Yahudi varlığı ve Mısır Firavununun efendisi ve küfrün başı Amerika’nın sponsorluğunda ve talimatıyla Mısır’daki Firavun rejimi ve Katar yöneticileri, Yahudi esirleri “kurtarmak” için seferber oldular. Oysa 8 bini aşkın Filistinli Müslüman esir, onlarca yıldır esaret altındayken gıkları çıkmamıştı. Yahudiler hâlâ her gün onlarca Filistinliyi esir alırken, Mısır’daki Firavun rejimi kılını bile kıpırdatmadı. Ne rejim ne de borazanları, ümmetin evlatlarının esir alınmasını kınayan ne bir açıklama yaptılar ne de tek bir kelime ettiler. Dünyayı ayağa kaldırdılar ama Allah’ın gazabına uğrayan onlarca Yahudi karşısında sus pus oldular. Bu, Mısır’daki Firavun rejiminin, Allah’ın gazabına uğrayan Yahudiler ve onları dostları cinsinden ve tipinden olduğunun açık bir göstergesidir. Firavun rejimi Yahudilerin esirlerini insan, Müslüman esirleri ise taş görüyor. Rejim, Yüce Allah ve Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e itaatten oldukça uzaktır. Halbuki heva ve hevesinden konuşmayan Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem bize Müslüman esirleri kurtarmamızı emretmiştir. Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

فُكُّوا الْعَانِيَ، وَأَطْعِمُوا الْجَائِعَ، وَعُودُوا الْمَرِيضَ “Esiri kurtarın, açı doyurun, hastayı ziyaret edin” ^[Buhari]

Mısır ve Katar rejimleri, mümkün olduğunca çok sayıda Yahudi esiri “kurtarmak” için seferber olduktan sonra toplarımızın, tüfeklerimizin ve uçaklarımızın menzili altındaki Yahudi varlığı, bir taş atımı uzaklıktaki ordumuzun gözleri önünde katliamlarına yeniden başladı, halkımızın ve komşularımızın kanını döktü. Silahlarımız aslında ümmetin cephanesidir, kimseye minnet borcumuz yoktur. Dolayısıyla ordumuz bu fırsatı kaçırmamalı, Mübarek Toprak’taki seksen yıllık ihmalkarlığını telafi etmeli, Yahudilerin Gazze’de estirdiği terörün intikamını almalıdır. Eğer böyle yapmazsa, o zaman Mısır Firavunu gibi Allah’ın gazabına ve cezasına maruz kalacaklardır.

إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ“Doğrusu Firavun da, Haman da, askerleri de yanılıyorlardı.” ^{[Kasas 8]}

Silahlı kuvvetlerimiz arasında, Gazze ve Mübarek Toprak Filistin’deki kardeşlerinin intikamını almak için yanıp tutuşan ve damarlarındaki kanı kaynayan subay ve askerlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. 7 Ekim’de Yahudi varlığına hayatı dar eden mücahitlerden daha güçlü olduklarını da biliyoruz. Belki 7 Ekim kahramanlarıyla imanları aynı olabilir ama teçhizat ve mühimmat bakımından onlardan binlerce kat üstündürler. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

إِذَا فَتَحَ اللهُ عَلَيْكُمْ مِصْرَ فَاتَّخِذُوا فِيهَا جُنْداً كَثِيفاً، فَذَلِكَ الْجُنْدُ خَيْرُ أَجْنَادِ الْأَرْضِ، فَقَالَ لَهُ أَبُو بَكْرٍ: وَلِمَ ذَلِكَ يَا رَسُولَ اللهِ؟ قَالَ: لِأَنَّهُمْ فِي رِبَاطٍ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ“Allah Size Mısır’ın fethini nasip ettiğinde oranın halkından çokça asker edinin. Bu askerler yeryüzünün en hayırlı askerleri olacaklar.” Bunun üzerine Ebu Bekir “Neden böyle ey Allah’ın Rasûlü? diye sorunca? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Çünkü onlar kıyamet gününe kadar ribat halindedir” cevabını vermiştir.” Kim ribat halinde olursa kılıcını bırakması caiz değildir, aksi halde arkasını dönüp kaçanlardan sayılır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا زَحْفاً فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْأَدْبَارَ * وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلَّا مُتَحَرِّفاً لِقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزاً إِلَى فِئَةٍ فَقَدْ بَاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ“Ey inananlar, kafirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü yerdir!” ^{[Enfal 15-16]} O halde ey Kinane askerleri! Kaderinizin, Allah’ın gazabına uğrayanların kaderi gibi olmasından sakının. Onların dönüş yeri cehennemdir. Aksine, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadis-i şerifte zikrettiği kimselerden olun. Ve bilin ki, Allah yolunda cihat, hamiyetperverlik veya taassup değildir, aksine Allah’a itaattir, O’na yaklaşmaktır ve O’nun Cennetini ummaktır. Zira Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

رِبَاطُيَوْمٍفِيسَبِيلِاللهِخَيْرٌمِنْالدُّنْيَاوَمَاعَلَيْهَا،وَمَوْضِعُسَوْطِأَحَدِكُمْمِنَالْجَنَّةِخَيْرٌمِنْالدُّنْيَاوَمَاعَلَيْهَا،وَالرَّوْحَةُيَرُوحُهَاالْعَبْدُفِيسَبِيلِاللهِأَوْالْغَدْوَةُخَيْرٌمِنَالدُّنْيَاوَمَاعَلَيْهَا“Allah yolunda bir gün hudut nöbeti tutmak, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennetteki yeri, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Kulun Allah Teâlâ’nın yolunda akşamleyin veya sabah erken vakitteki yürüyüşü de dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır.” ^{[Buhari, Müslim]}

Ey dünyanın en hayırlı askerleri arasında kabul ettiğimiz kişiler! Hizb-ut Tahrir halkına yalan söylemeyen bir liderdir. O sizden düşmana korku salmanızı istiyor, sadece komşularınıza ve kardeşlerinize değil, Mübarek Toprak Filistin’deki ailelerinize de aynısını söylüyoruz. O sizin kalplara korku salan kişilerden olduğunuzu biliyor, o halde Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Mısır’daki Firavun rejimi, Kinane halkının hastalığının kaynağıdır, Hizb-ut Tahrir bu rejimi devirmeniz için sizi liderlik edecektir. Hadi Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdelediği Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmak için ona nusret verin. Nitekim Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّتَكُونُخِلَافَةًعَلَىمِنْهَاجِالنُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” Hilafet, esirleri ve İsra toprağını kurtarmak için size liderlik edecek, maymun ve domuzların kardeşlerinden Müslüman hür kadınların, dulların, yetimlerin ve secde edenlerin intikamını alacaktır. Zimmetinizi sadece böyle temize çıkarabilir, Allah’ın gazabından kurtulabilir ve Cenab-ı Hakk’ın rızasına erişebilirsiniz.

لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ“İşte Çalışanları bunun için çalışsın.” ^{[Saffat 61]}