Devletin gizli ve açık desteği ile Batı güdümündeki bir avuç entelektüel ajan, pis liberal düşüncelerini kusmak için 8 Mart “Kadın Yürüyüşü”nü bir gerekçe olarak kullandı. Ancak Batı yanlısı medyanın ful desteğine rağmen Pakistan Müslümanları yozlaşmış kampanyayı şiddetle reddettiler. Özellikle annelerimiz, kız kardeşlerimiz ve kızlarımız, kendilerine yalandan sempati duyan bir grubun komplosunu boşa çıkardılar, bu yüzden övgüyü hak ettiler. Gerçekte son iki yüzyıldır sömürgeci Batı sistemi uygulandığı için tıpkı diğer Müslümanlar gibi Müslüman kadın da henüz İslami haklarını elde etmiş değil. Gayri İslami aşiret gelenekleri, önyargı ve milliyetçi kültür, birçok Müslümanı İslam’ın garanti ettiği haklardan yoksun bıraktı. Feminizm nosyonu, yozlaşmış bozuk liberal Batı düşüncesinin sonucudur. Feminizm, çözüm olmak bir yana Batıdan gelen entelektüel bir hastalıktır.

Batılı liberal düşünce, tutkularına ve arzularına göre hareket etmesi gerektiği fikrini aşılar. Yaratıcıya açıkça isyan eder. Dinin hayattan ayrılması, Kiliseye karşı Batılı isyanın bir ürünüdür. “Kadın Yürüyüşü”, “Benim bedenim, benim seçimim” sloganı üzerine inşa edilmiştir. Liberal düşünce, erkek-kadın arasındaki ilişkileri mükemmel şekilde düzenleyemeyen sınırlı insan aklının bir ürünüdür. Dolayısıyla cinsiyetler arasında uyumu ve verimli işbirliğini sağlayamaz. Liberaller, erkek ile kadını eşit görmekle büyük bir yanlışa düşmüşlerdir. Erkeği kadının davranışı için bir şablon olarak kullandılar, “cinsiyet eşitliğini” kabul etmeyenleri, kadın hakları ihlalcileri olarak görüp kınadılar. Liberal teorinin aksine İslam uygarlığı, sağlam bir temel inşa eder, sadece Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya kulluğu öngörür, hayatın her alanında Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya itaati sağlar. Toplumda erkek ve kadına en uygun rolü Yaratıcı olan Allah Subhânehu ve Teâlâ bilir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ“Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.”^{[Mülk 14]}

İslam uygarlığında erkek-kadın arasında mutlak eşitlik, üstünlük ve düşüklük gibi bir tartışma yaşanmamıştır. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın belirlediği rolü yerine getirenler, başarılı kabul edilir. Buna göre İslam, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın emirlerine uygun olarak çalışma ve eğitim hakkı verir, hem kadın hem erkeğin çalışmasını ve mülk edinmesini kabul eder. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem döneminde kadınlar cihada katıldılar. Raşit Halife Ömer, Şifa bint Abdullah’ı hisbe kadısı olarak atadı, kadınlar, camilerde Halifeyi muhasebe ettiler, devlet siyasetinde söz sahibi oldular ve gelecek nesillerin yetişmesinde önemli rol oynadılar. İslam, kadın ve erkek arasındaki ilişkileri düzenleyen açıklar emirler getirdi. Kadın, namahrem erkekler önünde ve halka açık yerlerde başörtüsü ve cilbab giymek zorunda. Namahrem erkek ile kadın arasında halvet yasaktır. Erkekler ve kadınlar, bakışlarını yere eğerler, kadın ve erkek farklıdır ancak toplumda tamamlayıcı rollere sahipler. Kadının ihtiyaçlarından erkek sorumludur, Müslüman bir ailenin inşasında anneler önemli rol oynarlar, akrabalarını sıla-i rahimle emrolunmuşlardır. Benzersiz bir Müslüman toplum hayatı oluştururlar. Benzersiz İslam toplumu, Allah’ın emirleriyle kayıtlıdır, her erkek ve kadın bu emirlere uymak zorunda. İslami yönetim sistemi Hilafet tarafından uygulanan Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın indirdikleri, kadınlar da dâhil olmak üzere toplumdaki her katmanın haklarını güvence altına alır. 99 yıldır Hilafetin yokluğu, toplumumuzu yıkıcı Batı değerlerinin avı haline getirdi. Allah’ın izniyle yakında kurulacak Hilafet, toplumumuzu İslam dışı hasta düşüncelerden arındıracaktır.