حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HTu2013BAu20132013u2013MMBu2013TRu20130037 |
H. 23 Cumâde’s Sânî 1434 M. Cuma, 03 May 2013 |
-Basın Açıklaması- Faşist Burma Rejimi, Rakhine Müslümanları Arasındaki Etnik Temizlik İçin Bir Kalkan Olarak Rohingyalı Müslüman Kadınlara Karşı Doğum Kontrol Silahını Kullanmaktadır!
Faşist Burma rejimi, Batılı Rakhine eyaletinde etnik temizliğe dönük sistematik kampanyasının bir parçası olarak Müslüman köylerinin yıkılması, tecavüz edilmesi, işkence edilmesi, öldürülmesi ve 120.000'den fazla Rohingyalının yerinden edilmesi için gizli anlaşma yapmakla yetinmemektedir. Dahası faşist Burma rejimi, Müslüman kadınlar için doğum kontrol politikası takip etmektedir ki ülkedeki Müslüman azınlığa karşı uyguladığı en son ölümcül politikaları işte budur. Nitekim 29 Nisan Pazartesi günü, -hükümet tarafından desteklenen ve aslında Rakhine bölgesindeki şiddet eylemlerini gerçekleştirmek için kurulan- Burma komitesi, ülkedeki etnik sorunların çözüm keyfiyetine dönük önerilerini yayınlamıştır. Rapor, komitenin Rohingya nüfusunun hızlı büyümesinden dolayı Rakhine Budistleri arasında duyulan korkuları gidermek için Rohingya toplumlarında doğum kontrol politikasının geliştirilmesine dönük önerilerini de kapsamaktadır. Dolayısıyla bu tür bir öneri, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, تزوجوا الودود الولود فإني مكاثر بكم الأمم يوم القيامة "(Ey insanlar!) Vedud (sevecen) ve velud (doğurgan) olanla evlenin. Zira ben kıyamet günü (diğer) ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim" şeklindeki kavline göre İslam'ın tavsiyesine ve Müslümanların çoğalmasına övgüler yağdırmasına saldırmak içindir.
Birbiri ardına gelen Burma hükümetleri, yüzyıllarca Rohingyalıların etnik temeldeki vatandaşlığını engelleyen 1982 yılına ait vatandaşlık yasası gibi katı sosyal yasalar kullanmak yoluyla Rohingyalı Müslümanları ülkeden kovmaya çalışmıştır. Ayrıca Rohingya Müslümanları evlilik noktasında engellerle karşı karşıya kalmışlar ve Burma Güvenlik Güçleri [NASAKA], evlenmeye veya çocuk yapmaya çalışan Rohingyalılardan devasa meblağlar talep etmişlerdir. Dolayısıyla doğum kontrole dönük bu son politika, Burma otoritelerinin, gelecek neslin sayısını azaltmak için toplumsal etnik temizlik stratejisi yoluyla Rohingyalı Müslüman azınlığı ülkeden çıkarmaya dönük en son girişimleri olmakla birlikte aynı şekilde zorla yer değiştirme politikalarına ve Rohingyalı kadın ve çocuklara karşı katliamlara da devam edilmektedir. Nitekim Burma rejimi, Rohingyalı Müslümanlara karşı vahşi şiddete ve engelleyici toplumsal politikalara devam ederken Avrupa Birliği, bu Nisan ayında Burma'ya dayatılan ticarî ve ekonomik yaptırımları kaldırmıştır. Aynı şekilde Amerika da daha kısa bir zaman önce ülkedeki yatırımlar için dayatmış olduğu yaptırımların çoğunu kaldırarak Myanmar ile olan ticarî ilişkileri güçlendirmiştir. Zira Batılı kapitalist ülkeler, Burma'ya olası malî mükafatlar vermek için rekabet etmektedirler. Açıktır ki onlar, Rohingya Müslümanlarının hayatına, ülkedeki ticarî ve yatırım çıkarlarını garantilemek için hiçbir şey ile karşılaştırmaya bile değmeyen önemsiz bir mesele olarak bakmaktadırlar. Dolayısıyla bu da onların önceliklerinin, insanların hayatları ve onurları pahasına finansal kazanımları korumakta yattığını bir kez daha göstermiştir. Bunun yanı sıra Rohingyalı Müslüman kadınların vatansız olarak kabul edilmelerine rağmen vahşî ve katı eylemlere ve etnik temizlik gibi baskıcı politikalara en çok maruz kalanlar onlar olmuştur. Aynı şekilde onlar, yıkıcı ulusal sistemleri ve politikaları nedeniyle Bangladeş, Malezya ve Endonezya gibi İslam dünyasındaki rejimler tarafından da terkedilmişlerdir. Zira bu kör ulusalcılık, onların gözlerini kör etmiş ve bundan dolayı da Myanmar'daki Müslümanların kanlarını savunmada başarısız olmuşlar, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri güvenli bir limana kaçmalarını engellemişler ve genellikle kendilerine sığınma talebinde bulunanları ise bir kez daha denize ve orada boğulmaya itmişlerdir. Çünkü onlar, kendilerine sığınma talebinde bulunanlara, İslam'ın emrettiği gibi kardeşler ve bacılar olarak bakmak yerine ekonomileri üzerinde bir yük teşkil eden yabancılar olarak bakmaktadırlar. Halbuki üzerlerine, onları gözetmek için büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Ey Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir sizleri, İslamî Hilafet Devleti'ni kurmak ve sonra da Müslümanların Halifesi olarak Hizb-ut Tahrir'in emiri celil alim Atâ İbn-u Halil Ebu Raşta'ya biat etmek için kendisiyle birlikte çalışmaya davet etmektedir. Çünkü Allahu [Subhânehu ve Teâlâ]'nın emrettiği gibi sadece bir Halife'nin varlığı ve Hilafet Sistemi'nin tatbiki sayesinde Batı'nın bize dayattığı yapay sınırlar ortadan kalkacak, dolayısıyla ülkelerimiz birleşecek ve bununla birlikte kalplerimiz de birleşecektir. Ayrıca sadece Hilafet Devleti, Müslümanların zulüm görmelerine izin vermeyecek, onurlu bir yaşam için güvenli bir yer ve devlet içerisinde eşit tebâlar olarak onların barınaklarını, gıdalarını ve haklarını sağlayacak, dahası aynı şekilde Müslümanların ordularını birleştirecek ve işgal ve zulüm altında yaşayan Müslümanların kanlarını korumak için onları harekete geçirecektir. Nitekim buna dair bir örnek Haçlılar döneminde olmuştur. Zira Hilafet Devleti'nin başkenti Irak'ta bulunan bir vali harekete geçtiğinde en iyi generallerinden biri olan Kürt Salahaddîn Eyyubî de Filistin topraklarını işgalci Haçlılardan kurtarmak için harekete geçmiştir. Bu da Hilafet Sistemi'nin imajını yansıtmaktadır ki o Müslümana, cinsine, ırkına ve rengine bakmaksızın bir Müslüman sıfatıyla bakmaktadır. Dahası Hilafet, her nerede olurlarsa olsunlar Müslümanları korumak ve onların kanlarının akmasını önlemek için çalışacaktır. Dolayısıyla Hilafet, milletlerin hakimiyetleri altında yaşayan bir Müslüman'a sadece eziyet etmeyi düşünmekten dolayı bile ürpermelerini sağlayacak olan bir devlettir.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |