Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HTu2013BAu20132014u2013MBu2013TRu201341 H. 16 Ramazan 1435
M. Pazartesi, 14 Temmuz 2014

El Cezire'nin Sitesinde Yayınlanan "Nübüvvet Metodu Üzere Hilafet ve IŞİD Metodu Üzere Hilafet" Adlı Makaleye Reddiye

El Cezire sitesinde 8 Temmuz 2014 tarihinde Yusuf El Kardavi'nin başkanlığını yaptığı, Dünya Âlimler Birliği'nin başkan yardımcısı Şeyh Dr. Ahmed Raissouni'nin imzasıyla "Nübüvvet Metodu Üzere Hilafet ve IŞİD Metodu Üzere Hilafet" başlıklı bir makale yayınlandı. Bu makalede Şeriatın, Hilafet veya İslami Hilafet veya da Hilafet Devleti diye addettiğimiz bir yapıyı ikame etmemizi asla emretmemiş olduğu iddia edilmiştir. Artı, bir cümle ile bile dahi olsa, devlet ve Hilafet için belli bir şekil ve biçimi bize emretmediği gibi, yöneticiyi Halife ve yönetim nizamına da Hilafet olarak addetmemizi bize emretmediğini ileri sürmüştür.

Bu nedenle Hilafetin vakıasını, şer'i hükmünü ve onu kurmanın farziyetine dair delilleri aşağıda açıklıyoruz.

Hilafet; İslam şeriatının hükümlerini uygulamak ve İslam davetini dünyaya taşımak için bütün dünya Müslümanlarının genel başkanlığıdır. Hilafet bizatihi imamettir. İmamet ve Hilafet bir tek manayı ifade etmektedir. Hadisler bu iki kelimeyi aynı manada kullanmış olarak varit olmuşlardır.

Ne Kitap'ta ve ne de Sünnette, hiç bir şer'i delilde bu iki kelimenin farklı manada kullanıldığı varit olmamıştır. Çünkü şer'i nassalar, bu iki kelimeyi bir kılmıştır. Kaldı ki; Hilafetin ikame edilmesi dünyanın her tarafındaki Müslümanlara farzdır. Allah'ın farz kıldığı sair farzlar gibi, onu kurmak için çalışmak muhayyerliği olmayan ve ihmale gelmeyen kesin bir farzdır. Onu kurmak için çalışmakta kusur etmek Allah'ın şedit azabına duçar kılan büyük bir günahtır. Hilafeti ikame etmenin bütün Müslümanlara farz olduğunu bildiren deliller şunlardır:

Kitap, Sünnet ve sahabe icma.

Kitaba gelince; Gerçek şu ki, Allah, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e Müslümanlar arsında kendisine inen vahiy ile hükmetmesini emretmiştir. Allah'ın Rasûlü'ne olan bu emri kesindir. Nitekim Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hitaben şöyle buyurmuştur:

فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ "Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma." [Maide 48]

وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ "Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın." [Maide 49]

Hususiliğine dair bir delil olmadığı sürece Allah'ın Rasûlü'ne olan hitabı aynı zamanda ümmetinedir. Kaldı ki burada hususiliğine dair bir delil yoktur ve bu emir aynı zamanda bütün Müslümanlara İslami yönetimi kurmayı emreden bir hitaptır. Şu var ki Hilafetin kurulması mutlak manada bir yönetim ve sultanın kurulması demek değildir. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ Müslümanlara emir sahibine itaat etmeyi farz kılmıştır. Yani yönetici Müslümanların üzerinde bir emir sahibinin varlığının delillerinden biridir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Resule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin" [Nisa 59] Allah Subhânehu ve Teâlâ var olmayana itaati emretmez. Emir sahiplerinin varlığı ve var kılınmasına dair deliller bir mendup veya bir mubaha dair deliller değildir. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ emir sahibine itaat etmeyi emrettiğinde, aynı zamanda onu var kılmayı da emreymiş olmaktadır.

Gerçek şu ki emir sahibinin varlığı şer'i hükmün uygulanmasını beraberinde getirir. Onun varlığının sağlamaya dair çalışmanın terk edilmesi ise şer'i hükümlerin zayi edilmesini doğurur. Onun yokluğu haram olan bir durumu ortaya çıkardığından dolayı - ki bu şer'i ahkâmın zayi edilmesi durumudur- onu var kılmak farz olmaktadır.

Sünnete gelince; Müslim, Nafi kanalıyla şu hadisi rivayet etmiştir: Ben Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken işittim:

من خلع يداً من طاعة لقي الله يوم القيامة لا حجة له، ومن مات وليس في عنقه بيعة مات ميتة جاهلية "Kim itaatten elini çekerse kıyamet gününde, lehinde hiç bir delil olmadan Allah'ın huzuruna çıkacaktır. Kim de boynunda hilafet biati olmadan ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür." Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem boynunda Hilafet biatinin bulunmasını bütün Müslümanlara farz kılmıştır. Dahası boynunda biat olmadan ölen kişiyi cahiliye ölümü üzere ölmekle nitelendirmiştir. Kaldı ki biat başka kimseye değil ancak Halifeye yapılır. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem boynunda Hilafet biati bulunmayı bütün Müslümanlara farz kılmıştır. Ancak her Müslümanın biat etmesini farz kılmamıştır. Farz olan Müslümanların boynunda biatin mevcudiyetidir. Yani Halife, varlığıyla bütün Müslümanların boynunda biatin varlığı tahakkuk edecektir.

Ona biat etse de etmese de, her Müslümanların boynunda biati tahakkuk ettiren unsur Halifenin varlığıdır. Bu nedenle yukarıda geçen hadis, her Müslüman'ın Halifeye biat etmesinin farziyetine değil, Halifenin nasp edilmesinin farziyetine delildir. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in yerdiği şey Halifeye biat etmemek değil, boynunda Hilafet biatinin bulunmaması ve kişinin bu hal üzere ölmesidir.

Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: إنما الإمام جُنة يُقاتَل من ورائه ويُتّقى به "İmam kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

Müslim, Ebi Hazım'dan şunu rivayet eder; Ebu Hurayra RadiyAllahu Anh'ın dizinin dibinde beş yıl oturdum. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu ondan duydum:

كانت بنو إسرائيل تسوسهم الأنبياء، كلما هلك نبي خلفه نبي، وإنه لا نبي بعدي، وستكون خلفاء فتكثر، قالوا: فما تأمرنا؟ قال: فوا ببيعة الأول فالأول، وأعطوهم حقهم فإن الله سائلهم عما استرعاهم "Beni İsrail peygamberler tarafından yönetilirlerdi. Her bir peygamber öldüğünde onu başka bir peygamber izlerdi. Şu var ki benden sonra peygamber yoktur. Fakat Halifeler olacaktır. Ayrıca sayıları da çok olacaktır. Sahabeler buyurdular ki; Bize neyi emredersiniz? Şöyle buyurdu: İlk biat ettiğinize bağlı kalın. Onlara haklarını verin. Allah onlara güttüklerinden soracaktır."

İbn Abbas, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini rivayet eder:

من كره من أميره شيئاً فليصبر عليه، فإنه ليس أحد من الناس خرج من السلطان شبراً فمات عليه إلا مات ميتة جاهلية "Kim emirinden hoşuna gitmeyen bir şey görürse sabretsin. Gerçek şu ki; kim yönetime itaatten çıkıp bir karış uzaklaşırsa ve bu hal üzere ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür." [Müslim]

Bu hadislerde, emir sahiplerinin Müslümanları yöneteceğine ve Halifenin vakıası gereği kalkan olduğuna dair Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e ait haberler vardır.

Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem Halifeyi kalkan olarak vasıflandırarak, onun varlığının faydalarını haber vermiş olmaktadır. Bu aynı zamanda onu var kılmaya dair talebi de içinde barındırmaktadır. Nitekim Allah ve Rasûl'ünden kötüleme içerikli bir haber geldiğinde, bu aynı zamanda onun terk edilmesini, yani nehyini ifade eder. Eğer övgü içerikli bir haber ise, o fiilin talebini ifade eder. Talep edilen fiil bir şer'i hükmün uygulamasını da beraberinde getiriyor veya terki halinde söz konusu şer'i hüküm zayi ediliyor ise, o zaman talep kesinlik ifade ediyor demektir.

Bu hadisi şerifler, kalkana benzeterek Müslümanları yönetecek olanların Halifeler olacağını haber vermesi, aynı zamanda onu ikame etmenin talep edildiğini ifade etmektedir. Nitekim O'nun yönetimin itaatinden çıkmayı haram sayması, yokluğu durumunda da onu ikame etmesinin farziyetini ortaya koyan bir emirdir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Halifelere itaat etmeyi, Hilafeti konusunda onunla çekişen kişinin öldürülmesini emretmesi, aynı zamanda Halifeyi ikame etmeyi emrettiği anlamına gelmektedir.

Müslim, Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

ومن بايع إماماً فأعطاه صفقة يده وثمرة قلبه فليطعه إن استطاع، فإن جاء آخر ينازعه فاضربوا عنق الآخر "Kim bir imama biat edip ona avucunun içini ve gönlünün semeresini verirse gücü yettiği oranda ona itaat etsin. Eğer biri çıkıp da hilafet konusunda onunla çekişirse onun boynunu vurun."

İmama itaat emri onu kurmaya dair emirdir. Hilafet konusunda onunla çekişenin öldürülmesinin emredilmesi, tek bir halifenin varlığının sürekli kılınmasının kesin emrini teşkil etmektedir.

Sahabenin İcmasına gelince; Gerçek şu ki; sahabeler RadiyAllahu Anhum Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in vefatından sonra bir halife naspetmenin gerekliliği konusunda icma etmişlerdir. Nitekim sırasıyla Ebubekir, Ömer ve Osman RadiyAllahu Anhum Halifeliğinde icma etmişlerdir.

Vefatının akabinde Sahabenin Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in mübarek na'şının defnedilmesini Halifenin nasp edilmesinden sonraya ertelemeleri, Sahabe İcmasını destekleyen açık bir olgudur. Hâlbuki ölünün hemen defnedilmesi farzdır. Defin işlemi bitene kadar başka bir şey ile meşgul olunması haramdır.

Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in na'şını teçhiz ve defin işlerini yerine getirmek Sahabeye farz olduğu halde ve bazılarının O'nu defnetme işiyle uğraşmaları mümkün olduğu halde bütün Sahabenin Halifeyi nasp etme işine iştirak etmeleri ve buna karşı çıkmamış olmaları, bu konuda ki İcmayı göstermektedir. Bu durum, Sahabenin Halifeyi ikame etmenin ölüyü defnetmekten daha evla bir farz olduğunu ortaya koyan bir Sahabe İcmasıdır. Nitekim kimin Halife olması gerektiği konusunda ihtilaf etseler de, Sahabe hayatı boyunca bir Halifenin seçilmesi konusunda İcma halinde olmuşlardır. Ne Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in vefatının ardından ve ne de Raşidi Halifelerin vefatlarının ardından asla bir Halifenin seçilmesinin gerekliliği konusunda ihtilafa düşmemişlerdir. Dinin ikame edilmesi, hayatın bütün alanlarında şer'i hükümlerin uygulanması sübutu ve manaya delaleti kesin olan delil ile cümle Müslümanlara farz olduğu bir gerçektir. Ne var ki; güç sahibi bir yönetici olmadan da bunun gerçekleşmesi mümkün değildir.

Bu bağlamda şer'i kaide şudur: "Vacibin ancak kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir." Bu açıdan da Halifenin nasp edilmesi farz olmaktadır. Bu apaçık deliller bir yönetim ve sulta kurmanın Müslümanlara farz olduğu göstermektedir. Sulta ve yönetimi eline alacak Hilafeti ikame etmenin de farz olduğu açıktır. Bu sadece herhangi bir sulta ve yönetimi kurmak için değil şer'i hükümlerin uygulanması için gereklidir. İslam hükümlerini yürürlüğe koymak ve İslam davetini dünyaya taşımak için Hilafetin ikame edilmesi bütün Müslümanlara şüphe götürmez sabit şeri nasslarla kesin bir farzdır. Kaldı ki Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın Müslümanlara farz kıldığı emir ve yasakların doğası ve önemi de bu farziyeti ortaya koymaktadır.

Ancak bu farziyet, farzı kifayedir. Bazı Müslümanların bunu gerçekleştirmesiyle bu farziyet diğer Müslümanlardan düşer. Fakat eğer onu ikame etmek için çalışmalarına rağmen kurmaya muktedir olamıyorlarsa bu farziyet devam eder. Bütün Müslümanların üzerinde bir farz olarak baki kalır.

Hilafetin kurulması için çalışmamak büyük günahlardan biridir. Çünkü bu İslam'ın en önemli farzından birini yerine getirmek için çalışmamak demektir. Öyle ki; dini hükümlerin üzerine bina edildiği ve hatta İslam'ın hayat sahasında onunla var olduğu bir farziyettir.

Şüphe yok ki; Müslümanlar üzerine bir halife naspetmek için çalışmayan bütün Müslümanlar büyük bir günah işlemektedirler.

Kaldı ki; Raissouni, bu makalesiyle Ali Abdi Er-Razık'ın 1925'te yayımladığı "İslam ve Yönetim Metodu" adlı meşhur kitabında geçen görüşleri tekrarlamıştır. İddiası şu cümlelerle seslendirmektedir: "Gerçek şu ki İslam dini, Müslümanların bildiği şu Hilafetten ve onun çevresinde oluşturulan olumlu ve olumsuz görüşlerden ve güç ve kuvvetten beridir. Yargı, yönetim işleri vb. şeylerde olduğu gibi Hilafet de dinin çerçevesini çizdiği bir şey değildir. Bunların hepsi din işi olmayan siyasi işlerdir. Din bunları ne tanır ve ne de inkâr eder. Onları ne emreder ve ne de nehiy eder. Bütün bu alanları aklın, insanlık deneyiminin ve siyasi kaidelerinin hükmüne bırakmıştır."

El-Ezher de üst düzey âlimler, zamanında Abdi Er-Razık'ın İslam'a yönelik saldırılarına engel olmak için onu âlimler zümresinden çıkarılmasına hükmettiler. Tıpkı bunun gibi Adalet Bakanlığının Şer'i Yargı Disiplin Heyeti, oy birliği ile onu kadılıktan ihraç etmiştir. Bu gün Dünya Müslümanlar Birliğinin aynı muameleyi Raissouni'ye de uygulaması gerekmektedir.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hi.zat.one
E-Mail: media [@] hi.zat.one

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER