Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HTu2013BAu20132014u2013MMBu2013TRu2013028 H. 19 Raceb 1435
M. Pazar, 18 May 2014

Reddiye Şarku'l Avsat Gazetesinin "Hizb-ut Tahrir İslami... 62 Yıl İhtilaflar, Fikri ve Siyasi Karışıklık" Başlığı Altında İnternet Sitesinde Yayınlanan Makaleye Yanıt

Sayın Şarku'l Avsat Gazetesi yöneticileri,

13 Mayıs 2014 tarihinde İnternet siteniz "Hizb-ut Tahrir İslami... 62 Yıl İhtilaflar, Fikri ve Siyasi Karışıklık" başlıklı Dr. Musa el-Kilani imzalı bir makale yayımladı. Makale çelişkiler, Hizb-ut Tahrir'e karşı iftiralar ve bir sürü de demagojiler ile dolu! Yanı sıra profesyonel ve güvenilir gazetecilik ilkelerinden de çok uzak. Üstelik öyle tutarsızlıklar var ki çeşitli araştırma-temelli yöntemleri ile taban tabana tezat teşkil eder. Onun için aşağıdaki yanıtı yayımlayacağınızı umuyorum.

Yukarıda bahsettiğimiz şeyin ayrıntılarına girmeden önce yazarın, Hizb-ut Tahrir'in güvenilir herhangi bir resmi kaynağına başvurmamasına çok şaşırdım Oysa dünyanın çeşitli ülkelerinde Medya Bürolarına, Basın ve Resmi Sözcülüklere her saat, her an erişim mümkündür. Farklı meşrep, görüş ve yaklaşıma sahip kaynaklardan kopyala yapıştır yöntemiyle alınan birçok çelişkilerin hakikati ancak o zaman açığa çıkar. Yazar, akademik çalışmalarında öğrettiği ve öğrendiği araştırma metodolojisinin gereksinimlerine başvurma zahmetine girmediği için ne kadar çelişkiler varsa makalesinde toplamış.  Ben, vereceğim bu yanıtta bütün çelişkileri düzeltecek değilim. Çünkü bunun yeri burası değildir. Sadece bazı ifadelerini alıntı ve yanıt ile yetineceğim: Yazar, Hizb-ut Tahrir / Ürdün tarafından düzenlenen bir faaliyet ile ilgili bir haber ile yazısına başladı ve bu faaliyetin İslami Hilafetin yıkılışının doksan dokuzuncu yıldönümünü anmak münasebetiyle düzenlendiğini belirtti. Hâlbuki İslami Hilafet, M. 1924, H.1342 yılında yıkıldı. Yani Hizb-ut Tahrir, İslami Hilafetin yıkılışının doksan dokuzuncu yıldönümünü değil, 93. yıldönümünü anmak amacıyla bu faaliyeti düzenledi. Bu da yapılan alıntının inceleme ve araştırmadan uzak olduğunu gösterir.

Yazar makalede "Kendisini yirminci yüzyılın siyasal İslam'ın Filistinli örgütlerin öncülerinden olduğunu ifade eden Hizb-ut Tahrir..." diyor. Oysa böyle bir sözü, Hizb-ut Tahrir ne söyledi ne de kültür ve yayınlarında ifade etti. Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Siyaset onun işi, İslam onun ideolojisidir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in takip ettiği metot ile Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti kurarak İslami hayatı başlatmak için ümmet arasında, ümmet ile birlikte çalışır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in takip ettiği metot ile hayatın sorunlarına ilişkin İslami çözümleri ortaya koyarak, insanların işlerini güder. Yöneticileri, fikri çatışma ve siyasi mücadele yoluyla değiştirir. Hizb, dünyanın kırktan fazla ülkesinde faaliyet gösteriyor!

Ayrıca makalede "Beş üye, 17 Kasım 1952 yılında siyasi bir parti statüsünü kazanmak amacıyla Ürdün İçişleri Bakanlığı'na resmi talep dilekçelerini sundu. Ama taleplerini reddedildi!" deniliyor. Oysa Hizb, o dönemde yürürlükte olan Osmanlı Cemiyetler yasasının gerekli yasal prosedürlerini tamamladığı için bu söz doğru değildir. Yasaya göre de "ilmühaber" aldı. Hizb, tüzüğü ile birlikte hükümete resmi talep dilekçesini sundu ve bundan önce de 14 Mart 1953 tarihli 176 sayılı es-Sarih gazetesinde metodu yayımlandı. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, yasal bir parti statüsünü kazanmış ve yürürlükte olan Osmanlı Cemiyetler yasası uyarınca da çalışmalarına başlamıştı. Bu dediğimiz rejimin Hizbe sırtını dönmeden, beş üyesinden dördünü tutuklamadan ve Hizb-ut Tahrir'e karşı savaş ilan etmeden önce idi. Ki kurulduğu günden bu günümüze kadar da hâlâ savaş devam ediyor. Geçen hafta Amman'da Mithat Mirar ve el- Cebrini gençlerinin tutuklanması da, bu düşmanlık ve savaşın hâlâ devam ettiğinin kanıtıdır!

Yazar, makalesinde "Müslüman Kardeşlerden ayrılıktan sonra dindar memurlar grubu Kudüs'te Hizb-ut Tahrir'i kurdu. Kopmalar, 1952 yılının başında Hacı Emin el-Hüseyni'nin adamlarından biri olan Ezher Âlimi hâkim Şeyh Takiyüddin el-Nebhani ile başladı." diyor. Böyle bir sunum ve yaklaşım tarzına çok şaşırıyoruz! Çünkü Ezher Âlimi Şeyh Takiyüddin el-Nebhani -Allah rahmet eylesin- ne Müslüman Kardeşler üyesi idi, ne de yazarın İnternet sitelerinin birinden kopyala yapıştır yöntemi ile alıntı yaptığı gibi, Şeyh el-Nebhani Hacı Emin el-Hüseyni'nin adamlarından biridir! Oysa bu sitelerin çoğu, devamında böyle bir ithamı reddeder!

Sonra yazar, "Ayrıca Şeyh el-Nebhani, Lübnan'dan aldığı mali yardımlardan sonra on üyeden oluşan çeşitli gruplar oluşturmaya çalıştı!" diyor. Bu söz, doğruluktan uzak ve tamamen düzmecedir. Çünkü Hizb, küresel siyasi arenada yabancıların tüm mali yardımlarını reddeder diye biliniyor. Yardımların kabul edilmesini, sapmak ve kararlarında kendi egemenliğini ortadan kaldırmak olarak addeder. Bu nedenle sadece üyelerinin verdiği teberrular ile yetinir. Bundan dolayı da satın alınamaz veya satılamaz, kararlarında sadece Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın dinine bağlıdır.

Yazar, "Yoğun gizli faaliyeti üzerinde büyük konsensüs var." diyor. Hâlbuki tüm basılı, görsel ve işitsel yayınları, her tarafta yayınlanıyor iken Hizb-ut Tahrir'in aktivitesi nasıl gizli olabilir? Kendine ait birçok resmi İnternet siteleri varken ve aktifken, Müslümanların ülkesinde meydana gelen her olaya ilişkin yorumlar yapılıyorken, sorunun kaynağı, nedeni ve çözümü, sonra da Müslümanların görevinin ne olduğu açıklanıyor iken faaliyetleri nasıl gizli olabilir ki? Dünyanın her tarafında farklı dillerde konferanslar, yürüyüşler ve medya röportajları yapılıyorken daha hâlâ faaliyetleri nasıl gizli ve saklı olabilir ki? Tüm bunlar ortada iken akıl ve izan sahibi biri, nasıl Hizbin faaliyetlerinin gizli olduğu imasında bulunabilir veya açıkça ifade edebilir? Makalede kullanılan tüme varım yöntemi çok şaşırtıcı ve ilginçtir: "Siyasi esnekliği yok, hedeflere ulaşmak için tedricilik hükümlerini kabul etmez ve modern çağın gereklerine göre hareket etmiyor." diyor ve sonra da "Global değişikliklere adapte olamadı ya da yirmi birinci yüzyılın gereksinimlerini kavrayamadı ve anlayamadı." diye de ekliyor. Oysa Hizb-ut Tahrir, amellerinde ve metodunda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in sireti üzere hareket eder. Yazıda belirtildiği gibi Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın hakkında bir delil indirmediği şartlara ve konjonktüre göre hareket etmez. Hizb-ut Tahrir, sahip olduğu siyasi vizyonunda tüm dünyaya İslami perspektiften bakar. Şeri hükümler [siyasi ve başkaları] zaman ve mekânın değişmesiyle değişmezler. Değişen vesile ve üsluplardır.

Modern çağın gereksinimlerine göre hareket etmek, küresel değişikliklere adapte olmak ve yirmi birinci yüzyılın eğilimlerini kavramak meselesine gelince, Hizb-ut Tahrir, İslam ideolojisine dayanır, ona göre seyreder, uygulamak için çalışır. Üsluplar, vesileler ve araçlar ne olursa olsun, tüm insanlığa inen ve uygun düşen İslam'ı uygulamak üzere gece gündüz çalışıyor. Çünkü insanın özü ve hakikati, zamanın değişmesiyle değişmez. Her insanın organik ihtiyaçları ve doyurmak için çalıştığı içgüdüleri vardır. Temyiz edici de bir akla sahiptir. Kullanılan araçların değişmesiyle bunlar değişmez. Yok, eğer yazar, eksik insan aklından çıkan insan yapımı sistemleri ve zayıf fikirleri kastetmişse, doğru İslami düşünce bunların yerini almak için gelmiştir. Müslümanlar, insanları küfrün zulmünden, dalaletten, sefaletten çıkarıp, İslam'ın aydınlığına, adaletine ve her iki yurtta da mutluluğa ulaştırmak için İslam Risalet'ini taşımakla sorumludur. Yazar, "Hizbin, Arap milliyetçiliğine karşı düşmanca tavrı, davet edenleri tekfir etmesi nedeniyle Hizbin Irak'taki liderlerinden Şeyh Abdülaziz el-Bedri idam edildi" diyor ve Ayrıca "Hizb-ut Tahrir, demokrasi fikrini reddeder, küfrün farklı versiyonu kabul eder, inanan ya da uygulayan kimselerin İslam dininden dışarı çıktığını söyler. Bu nedenle Arap aydınların düşmanlığını çekti." der. Hizb-ut Tahrir, bu iki düşünce ve diğerleri hakkında İslam'ın hükmünü açıkladı, açıklıyor. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem birincisi hakkında cahiliye asabiyeti diyerek şöyle buyuruyor:  فإنها نتنة "Bırakınız onu, çünkü o kokuşmuştur." Demokrasi hakkında ise Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:  إن الحكم إلا لله  "Hüküm ancak Allah'a aittir." [Yusuf 67] Hüküm verme ve yasama hakkı sadece Allah'a aittir. Oysa demokrasi, bu hakkı sınırlı insan aklına verir. Şeyh Abdülaziz el-Bedri'nin idam edilmesine gelince, Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu için idam edildi. Nitekim Irak ve başka yerde de idam edilenler oldu. Yoksa Abdülaziz el-Bedri yazarın sözünü ettiği gibi Arap milliyetçiliği fikri nedeniyle idam edilmedi. Hizb-ut Tahrir, milliyetçilik ve diğer fikirler hakkında sadece İslam'ın hükmünü açıkladı. Onun idam edilmesi milliyetçilik fikrinden dolayı değil, Hizb-ut Tahrir ile çalıştığından dolayıdır.

Son olarak biz, yazarın gece vakti odun toplayan gibi olmasını arzu etmeyiz. Odun toplayım derken yılana el uzatır. Sapla samanı birbirine karıştırır. Böylece hakikat, vaka ve tarihten uzaklaşır. Biz, kopyala yapıştır yaptığı şeyin doğruluğunu tespit etmesini istiyoruz! Bilgisi olsun, Medya Büroları ve Hizbin üyeleri dünyada her tarafta var, onlara ulaşmak çok kolay. Aynı şekilde profesyonel gazetecilik ilkelerine ters düşmemesi için gazetenin de gazetesindeki bilgilerin doğruluğunu ispat etmesini istiyoruz.

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
"İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında gözetleyen hazır bir melek bulunmasın." [Kâf 18]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hi.zat.one
E-Mail: media [@] hi.zat.one

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER