Lok Sabha’nın 17 Eylül 2020’de küçük çiftçiler aleyhine tarım şirketlerine haksız avantajlar sağlayan üç tarım yasasını onaylamasından bu yana Hindistan yoksul çiftçilerin protestolarına tanık oluyor. Bu üzücü durum, dünyanın en büyük demokrasisindeki insan yapımı yasaların acı meyvesidir. İslam ve onun tarım yasalarının egemenliği altında Hint Yarımadası, dünya ekonomisinin yüzde 23’ünü üretiyordu. Aurangzeb Alamgir zamanında ise yüzde 27’lik pay ile zirve yapmıştı.

Bugün Hindistan’ın uzun süredir acı çeken çiftçilerine çok ihtiyaç duydukları refahı sadece İslam sağlayabilir. Yasalar, çiftçileri intihara sürüklüyor, kurumsal tarıma yol açmak için onları eziyor. İslam’ın tarım yasaları, tarım arazilerin mülkiyetini ekimi ile ilişkilendirir, iyi bir kazanç elde etmek için çok az paraya sahip olanlara bol fırsatlar sunar. Arazi sahibi ya arazisini kendi ekmek ya da ekmek için arazisi başkalarına vermek zorundadır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيَمْنَحْهَا أَخَاهُ“Kimin bir arazisi varsa, eksin ya da ekmesi için kardeşine versin.”^[Buhari] İslam, tarım arazilerinin kiralanmasını yasaklar. Rivayet edildiğine göre

نَهَى رَسُولُ اللَّهِ ﷺ أَنْ يُؤْخَذَ لِلْأَرْضِ أَجْرٌ أَوْ حَظٌّ“Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, arazinin kiraya verilmesini ya da pay alınmasını yasakladı.” Dahası, İslam’a göre ölü arazinin ihya edilmesi caizdir. Buhari’nin Aişe’den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ أَعْمَرَ أَرْضًا لَيْسَتْ لأَحَدٍ فَهْوَ أَحَقُّ“Her kim, sahipsiz bir araziyi imar ederse, arazi onundur.” ^[Buhari] Buna ek olarak İslam, tohum, böcek ilacı ve kimyasal gübrelerin fiyatlarını düşüren tarımsal girdilerin vergilendirilmesini yasaklar. İslam, enerji sektörünü kamu malı olarak görür, bu nedenle çiftçiler uygun fiyatlara elektrik ve akaryakıt alacaklardır.

Ey Pakistan Müslümanları! Biz Hint Yarımadası’nın haklı koruyucularının torunlarıyız, bu doğru statümüze devam ettirmeliyiz. Bundan aşağısını kabul edemeyiz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمَا اللَّهُ مِنْ النَّارِ عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِمَا السَّلَام“Benim ümmetimden iki grup vardır ki Allah onları ateşten korumuştur. Savaş için Hindistan’a giden grup ve İsa ibn Meryem ile beraber olan gruptur.”^{[Ahmed, Nesai]} Allah’ın Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e vahyettiği bu mübarek söz, bölgemizin geleceği için sadece bir müjde değildir. Bu mübarek hadis, aynı zamanda eyleme geçmemiz gerektiğini haber veriyor, çünkü tüm Hindistan yarımadasını fethetmek İslam ümmetinin kolektif görevidir. Ancak Hindistan gazvesi, Pakistan’ın şu anki vizyonsuz yöneticileri altında asla gerçekleşemez. Çünkü ABD’nin Hindu Devletini bölgesel hegemonik güç yapma planına boyun eğiyorlar, bu yüzden bizi ve güçlü silahlı kuvvetlerimizi kısıtlıyorlar. Din, dil veya etnik köken ayrımı yapmaksızın tüm bölge sakinlerinin güdüm vesayetini yeniden başlatmak için Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak hepimizin sorumluluğundadır.