Çarşamba, 02 Safer 1446 | 2024/08/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PK–BA–2018–MB–TR–56 H. 21 Muharrem 1440
M. Pazartesi, 01 Ekim 2018

Keşmir Askeri Yolla İşgal Edildi ve Pakistan Silahlı Kuvvetlerinin Organizeli Cihadı İle Ancak Kurtarılabilir

27 Eylül 2018’de El Cezire televizyonuna bir demeç veren Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mehmood Qureshi, Keşmir anlaşmazlığına atıfta bulunarak “Savaş bir seçenek değil, askeri yolla çözüm olmaz. Tek çözüm diyalogdur.” diye konuştu. Geçtiğimiz haftalarda Amerika’nın istek ve talebi üzerine Pakistan’ın hain yöneticileri, Keşmir sorununa ilelebet ihanet etmek ve bu yönde kamuoyunu hazırlamak için bir kampanya başlattılar. Kamuoyuna işgal altındaki Keşmir’i Pakistan devletinin Hindistan işgalinden kurtaramayacağının mesajı verildi. Böylece Pakistan’ın politik ve askeri liderliği, Batı ideallerine ve sorunlarımız için dikte edilen Batılı çözümlere sadakatlerini sergilemiş oldular. Papağan gibi Batılı efendilerinin sözlerini tekrarlayan bu yöneticiler, ilkel silahlarına rağmen Burhan Wani’nin şehadetinden sonra ivme ve güç kazanan silahlı direniş yoluyla baskıcı Hint işgaline meydan okuyan mazlum Vadi Müslümanlarını desteklememek için mazeretler uyduruyorlar. Pakistan yöneticileri, yetmiş yıldır Hint silahlı kuvvetlerine dünyayı dar eden ve şimdi gittikçe daha da güçlenen Keşmir direnişini silahlandırmayı reddediyorlar. Direnişi “Terörizm” olarak nitelendiren Amerika’nın direktiflerine uyan bu yöneticiler, Keşmir’deki direnişi silahlandırmayı kabul etmiyorlar. Keşmir anlaşmazlığının çözümü konusunda hiçbir çıkarı olmayan “uluslararası toplumu” kızdırmaktan korkuyorlar. “Uluslararası toplumun” Keşmir sorununun çözümü konusunda gösterdiği bu vurdumduymazlığı, BM Güvenlik Konseyi’nin Keşmir kararıyla ilintilidir. Pakistan yöneticileri, BM Şartı’nın bağlayıcı olan 7. Bölümü yerine bağlayıcı olmayan 6. Bölüm adında bir karar yayımlayan BMGK kararlarını Keşmir anlaşmazlığının çözümü olarak görüyorlar. Oysa bu tür kararların yazılı kâğıttan öteye geçmediğini çok iyi biliyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلالا بَعِيدًا  “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut’a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut’un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki Şeytan, onları büsbütün saptırmak istiyor.” [Nisa 60]

Pakistan’ın yönetici eliti savaşı bir seçenek olarak görmüyor, çünkü işgal altındaki Keşmir Müslümanların çektiği acıları görmezden gelen Vestfalya ulus devleti idealine sımsıkı bağlılar. Ve onlara göre Keşmir, sömürgeci İngilizlerin dayattığı sınırların dışında kalıyor. O yüzden soruyoruz, Srinagar Lahor ve Lahor da Srinagar olsa da mı savaş hâlâ bir seçenek değil? Sırf bir coğrafya yüzünden Müslümanların kutsallığı ve onurunun ihlali nasıl kabul edilebilir? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu

مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ “Her kim bir Müslüman’ın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslüman’a onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.” [Ebu Davud]

Pakistan’ın yönetici eliti, Keşmir’in kurtarılması konusunda savaşı hâlâ bir seçenek olarak görmüyor. Terörle mücadele adına Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını koruyan, Afganistan işgalini desteklemek için savaş uçaklarını, tanklarını ve toplarını seferber eden rejim, Pakistan ve çıkarlarına ciddi zarar veren fitne savaşında askerlerimizi bir yakıt olarak kullanıyor.

Bajwa-İmran rejimi, refah vaadiyle halkı kandırıyor. Hindistan devleti ile ilişkilerin normalleşmesinin refah getireceğini iddia ediyor. Sırf ekonomik kazanım için Keşmir Müslümanlarını satmaya davet ediyor. Böylelikle rejim, İslam akidesine gönülden bağlanan, Allah ve Rasûl’üne itaat eden, İslam’ın kardeşlik bağını dünyalık kazanca değişmeyen Pakistan Müslümanlarına aşağılıyor. Hindistan devleti ile normalleşme çağrısı yapan bu rejim, baskıcı Hintlilerin otoritesi altında yaşamayı reddeden ve Pakistan Müslümanları için farklı bir yurt arayan atalarımızın bilgelik ve mücadelesine hakaret ediyor. Bu ekonomik refah vaadi, aldatıcı bir seraptır. Ortak Yahudi-Hıristiyan uygarlığından oluşan, liberal demokrasi ve kapitalizme inanan Avrupa Birliği’nin bugünkü ekonomik birliği çökmek üzere. Hal böyleyken küfre göre bir yaşam biçimi süren Hindistan devletinin İslam’a göre bir yaşam biçimi sürmek isteyen Pakistan halkı ile nasıl barış içinde yaşayabileceğini düşünebiliriz? Hayır, barış ve refahın yegâne yolu, yüzyıllar boyunca olduğu gibi Hint Yarımadası halklarını İslam’ın egemenliğe kavuşturmaktır.

Ey Pakistanlı Müslümanlar! Yöneticileri “değiştirmek”, Hindistan devleti önünde diz çöken utanmaz önceki yöneticilerden pek farklı olmayacaktır. Hadi Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak ve Pakistan’a gerçek değişim getirmek için hemen harekete geçin. Müslümanların Halifesi, İslam’ın barış vizyonunu hayata geçirecektir. Bu ise otorite ve gücün ümmetin elinde olmasını gerektirir. Ümmet, bölgeyi ve dünyayı İslami hükümlere göre yönetecektir. Gerçekten de bu kıta, İslam’ın egemenliği altındayken barış ve refah vizyonuna yabancı değildi. Müslümanların Halifesi, uluslararası hukuk, uluslararası kuruluşlar ve Vestfalya sınırlarına aldırış etmeyecektir. O, Keşmir’i kurtarmak ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Hint yarımadası hakkındaki müjdesini yerine getirmek için onurlu ve soylu Pakistan silahlı kuvvetlerini organizeli cihada yönlendirecektir. Ebu Hurayra’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلالا بَعِيدًا“Allah Rasûlü bize Hint gazvesi olacağı vadinde bulundu. Eğer yetişirsem canımı ve malımı bu uğurda infak ederim. Öldürülürsem, şehitlerin en efdali olurum. Gazi olarak dönersem, o zaman özgür Ebu Hurayra olurum.” [Ahmed, Nesai ve Al-Hâkim]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 
http://www.hizb-pakistan.org/

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER