Şuan ki ekonomik kargaşanın suçunu önceki iktidarların üzerine atan PTI hükümeti, önceki yöneticilerin izlediği yolda adım adım ilerlemektedir. 8 Ekim 2018’de Maliye Bakanı Asad Umar, Pakistan’ın yeni yöneticilerinin de IMF’ye başvuracaklarını söyledi. Ardından 9 Ekim 2018’de IMF’nin talebini yerine getirmek amacıyla Rupi bir günde dolar karşısında 11.70 seviyesine geriledi. Rupi’deki değer kaybı, fiyatların yükselmesine, yerel tarım ve sanayi üretim maliyetinin artmasına, sanayi üretiminin maliyetli hale gelmesine neden oluyor. Özellikle yerel sanayinin boğucu vergiler altında ezildiği ve az gelişmişlik olduğu bir zamanda ithalatı daha da pahalı hale getirecektir. Üstelik IMF, Pakistan’ı derin borç tuzağına iteceği ve kredi alımını daha da artıracağı için Rupinin gerilemesinden memnun. Kredi vermenin bir ön koşulu olarak IMF, özelleştirme konusunda ısrar edecek, büyük ölçekli sermayeli kuruluşların yanı sıra enerji ve minerallerin gelirlerinden devlet hazinesini mahrum edecektir. Ardından IMF, gelirlerdeki kayıpları telafi etmek için ekstra vergiler konulmasını talep edecek, vergi artışlarıyla birlikte insanlar, tarım ve sanayi üzerindeki yük de iyice artacaktır. Açıkçası IMF, hiçbir zaman yoksulluğu azaltmayacak ya da Pakistan’ın ayakları üzerinde durmasına izin vermeyecektir. IMF’nin dişlerini geçirdiği bir ülke, gerçekten de ekonomik batık içerisinde demektir.

Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın indirdikleriyle hükmetmekten başka hiçbir şey Pakistan ekonomisini kurtaramaz. Nübüvvet metodu üzere Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yasakladığı faize bulaşmadan devlet hazinesi için milyarlarca dolarlık gelir kaynağı üretecektir. Enerji ve minerallere İslami hükmü uygulayacaktır, bunlar, kamu mülkiyetidir ve tüm gelirleri de halkın ihtiyaçları içindir. Şirketler için de İslami hüküm geçerli olacak, büyük ölçekli fabrikalar, inşaat, ulaştırma ve telekomünikasyon gibi büyük sermayeli sanayinin özel mülkiyete geçmesi yasaklanacaktır. Böylelikle devlet bu sektörlere hâkim olacak ve dolayısıyla halkın işlerini gütmek için devasa gelirlere sahip olacaktır. Gelir kalemlerine de İslami hükümler uygulanacak, bireylerin yoksulluğunu hesaba katmayan KDV ve gelir vergisi gibi baskıcı vergilendirme ortadan kaldırılacaktır. Para birimine de İslami hüküm uygulanacak, paranın altın ve gümüşe dayalı olması sağlanacaktır. Böylece enflasyonun kökü kazınacaktır. Hilafetin bin yılı aşkın bir süredir fiyat istikrarına sahip olmasının nedeni de işte bu para sistemidir. Hilafet, iktidardaki yöneticilerin kişisel zenginliğindeki aşırı artış konusuna da İslami hükmü uygulayacak, yolsuzluk paralarına el koyarak Beytül Mala aktaracaktır. Hal böyleyken Müslümanların, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın indirdikleriyle hükmetmek, servetin belli ellerde toplanmasından ziyade toplum arasında dolaşımını temin etmek için çalışmalarının zamanı gelmedi mi? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

كَيْ لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ  “Sizden zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın diye.” ^{[Haşr 7]}