Geçtiğimiz Pazar günü acımasız rejim güçleri, Doğu Guta’da ilkokul ve pazar yerine topçu saldırısı düzenledi. Saldırıda onlarca sivil hayatını kaybederken, aralarında kadın ve çocuklar olmak üzere onlarca da yaralı var. Diğer Suriye illeri gibi Doğu Guta’da oldukça pahalı bedeller ödüyor. İstatistiklere göre aralarında yaklaşık 6 bin çocuk ve kadın olmak üzere 18 bin sivil hayatını kaybetmiştir. Ayrıca 21 Ağustos 2013 tarihinde Doğu Guta’ya korkunç bir kimyasal silah saldırı düzenlendi. Bebeklerin iskelete dönmüş fotoğrafları hâlâ medya ve sosyal sitelerde dolaşıyor. Yaklaşık 400 bin kişi dehşet verici zor koşullar altında yaşıyor.

Doğu Guta’da kuşatma altında yaşayanlar, ulaşan yetersiz insani yardım nedeniyle açlık ve hastalıkla boğuşuyor. Ayrıca gıda ve ilaç sıkıntısı da var. Nadiren ilaç satın alınabiliyor. Suriye’ye insani yardıma izin veren Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına rağmen Harasta, Mesraba ve Müdire şehirlerinde mahsur kalan yaklaşık 25 bin kişiye BM insani yardım konvoyu en son 23 Eylül’de ulaşmıştı.

Açgözlü sömürgeci güçlerin Müslüman ülkelerdeki çıkarlarını gerçekleştirmek için kurulan Güvenlik Konseyi nerede? Bu zalim ve barbar rejimin zulmünü niye bertaraf etmiyor? Müslüman çocukların gam ve kederini neden gidermiyor? Daha garip olanı ise, Müslüman ülkelerdeki hükümetlerin sanki mazluma yardım edecekmiş ya da adaleti sağlayacakmış gibi insani yardım ve soruşturma talebiyle Güvenlik Konseyi’nin kapısını aşındırdıklarına tanık oluyoruz!

En son Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun (UNICEF) yayınladığı raporun yanı sıra organizasyonlar ve dernekler tarafından yayınlanan istatistikler de var. Kuruluşların istatistiklerine göre Doğu Guta’da binden fazla çocuk yetersiz beslenmeden mustarip. Öyleyse soruyoruz: Her yerde Müslümanların ölüm, yaralı ve açlık istatistiklerine rastladığımız bu raporlar ne işe yarıyor? Koalisyonun hava saldırılarını ve rejimin katliamlarını durdurdu mu? İslam dünyasında kurulu hükümetler, bu raporları okuduklarında ya da çocukların yarı iskelete dönmüş fotoğraflarını gördüklerinde, tüyleri ürperip kanları kaynamıyor mu? Yoksa Doğu Guta’dan gelen bu acı verici haberler hatta giderek tırmanan insani felaketin boyutu, İslam ümmetinin diğer felaketleri gibi normal bir hal mi aldı? Sineye mi çekiliyor? 

Uluslararası düzen, 2011 Mart ayından bu yanan Suriye’de işlenen katliamları en şiddetlisi olarak tanımlamaktadır. 2017 yılının sonlarına yaklaşıyoruz, ama savunmasız sivillere karşı işlenen suçlar ve insani felaket aynen devam ediyor. Hatta bombardımanlar aralıksız devam ediyor ve devrim bölgelerinde sivillere karşı izlenen kasıtlı açlık politikası ve kalıcı kuşatma nedeniyle insani felaket giderek kötüleşiyor. Bütün bunlar, bu barbarca savaşın sadece bir aracıdır. Tüm dünya, başlangıcından bu yana devrime karşı entrika içindedir. Ayrıca başta Astana görüşmelerini uygulamak için hiç tereddüt etmeden hemen İdlib’e giren Erdoğan olmak üzere Müslümanların yöneticilerinin ihanetini de ayan beyan ortadadır. Açlık ve hastalıktan sızlayan, yardım çığlıkları atan binlerce insanın yardımına Allah dışında kimse koşmuyor, çığlıklarını kimse duymuyor. Umarız Allah Subhânehu ve Teâlâ, yakında bütün Müslümanların, özellikle Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisinde müjdelenen Suriye halkının sıkıntılarını giderir.

إِنَّ فُسْطَاطَ الْمُسْلِمِينَ يَوْمَ الْمَلْحَمَةِ بِالْغُوطَةِ، إِلَى جَانِبِ مَدِينَةٍ يُقَالُ لَهَا: دِمَشْقُ، مِنْ خَيْرِ مَدَائِنِ الشَّامِ“Melhame-i Kübra gününde Müslümanların fustatı (çadırı-merkezi) Şam şehrinde Guta denilen yerdedir. O gün Müslümanların menzillerinin en hayırlısı orasıdır.”