta “İbrahim” adındaki mücrim anlaşmaya daha fazla yöneticilerin katılacağı “müjdesini” verdi!

Trump, ABD seçimlerinden zaferle çıkmak için Sudan yöneticilerini bu anlaşmayı sürükledi. Trump, normalleşme anlaşmaları ve Sudan yöneticilerinin Amerikan ailelerine (kurbanların) ödeyeceği tazminatların zafer şansını artıracağını umuyor. Netanyahu’nun sözünü ettiği üç Hayır, teslimiyete, zillete ve ihanete evrildi.

Kuşkusuz bu normalleşme dalgası, Trump anlaşmasının bir parçasıdır. ABD yönetiminin, Filistin meselesini ele alışında yeni bir siyasi yol izlediğinin işaretidir. Filistin meselesi normalleşmeden ve bölgesel konulardan ayrılıyor. Tasfiyesi için sorun, Filistinlilerin sorunu haline getiriliyor. Ayrıca itaat ettirmek, teslimiyete boyun eğdirmek ve mübarek toprak halkına baskı yapmak için Arap rejimleri kullanılıyor. Filistin Yönetimi ve Kurtuluş Örgütü’nün bu anlaşmalara muhalefeti ise, gözleri boyamaktan başka bir şey değildir. Zira Yahudi varlığı ile normalleşme ve güvenlik koordinasyonunun ilk öncüleridir. Büyük bir anlaşma yaptılar. Büyükleri Abbas, onu “kutsal” bir koordinasyon olarak addetti!

Amerika, İslam ümmetiyle mücadele etmek, otoritesini yeniden kazanma ve Hilafeti kurma çalışmasından caydırmak ve Filistin sorununu nihai olarak tasfiye etmek için normalleşmeyi bir araç olarak kullanıyor.

Amerika, Filistin meselesine son vermek istiyor, böylece ajan rejimler ile Yahudi varlığı arasında çeşitli isimler altında bölgesel ittifaklar kurabilecektir. Bölgedeki hegemonyasını yerel araçlarla güçlendirmeyi ve Yahudi varlığını doğal bir şekilde bölgeye entegre etmeyi, sömürgeci pençesinden kurtulmak için ümmetin etkili bir şekilde hareket etmesini önlemeyi amaçlıyor. Çünkü Amerika, halkların kurtuluş hareketlerini, İslam etrafındaki kenetlenişlerini, Amerika ve etkisine stratejik tehdit teşkil eden İslam Devletini kurma özlemlerini izliyor.

Ajan yöneticilerin imzaladığı normalleşme anlaşmaları, Filistin sorununa ve tek bir ümmet olmaları vasfıyla tüm Müslümanlara ihanettir. Her şeyden önce Allah’a ve Rasûl’üne ihanettir, mübarek toprağın peşkeş çekilmesidir.

Sudan yöneticileri ve Müslümanların diğer yöneticileri, haindirler ve ümmet düşmanları yandaşıdırlar, Müslümanların ve özlemlerinin temsilcisi değillerdir. Mübarek toprak halkı, İslam ümmetini bu anlaşmaları reddetmeye, zorbaların tahtlarını yıkmak için harekete geçmeye, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını kurtarmak ve bu kölelerin yazdığı kara sayfaları silmek için orduları seferberliğe çağırıyor.

Filistin sorunu, ancak kurtuluşu ile çözülebilir. Tüm BM kararları ve hain anlaşmaların, ayakların altına alınmasıyla ancak çözümlenebilir. Mübarek toprak Filistin’den biz, fatihlerin ve kurtarıcıların biyografisini canlandırmak için ümmetin ateşli orduları ve askerlerine çağrımızı yeniliyoruz. Filistin ne Trump’ın kumar oynadığı bir seçim kartıdır ne de koltuklarını korumak için dalkavuk yöneticilerin sömürgecilere sunduğu bir kurbandır. Faruk ve Selahaddin’in torunları hemen harekete geçip içlerinden biri şöyle seslenmelidir: “Ey Allah’ın süvarisi bin ve cennetle müjdele”Bu olmadan Filistin ve tüm ümmet, zillet ve zül içinde yaşamaya devam edecektir. Nihayet Allah, onlar gibi olmayan başka bir kavim getirecektir. Haydi, bela büyüktür, ömür kısadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ * وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَّا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.”^{[Enfal 24-25]}