“Uluslararası kurum ve örgütler, Müslüman çocukların yaşadığı trajedi, acı ve talihsizlikleri gözetlemek, ölüleri, mazlumları ve yerlerinden edilenleri saymak için birbirleri ile yaşıyorlar. Öyle ki İslam dünyası, bu kuruluşların iştahını kabartan olaylar ve ilgisini çeken rakamlarla dolu bir ülkedir. Birleşmiş Milletler, geçtiğimiz Mart ayında savaşın patlak vermesinden bu yana Yemen’de 365 çocuğun öldüğü, 480’den fazla çocuğun da yaralandığını bildirdi. Ayrıca örgüt, yarım milyon çocuğun kötü beslendiği, 1,8 milyon çocuğun da eğitimini yarıda kestiği uyarısında bulundu...”

Yemenli çocuklar, yaşam koşullarının gitgide kötüleşmesinden, hatta çoğu zaman yok olmasından mustariptir. ABD-Suudi koalisyon uçaklarının, Husi milis ve yandaşlarının sürekli hedefi haline geldikleri için korku, dehşet ve sefalet içindeler. Tüm bu mücrim operasyonların cezasını, nedense çocuk ve kadınlar çekiyorlar. Demokrasi, çocuk ve insan hakları havarisi kesilen Batılıların terennüm ettikleri sözler ile eylemlerinin açıkça çeliştiği görülüyor. Yemen’de çocukları hedef almak, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Askeri çatışmalar sırasında özellikle çocukların hedef alınmasından kaçınılmasına davet eden hukuk ve uluslararası normları alenen ihlal etmektir. Yemenli çocukların başına gelen bu içler acısı durum, Yemen’de çatışan tarafların yaşadığı histeri, kargaşa ve gelişigüzel vakıayı gözler önüne sermektedir. Taraflar siyasi zafer elde edemedikleri için rastgele ve aynı anda da küstahlıkla etrafa tank ve tüfeklerle, uçaklarla ateş açıyorlar. Bunun sonucunda da gördüğümüz gibi çocukların parçalanmış organları etrafa saçılıyor. Yerlerinden yurtlarından edilenler oluyor. Bazıları da eğitim, sağlık ve iyi beslenme olanağından mahrum ediliyor...

 Ey Yemenli Müslümanlar! Can ciğer çocuklarınız, ülkenizin geleceği ve kahramanlığınızın temel taşlarıdır. Onun için haksız siyasi planlar uğruna onları ateşe atmayın. Bakın artık siz deneyim sahibisiniz. Rejimin kusurları, size ve çocuklarınıza karşı işlediği suçlar ortadadır. Onun için batılın yardımcısı, rejimin destekçisi ya da tokmağı olmayın. Bilakis hakkın destekçileri, yardımcıları ve havarileri olun. Kâfir ülkelerin entrika ve planlarının farkına varın. Sakın sizin önünüze geçmesinler. Düzenlenen konferanslar ve önerilen çözümler, sizi aldatmasın. Eğer Batı, sizin iyiliğinizi istemiş olsaydı, hem sizin hem de genel olarak Müslümanların ülkesinden gerek kendi gerekse avanelerinin kirli ellerini çekerdi...

Ey Müslümanlar! Uzun süredir zalim hüküm sürmektedir. Artık Müslüman ülkeler, zulmü kaldıramaz oldular. Ümmet, fitnelere maruz kaldı ve hâlâ da kalmaktadır. Sanki bir futbol topu gibi ümmet, büyük güçler arasında bir o tarafa bir bu tarafa savruluyor. Ümmeti daha önce eşi benzeri görülmemiş savaşlara savuruyorlar. Bugün ümmet, kararlı bir mücadelenin içindedir. Ciddi siyasi ölüm kalım mücadelesi vermektedir. Tüm ümmet tarafından bu düzeyde algılanmalıdır. Ümmet, davasına, mücadelesine ve çatışmasına ölüm kalım meselesi olarak bakmalıdır. Hatırlayın Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, kâfir ümmetler ile olan çatışma ve mücadelesini... Asla yağcılık ve yardakçılık yapmadı, bir an olsun bile tereddüt etmedi. Aksine bu konuda ne yapılması gerekiyorsa onu yaptı:

والله يا عم لو وضعوا الشمس في يميني والقمر في يساري على أن أترك هذا الأمر ما تركته حتى يظهره الله أو أهلك دون “Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de bu davadan vazgeçmem, Ya Allah bu dini hâkim kılar ya da ben bu yolda yok olur giderim.” İşte bizim de izlememiz gereken yol budur. Kurtuluş ve zulmü bertaraf etmek için Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inmetodu bizim için bağlayıcıdır. Ancak o zaman kâfir ve yardımcılarının tasallutundan kurtulabiliriz. İzzet ve itibarımızı geri alabilir, onur ve gururumuzu, Allah’ın haramlarını koruyabiliriz...

Bu nedenle Hizb-ut Tahrir Kadınlar Kolu olarak biz, sizi zillet ve boyunduruk elbisesini üzerinizden atmaya davet ediyoruz. Kendinizi sakın küçük görmeyin. Dini üstün kılmak ve İslam Devletini kurmak için çalışanlar kervanına katılın. Çocuk, kadın ya da yaşlı biri için İslam Devleti dışında haysiyet, onur ve yaşam hakkı yoktur...

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” ^{[Enfal 24]}