Yaklaşan seçimlerde yenilgiye uğramaktan korkan popülizm takıntısına sahip Modi hükümeti, kendini kurtarıcı olarak lanse etmek için yeniden toplumda şüphe uyandırma ve toplumu korkutma politikasına avdet ediyor. 23 Ocak’ta Emniyet Genel Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müfettişleri, yıllık üç gün süren bir konferans düzenlediler. Konferansa Başbakan Narendra Modi, Birlik İçişleri Bakanı Amit Shah, Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval ve yaklaşık 350 üst düzey polis memuru katıldı. Konferansta ülkenin güvenlik sorunları ele alındı. Sözde “Müslüman gençliğin aşırılığı” saçmalığı, ulusal güvenliğe yönelik en önemli tehditlerden biri olarak kabul edildi. Aşırılık, radikal ve şiddet yanlısı olarak sınıflandırılan örgütler arasında Hizb-ut Tahrir de var. Konferansta, gizli faaliyetlerin izlenmesi ve veritabanı oluşturulması da dâhil olmak üzere bu örgütlerle mücadele için çok yönlü bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Hindistan’da dini köktendinciliğin yükselişinin, öncelikle beyin yıkamadan ve kolayca modern iletişim araçlarına erişilebilirlikten kaynaklandığı iddia edildi.

Böylece Modi hükümeti ve İslamcılara iftira atan güvenlik yetkilisinin asıl amacı, Müslümanlarla Hindular arasındaki uçurumu derinleştirmek için iftiralarla Hindistan kamuoyunu ve güvenlik güçlerini oyalamak, Hinduları Müslümanlardan korkutmak ve Müslümanlara baskı yapmaktır.

İktidara geldiği günden bu yana Modi hükümetinden pis popülizm kokusu gelmeye devam ediyor. İçine düştüğü çıkmazdan nasıl çıkacağının korkusu içerisinde ve kafa karışıklığı yaşıyor. 2021’in başından bu yana Modi ve danışmanlarının fantezilerine dayalı olarak alınan bu feci kararlar, insanları yaşam kaygısına itmiştir. COVID-19 salgınının Hindistan’da yok olduğu sanısı, pandeminin tarihsel olarak yeniden alevlenmesini sağlamıştır. Hindistan’dan birkaç ay sürekli ölüm haberlerinin gelmesi üzerine hükümet, halka tahıl yardımı yapmak zorunda kalmıştır. O zamandan beri Modi hükümeti, Hindistan ekonomisinde iyileşemeyecek çok büyük bir gedik oluşturan bu yardımları durdurmak ile devam ettirmek arasında kalmıştır. Kamuoyunu öfkelendirmemek, Modi ile Bharatiya Janata Partisi’nin popülaritesini kaybetmemek için bu yardımları korumanın derdinde.

Hükümet, yardım kararını sürekli ertelemekte, tahıl ve gübre dağıtım sürelerini uzatmaktadır. Hatta önceki seçim istihkakını bile aşmıştır. Bugün bu karar kaçınılmaz hale gelmiştir. Modi -iflas etmiş her politikacı gibi- her seferinde ırkçılık ve mezhepçilik butonuna basmaktadır. Bu, Müslümanları tepki vermeye zorlamak için baskı politikaları izleyeceği, Hinduları Müslümanlardan korkutmak, Modi ve hükümeti etrafında konsolide etmek için kampanyalar yürüteceği anlamına gelmektedir.

Ülkenin emniyet ve güvenliğinden sorumlu ve ülkeyi tehlikelerden korumakla yükümlü olan güvenlik güçleri yetkililerinin hazırladıkları araştırma belgelerinde ve güvenlik önerilerinde bunları gözden kaçırmış olmaları gerçekten talihsizliktir. Hindistan ve halkı için gerçek tehlike, Narendra Modi ve basiret yoksunu hükümetidir. Modi, Hindistan’ı Amerika’nın Çin’i çevreleme ve belki de Çin’le savaşma planına dâhil etmeye zorlamaktadır. Tek endişesi, Amerika’nın Hindistan’ı yeni fabrikası olarak kabul etmesi ve yükselişine izin vermesidir. Hindistan boyut olarak büyürse, geçen yüzyılın yetmişli yıllarında olduğu gibi yeniden gelişmekte olan ülkeler kategorisine girecektir.

Hizb-ut Tahrir’i aşırılıkçılık ve terörizmle suçlamaya gelince, Yeni Delhi konferansında bu iftiraları ortaya atan güvenlik görevlisi, ya çocuk gibi araştırma yeteneğinden yoksundur ya da Hindistan Müslümanlarına karşı nefret beslemektedir ve Modi gibi profesyonel bir iftiracıdır. Modi’nin Müslümanlara yönelik iftira ve ajitasyon planına gelince, başta Amerika olmak üzere körü körüne sömürgecilik planı uygulanmaktadır. ABD, kapitalizmde sefalet ve yoksulluk içinde yaşayan mazlum halkların İslam’ı rehber edineceği, bu açgözlü insanlara karşı çıkacağı, İslam’ın siyasi akide ve bir yaşam sistemi olarak hakemliğine çağıracağı korkusuyla İslam’ın iktidara gelmesine engellemek amacıyla Modi’ye siyasi kılıf sağlamıştır.

Genel olarak Hindistan’ın bilge insanlarına ve özel olarak güvenlik güçleri yetkililerine diyoruz ki:

Modi ve hükümeti, Hindistan ve halkının geleceği için gerçek bir tehdittir. İktidarda kalabilmek için ülkeyi ateşe atmaya hazırlar. BBC’nin, Modi’nin sokağı kaosa ve kana sürüklemeye hazır olduğu belgeseline verilen son tepki, iktidarlarını korumak için her şeyi yapmaya hazır olduklarının en iyi kanıtıdır. Bu yüzden Modi, siyasi kamufle karşılığında Amerika’ya tam teslimiyet göstermektedir. Bu nedenle sizi çok geç olmadan Modi ve aşırılık yanlısı hükümetine engel olmaya çağırıyoruz. Ayrıca Hizb-ut Tahrir’in çağırdığı şeyleri samimiyetle incelemeye davet ediyoruz. Hizb-ut Tahrir’in uğrunda çalıştığı İslam, Nübüvvet metodu üzere uygulandığında birey ve toplumu en yüksek yaşam standartlarına ulaştıracaktır. İslam Devletinin tebaası eşittir, Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında hiçbir fark yoktur. İslam’ın 1300 yıl uygulandığı süre zarfında Müslümanların cömertlik, iffet, temizlik, onurun korunması, zayıflara karşı iyilik ve tüm vatandaşlar arasında adalet gibi karakteristik özelliklerinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Müslümanlar, insanları küfür ve şirk karanlıklarından çıkarıp İslam’ın aydınlığına ve adaletine ulaştırmak için gönderildiklerini bilirler. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

الر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”^{[İbrahim 1]}