Gazze’deki mücahitleri ortadan kaldıramayan Yahudi varlığı, Aksa Tufanı ile çöken moralleri biraz olsun düzeltmek için sözde bir zafer arayışına girdi. Bu kapsamda salı akşamı Siyonist işgal uçakları, Beyrut’un güney banliyösündeki bir binaya saldırı düzenledi. Saldırıda Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri ve arkadaşları şehit oldu. İşgal varlığının eski Washington büyükelçisi düzenlenen bu saldırıyla gurur duyduğunu söyledi! Öte yandan kukla rejimlerin sessizliği ışığında Gazze halkına karşı yapılan soykırım ve yıkım da devam ediyor. Savaşı genişletmeme adına ve Yahudi varlığını, bölgedeki çıkarlarını ve kazanımlarını korumak isteyen Amerika’nın şu anda çatışmayı genişletmeme politikasıyla uyumlu olarak Kudüs yolunda olduklarını iddia edenler, yeteneklerine eşdeğer bir yanıt vermediler.

Bu menfur suç karşısında şunları beyan ediyoruz:

- Bu suçun sorumluluğu öncelikle Yahudi varlığına, destekçisi büyük ülkelere ve Yahudilere, hatta ajanlara bile uygun yanıt vermeyen Lübnan yönetimine aittir. Yanıt vermek şöyle dursun Lübnan yönetimi, Yahudi varlığıyla deniz sınırları anlaşması imzalamıştır, yaşanan ve yaşanmakta olanlara rağmen iktidar ortakları ve partileri hatta Yahudi varlığıyla çatıştığını iddia edenlerin onayıyla kara sınırlarının çizimine devam edilmektedir.

- Bu suç, bu suç varlığını sarsacak güçlü bir yanıtı gerektirir. Kabiliyet ve yeteneklere sahip Müslüman ülkelerdeki rejimlerin kınama ve telinlerine gelince, ihanet, zafiyet ve ikiyüzlülük başka bir şey değildir!

- Allah’ın bu varlık hakkındaki hükmü, diyalog, müzakere ve normalleşmeden ziyade Müslüman ordular ve silahlı grupların cihat etmesiyle bu varlığın ortadan kaldırılmasıdır.

- Bu varlığı koruyanlar özellikle kordon ülkelerindeki Müslümanların yöneticileridir, orduların görevlerini yerine getirmelerine engel olmaktadırlar! Aksa Tufanı, bu varlığın kırılgan olduğunu ve bir grup mücahit karşısında bile ne kadar zayıf kaldığını ortaya çıkarmıştır. Peki ya Mısır veya Ürdün ordusu ya da Türk veya Pakistan ordusu karşısında durumu nasıl olacak?

- İran ve bölgedeki yandaşları, her zaman Filistin’i özgürleştirme çabası içerisinde olduklarını iddia etmişlerdir. Irak, Suriye ve Yemen’de şehir ve köyleri yakıp yıkan İran ve yandaşları için 7 Ekim 2023’te yanıt verme fırsatı doğmuştur. Suriye ve İran’daki liderlerini öldürmesine rağmen işgal güçlerine yine de yanıt vermemişlerdir. İşte dün başkent Beyrut’un göbeğinde düzenlenen saldırıda yeni bir fırsat sağlamıştır. İşgale yanıt vermek için harekete geçecekler mi yoksa her zaman olduğu gibi uygun zaman ve yerde hiç gelmeyecek yanıt hakkını saklı mı tutacaklar?

- Lübnan yönetiminin ve İran partisinin 2006 anlaşması ve 1701 sayılı Karar temelinde sözde angajman kurallarına bağlılığı, Yahudi varlığının Lübnan’daki saldırısının kapsamını yavaş yavaş genişletmesine imkân tanımıştır! Üstelik Necib Mikati başbakanlığındaki geçici hükümet, konuyu, daha büyük çürüme Gazze katliamına sessiz kalan Güvenlik Konseyi’ne taşımakla yetinmiştir.

Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetinin, zalimleri devirmenin ve Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için orduları harekete geçirmenin gerekliliğini anlamasının zamanı gelmiştir. Filistin meselesinin, Lübnan, Suriye ve diğer ülkelerimize yönelik saldırıları durdurmanın köklü çözümü, orduların harekete geçirilmesidir. Bunun dışındaki her şey zaman ve emek kaybıdır ve örümcek ağından daha zayıf ve çökmekte olan bir varlığın ömrünü uzatmaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللهِ فَتَوَكَّلُوا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ “Korkanlar arasından Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki (yiğit) adam şöyle dedi: “Kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.” ^{[Maide 23]}