حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: LB-BA-2020-MB-TR-13 |
H. 16 Rabi-ul Evve 1442 M. Pazartesi, 02 Kasım 2020 |
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, İslam ve Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e Saldırıya Karşı Çıkmaya Devam Ediyor
Hizb-ut Tahrir/ Lübnan Vilayeti, İslam’a ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e destek olmak amacıyla 13 Rabiu’l Evvel 1442 / 30 Ekim 2020 Cuma günü Beyrut’taki Fransız Büyükelçiliği önünde bir gösteri düzenledi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İslam’a hakaret etmiş, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret karikatürlerinin görüş ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmişti. Gösteriden hemen sonra yerel ve uluslararası gazetelerde, sosyal medyada Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nin bu etkinliği hakkında insaflı, önyargılı, aldatıcı ve kindar yazılar kaleme alındı.
Medya organlarında ve bazı yazarların çekinerek de olsa insaflı yazılar kaleme alması, takdire şayandır, profesyonelliklerini, farkındalıklarını, netliklerini ve parlak imajlarını takdirle karşılıyoruz. Kiralık bazı politika yandaşlarının, bunu kargaşa ile ilişkilendirmelerini kınıyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ onların komplolarını boyunlarına geçirdi. Gösterinin hedefine ve gayesine erişmesinde -Allah’ın lütfundan sonra- bu insafın büyük etkisi olmuştur. Bu yüzden onlara teşekkür ediyoruz. İmam Buhari, Edebil Müfred’de Ebu Hurayra’dan rivayet ettiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
لا يَشْكُرُ اللَّهَ مَنْ لا يَشْكُرُ النَّاسَ “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmiş olmaz.”
Önyargılı, aldatıcı ve kindar yazılara gelince, kimisi Hizb-ut Tahrir’in Türkiye’nin bir uydusu olduğunu, kimisi Lübnan’daki mevcut siyasi durumla ilgili siyasi gündemlerini gerçekleştirmek için “Hizbullah” ve İran tarafından yönlendirildiğini, kimisi filan tarafından finanse edildiğini, kimisi de DAEŞ yandaşları olduğunu söyledi. Çünkü Beyrut semalarında ve yollarında dalgalanan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağından, tekbir seslerinden ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in anılmasından paniklediler. Irkçı bazı kimselerin de Lübnan Vilayeti sözcüğünü görünce, boğazları düğümlendi.
Birinci, ikinci ve üçüncü gruptaki yazarlar, bölgesel ve uluslararası ülkelerin ajanıdır. Belki de o ülkelere ait güvenlik birimleri ve karanlık odalara bağlıdırlar. Çünkü bu ülkelerin ve güvenlik birimlerinin fonlarından geçiniyorlar. Bu ümmet içinde saf ve temiz bir partinin olabileceğini veya kurulabileceğini, hiçbir ülkenin, kesimin ya da güvenlik birimlerinin uydusu olmayacağını bilmiyorlar ve hayal bile edemiyorlar. Parti kurmanın ve hedefe ulaşmanın tek yolunun, bağımlılık, alçaklık ve yalvarış olduğunu düşünüyorlar! Çünkü bu durum üzere yaşıyorlar ve böyle yetiştiler, bu durum ekmek ve suları haline geldi.
Bunlar siyasi İslam ve Müslümanların çalışmalarına yeni gibi görünüyor. Hizb-ut Tahrir ve 1953’ten beri kuruluşundan, yayınlarından, doğru partisel kitleleşmenin anlamından bihaberler. Aksi takdirde bu partilerin kuruluşundan beri yürüdükleri yolların, başarısızlığa götürdüğünün farkında olurlardı. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, bu yöntemlerden tamamen uzaktır, kültürü net, düşüncesi ve metodu sabittir. Saf ve temiz İslam akidesinden fışkırmış ve üzerine bina edilmiştir. İnananlarını arındırır ve temizler.
Bunlara Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu buyruğu ile sesleniyoruz:
قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ “Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.” [Ali İmran 118] Daha sonra onları ve takipçilerini özellikle partisel kitleleşmenin nasıl olduğunu anlama konusunda Hizb-ut Tahrir kültürünü tanımaya çağırıyoruz. Partisel kitleleşme kitabında yazılanları okuyabilirler. Yüce Allah’ın Hizb-ut Tahrir’i bu açık, saf, temiz anlayışla nasıl onurlandırdığını göreceklerdir. Hizb, ideolojik bir partidir, Allah’ın lütfu ve gücü sayesinde öyle de kalacaktır. Tabii ki, Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’ne atılan iftira, Lübnanlı ünlü politikacıların art niyeti olmadan gerçekleşemez. Yalanları ve parazitleri çok iyi biliniyor, mezhepçi liderler ve otoriter partiler arasındaki hesaplamaların ve etkileşimlerin bazı meyvelerini devşirmeye çalışıyorlar.
Dördüncü ve beşinci gruptaki yazarlara gelince,
يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ “her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar”[Münafikun 4] Bu yüzden siyah ya da beyaz bayrak üzerinde “La İlahe İllallah Muhammedün Rasûlullah” kelimesinin dalgalandığını görünce, paniklediler. Hizb-ut Tahrir’den onlarca yıl sonra doğan nitelikler ile Hizbi nitelemeye başladılar. İslam’a, Müslümanlara ve çalışmalara saldırmak için bu nitelikleri bir bahane olarak kullandılar. Bu eylemleriyle gerçeği, tarihi ve gerçekliği silebileceklerini sanıyorlar. Eğer Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in siretini okumuş olsalardı, bu bayrak ve sancağın bayrak adını verdikleri paçavralardan önce var olduğunu görürlerdi. Onların bayrak adını verdikleri paçavraları, sömürgeci kâfirin çizdiğini uzak yakın herkes bilir. Ülkeyi ve halkları bu temelde böldüler. Her ülke halkı, sanki tarihiymiş gibi bu bayrak ile gurur duydu, kutsallaştırdı. Tirmizi ve İbn Mace’nin ibn Abbas’tan rivayet ettiğine göre
كَانَتْ رَايَةُ رَسُولِ اللَّهِ ﷺ سَوْدَاءَ، وَلِوَاؤُهُ أَبْيَضَ “Rasûlullah bayrağı siyah, sancağı da beyazdı.”
Lübnan Vilayeti sözcüğünden korkuya kapılanlara gelince, açık ve net bir şekilde söylüyoruz ki, evet, bu topraklar Müslüman ülkenin bir parçasıdır ve öyle de kalacaktır. Bu topraklarda Müslümanlar hüküm sürdü ve egemenlikleri altında gayrimüslimler yaşadı. Sömürgecilik koşulları, İslam Devletinin zayıflığı ve düşmanın sömürüsü nedeniyle bu toprakların başına gelenler kimliğini yok edemeyecektir. Lübnan varlığını Fransa ve müttefiki diğer sömürgeciler kurdular. Sizin gibi insanlar onu İslam ümmetinden soyutlayıp Fransa’ya yamamak istiyor! Evet, Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem ülkeyi belirli bir düzene göre tanzim etmiştir. Gösteri ve yürüyüş anında bile buna tanık olduk. Ve Allah’ın izniyle bu düzen Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet kurulana kadar da devam edecektir. Hilafet ve Halife, Lübnan da dâhil olmak üzere ülkenin geniş toprakları için uygun idari organizasyonu benimseyecektir. İmam Müslim’in Sevban’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
إنَّ اللَّهَ زَوَى لي الأرْضَ، فَرَأَيْتُ مَشارِقَها ومَغارِبَها، وإنَّ أُمَّتي سَيَبْلُغُ مُلْكُها ما زُوِيَ لي مِنْها “Allah, yeryüzünü benim için dürüp topladı, ben de doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü, bana gösterilen yerlere kadar uzanacaktır.”
Sonuç olarak iki hususa dikkat çekmek istiyoruz:
Birincisi: Etkinlik bazılarını paniklettiği için Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nin itibarını küçümsemeye kalktılar. “Yüzlerce kişi...” dediler. Bunlara diyoruz ki, “Yüzlerce bu kişi, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e desteklemek için sokaklara döküldü, cumhurbaşkanınıza ve efendilerinize meydan okudu, tekbirler getirdi, Fransız girişimini reddetti. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hakkını savundu. Binlerce kişinin hakaret ve saldırganlığa karşı ne yaptığını bize gösterebilir misiniz? Peki, Müslümanları temsil ettiğiniz iddianız nerede? Müslümanların temsilcileri, tek bir kişi bile olsa Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu ve ismini savunur. Fransa’nın kollarına atılmaz, binlerce olsa bile, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret edenlerle flört etmez.
İkincisi: Müslümanların Lübnan’ın çıkarına olan Fransız girişimi ile Fransa’ya hakaret arasını dengelediklerini söyleyenler, girişimde çıkarlarının olduğunu gördüler, bu yüzden protestonun çatışını düşük tuttular. Ey dar görüşlü kimseler! Lübnan’daki ve diğer ülkelerdeki Müslümanların çatısı Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’dir. Ama yeryüzüne yapışıp kalan sizin gibiler, bu yüksek çatıyı fark edemezler. Müslümanların Beyrut’un kalbinde ve elçiliğinin duvarları önünde Fransa’yı nasıl tokatladığını gördünüz. Ders alın.
Sonuç olarak, farklı meşrep ve eğilimlerine rağmen başkent Beyrut’ta alışık olmadıkları sahneden dolayı dehşete düştüler. Beyrut’un dininden ve ümmetinden kopuk olduğunu, orada hatta tüm Lübnan’da laikliğin kök saldığını, Lübnan’ın sömürgeci kâfir Batının ileri kalesi haline geldiğini, aslından ve ümmetinden koptuğunu, halkının, Batı’nın arzusu ve iradesi bağlamında kıyama kalkacağını düşündüler... Bu kimselere diyoruz ki, hayal kırıklığına uğradınız, İslam’ın sesi, Allah zafer ve sevinç verene kadar Lübnan’ın kalbinde yankılanmaya devam edecektir. Bu yüzden çok geç olmadan İslam’ın ve dava erlerinin yanında olun. Son pişmanlık fayda etmez.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon Telefon: 03–155103 / 03–446709 www.tahrir.info |
Fax: 06–629524 E-Mail: ht@tahrir.info |