حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: LB–BA–2019–MB–TR–04 |
H. 25 Raceb 1440 M. Pazartesi, 01 Nisan 2019 |
Hilafetin Yıkılışının 98. Yıldönümünde Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nin “Laiklik Karşısında Âlimlerin Rolü” Başlıklı Yıllık Konferansı
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, 24 Recep 1440 / 31 Mart 2019 Pazar günü Hilafetin yıkılışının 98. yıldönümünde yıllık konferansını düzenledi. Konferansa Lübnan genelinden birçok şeyh ve âlim katıldı. Konferansa katılan şeyhler ile Lübnan ve dışından gelen Hizb-ut Tahrir’li gençler konferansta birer konuşma yaptılar. Konferans, Hizb ut-Tahrir / Lübnan Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Dr. Şeyh Muhammed İbrahim’in yaptığı kapanış konuşması ile sona erdi. Konuşmanın metni şöyledir:
“Bismillahirrahmanirrahim
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Rasûllerin ve Peygamberlerin en şereflisi, efendimiz Muhammed’e, âline, ashabına ve kıyamet gününe kadar ihsanla ona uyanlar üzerine olsun...
Hizb-ut Tahrir’in “Laiklik Karşısında Âlimlerin Rolü” başlıklı yıllık konferansının sonuç bildirgesi
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, yıllık konferansını 24 Recep 1440 / 31 Mart 2019 günü Hilafetin yıkılışının 98. yıldönümünde düzenledi. Hilafet, Müslümanların kalkanıdır, bayraklarının dalgalandırıcısıdır. Müslümanlar ve diğerlerinin işlerinin Şeri hükümlere göre güden, cihat ve davet yoluyla İslam’ı dünyaya taşıyan bir devlettir...
Müslümanların tarihi boyunca emirler ve âlimlerin koruduğu Hilafet Devleti, Müslümanların koruyucusuydu ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın güdülmesini istediği şeylerin güdücüsüydü... Hilafetin gölgesinde ilim adamları, fıkhi ve ilmi refah çağını yaşamışlardır. Hatta Avrupa, hükümdarları ve bilim adamları, İslam Devletinin ilim deryasından doya doya içmek için Hilafet ve Halifelerin kapısını çalmışlardır. Hilafette âlimler, yaşamları pahasına olsa bile hakkın kalkanları olmuşlardır. Yöneticilerin birçoğu, âlimlerin sözlerine vakıftılar, pozisyonları ve güçlerini takdir ediyorlardı...
اثْنَانِ مِنَ النَّاسِ إِذَا صَلَحَا صَلَحَ النَّاسُ، وَإِذَا فَسَدَا فَسَدَ النَّاسُ: الْعُلَمَاءُ وَالأُمَرَاءُ“İnsanlardan iki sınıf var ki, onlar düzelirse tüm insanlar düzelir, onlar bozulursa tüm insanlar bozulur: Âlimler ve idareciler”sözü, zalim, fasık, kafir rejimlerde bugün ümmetin yaşadığı gerçekliği doğrulayan bir sözdür. Şeyhler dedik, âlimler demedik, çünkü âlimin âlim olabilmesi için sadece Allah Subhânehu ve Teâlâ korkmalıdır. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ âlimlerin ancak kendisinden korktuğunu buyuruyor:
إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ“Kulları içinde Allah’tan ancak alimler korkar. Allah yücedir, bağışlayandır.”[Fatır 28]
Hizb-ut Tahrir olarak biz, İslami sokağın yönlendirilmesinde âlimlerin oynadığı rolün önem ve ehemmiyetinin farkındayız. Tarihte bu ülkenin Arap dünyasını Batılılaştırma girişimleri için bir platform olduğunun bilincindeyiz. Bugün bu ülke, Rabbani âlimler ve samimiyetle çalışan evlatlarının eliyle ümmeti hak ve doğru yola döndürmenin platformu olmalıdır...
Dahası laikleşme dalgası, genel olarak İslami düşünceye, özel olarak bu düşüncenin iktidara ulaşmasına darbe vurmak için bugün bölgemizde yürüttüğü kampanyasını sertleştiriyor. Bilindiği üzere bu kampanyanın başında laiklik ürünü demokrasi fikriyle, siyasal İslam’a darbe vurulması, demokrasinin hayat ve yönetim sistemi olarak değil de seçim sandığı olarak betimlenmesi geliyor... Hatta saldırı o kadar şiddetlendi ki ahvali şahsiye ve aile hükümlerden geride kalanlara darbe vurulmak isteniyor. Medeni evlilik uydurması, mirasa saldırı ve eşcinsellik, kişisel özgürlüklere, kadın erkek eşitliğine yapılan eski saldırıları tamamlıyor. Bu yeni uydurmalar (bidat) - söylendiği gibi - bela üstüne beladır... Argümanı argümanla çürüten, akla kanaat, fıtrata uygun, kalbe güven verici yanıtlar veren Müslümanlar, rollerini yerine getirmedikleri için özellikle üniversiteli gençler arasında bazı ateizm atmosferinin yaygınlaştığı duyuluyor.
Bu kanaatimiz ve bu gerçeklikten ötürü ey âlimler ve şeyhler! Sizi “Laiklik Karşısında Âlimlerin Rolü” başlıklı konferansımıza, daha doğrusu konferansınıza davet ettik... Konferansta yaptığınız konuşmalarınızın özü şu üç temel tema üzerine odaklanmıştır:
Birincisi: Avrupa’dan İslam dünyasına ithal edilen laiklik.
İkincisi: Laiklik karşısında İslam ve âlimler.
Üçüncüsü: Ümmet ve kritik anlar.
Allah’ın lütfu sayesinde bu üç eksende açık, net ve berrak görüşler ortaya kondu.
İlk başta laiklik ve gerçek anlamı hakkında saf ve net bir görüş dile getirildi. Laikliğin, insanlığa, Latif ve Habir katından gelen bir dine mensup olan İslam ümmetine uygun olmadığı belirtildi.
Sonra İslami kimliğin korunmasında ilim erbabının rolünün anlamı, adaleti sağlamaları, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın seçilmiş kullarından olmaları için açık ve net bir görüş ortaya kondu. Ki hayırlı öncülerden olsunlar. İşte büyük lütuf budur... Allah’ın itibarlarını yücelttiği, kıyamet gününe kadar isimlerini dillere yazdırdığı ümmetin öncü âlimleri gibi olmayı yeğlesinler. Onlar imanları, ilimleri ve amelleri nedeniyle -Lütfu ve izni sayesinde- Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözüne müstahak olmuşlardır, siz de olabilirsiniz:
يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ“Allah içinizden iman etmiş olanları ve ilme kavuşmuş olanları yüksek derecelere çıkarır.”[Mücadele 11]
Son olarak tarihin bu kritik anında ümmetin eylemine ışık tutacak açık ve net bir görüş ileri sürüldü. Ümmet, sahip olduğu medya ve alternatif medya -sosyal medya- ile büyücünün büyüsünü Allah’ın izniyle bozabilir... Görülen zorbalığına rağmen laikliğin, sönmeye yüz tutmuş ve intihar etmekte olan bir uygarlık olduğunu, toplumlarının ihtiyarladığını, Müslümanlarda artış olduğunu açıkladık. Batı, Müslümanları entegre etmeye çalıştıkça, Müslümanların dinleriyle temayüz ettiği gerçeğine dikkat çeken birileri ortaya çıkıyor... Allah, kullarından sevdiği kişileri Nübüvvet metodu üzere İslami Hilafet Devletinde yeryüzü ve üzerindekilere varis kılacaktır. Hilafet, Batı uygarlığının yerine geçecek, arkasında savaşılan, korunulan bir kalkan ve zırh olacaktır. Hilafette etnik temizlik, ırk ayrımcılığı veya azınlıklar diye bir şey olmayacaktır. Aksine tebaa ve ehli zimmet olacaktır... Hilafetin giysisi, takvadır, âlimleri, vakarlarını ve heybetlerini koruyacaktır. Âlimler, ümmetin ayı olacaklardır. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şu sözüyle âlimleri diğer kullarına üstün kılmıştır:
وَلَفَضْلُ العَالِمِ عَلَى العَابِدِ كَفَضْلِ القَمَرِ لَيْلَةَ البَدْرِ عَلَى سَائِرِ الكَوَاكِبِ، إِنَّ العُلَمَاءَ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءِ، إِنَّ الأَنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينَاراً وَلا دِرْهَماً، إِنَّمَا وَرَّثُوا الْعِلْمَ، فَمَنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ “Âlimin Abid (ibadet eden) üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmiştir.”
Buna göre konferansta şu tavsiyeler alınmış ve sonuçlara varılmıştır:
Birincisi: Öncelikle Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın korkusundan hareketle âlimler, gerçek rollerini yerine getirmeli, sonra da ilmi olarak değil, ameli olarak ümmetin çıkarlarını omuzlamalıdırlar.
İkincisi: İlim adamları, ümmetin çalışan evlatları ile aynı safta yer almalı, özellikle şiddetli sıkıntı anlarında, dayanak, referans ve savunucunun yokluğunda, dayanak, referans ve savunucu olmalıdırlar.
Üçüncüsü: Forumlar ve uydu kanalları aracılığıyla, bu alanda özellikle de etkili alternatif bir medya haline gelen, İslam ülkelerindeki bütün hareketliliklere neredeyse liderlik eden sosyal medyada gençlerin enerjilerini kullanarak saray âlimlerinin saldırıları ile nasıl mücadele edileceğini ivedilikle incelemeye başlamalıdırlar.
Dördüncüsü: Buradaki âlimler ve şeyhler liderlik yapmalı, İslam’da aşırılık ve ılımlılığın olmadığını açıklamalıdırlar. Bugün aşırılık, öldürme ve boğazlama ile, ılımlılık da gevşeklik, realizm ve menfaatçilik ile eşdeğer hale gelmiştir. Biz, vasat bir ümmetiz, vasat ortası demek değildir. Bir şeyin vasatı, en iyisidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطاً لِّتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيداً“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Rasûl’ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık.”[Bakara 143]
Beşincisi: İslam ya da bilim elbisesi giydirilen laikliğe dikkat çekmelidirler. Çünkü her ikisi de tehlikelidir ve ümmetin hareketliliğinde sıkıntı yaratmıştır, yaratmaya da devam ediyor. Öyle ki yöneticiler, Müslümanları kuşatmak için laikliği kılıf olarak kullanıyorlar.
Altıncısı: Hareketliliğinde ümmete önderlik ederek ve yönlendirerek ondan kopmamalıdırlar. Ümmet, fedakârlık ve eylemde âlimlerinin önüne geçmemelidir. Değilse ümmetin kafasını karıştırmak için farklı isimler altında sömürgeci kâfir Batının desteklediği laikler, ümmetin devrimini istismar ederler.
Yedincisi ve sonuncusu: Bu konferans, ümmetteki gelişmeleri, hareketliliği, entrika girişimlerini ele alan âlim toplantılarının ve periyodik çalıştayların nüvesi olmalıdır. Ümmetin sorunları ve çıkarlarının ele alındığı bu konferanslar pratik ve uygulama yönüne dönüşmelidir. Sadece akademik ve bilimsel yönle yetinilmemelidir.
Bu kutlu konferansın sonunda Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak biz, davetimizi kabul edip gelen saygın âlimlere, şeyhlere, değerli katılımcılara içtenlikle teşekkür ediyor, takdir ve şükranlarımızı sunuyoruz. Bizi mutlu ettiniz, Allah da çabalarınız ve yürüyüşünüzde sizi mutlu etsin. Bu konferansın düzenlenmesinde emeği geçen yaşlı genç herkese, özellikle Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi ve El Vakiye kanalındaki kardeşlere teşekkür ediyoruz. Umarız Allah, ofis ve kanalı, Allah’ın izniyle yakında kurulacak olan Nübüvvet metodu üzere İslam Hilafet Devleti düzeyindeki çalışmanın çekirdeği kılar... Umarız Allah, kalbi selim ile gelen müstesna mal ve çocukların fayda etmediği gün bu emeklerini iyilik terazilerine ekler.
Umarız Allah, bize, size ve İslam ümmetine zafer ve sevincini en kısa ve en yakın zamanda nasip eyler. Kuşkusuz bu, Allah’a zor değildir. Allah, işinde galiptir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir.
Nimeti, lütfu ve cömertliğinden ötürü Allah’a hamdolsun.
ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh.”
Umarız Allah, sevinci yakın eyler de gelecek konferanslar, iktidar, hâkimiyet ve emniyet yurdunda düzenlenir. Kuşkusuz bu, Allah’a zor değildir. Allah, işinde galiptir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon Telefon: 03–155103 / 03–446709 www.tahrir.info |
Fax: 06–629524 E-Mail: ht@tahrir.info |