حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: PK-BA-2024-MB-TR-38 |
H. 11 Cumâde’l Ûlâ 1446 M. Çarşamba, 13 Kasım 2024 |
Silahlı Kuvvetlerimiz, Samimi, Cesur ve Yetenekli Subaylarla Dolu
Her Biriyle Buluşun ve Gazze’ye Yardım Seferberliklerinin Önünde Duran Tüm Engelleri Aşmaları İçin Onları Teşvik Edin
Savaşın alevleri gökleri aydınlattı. Mesele gece ile gündüz kadar net. Müslüman ordularının savaş makinesi olmadan, Gazze ve Filistin’deki Müslümanlara destek verilemez. Bu yeteneğe sahip olan sadece silahlı kuvvetlerimizdir. O halde neden biz Müslümanlar, şahsen tanıdığımız askeri yetkililerle bir araya gelip her biriyle ayrı ayrı görüşmüyoruz? Neden bu subayların yakınlarını ziyaret edip onları derhal harekete geçmeye çağırmıyoruz? Ümmet, ordularından önlerine çıkan her duvarı yıkmalarını ve Yahudi işgalini ortadan kaldırmak için önlerinde duran her engeli aşmalarını talep etmelidir.
Bu askeri yetkililer ne ıssız ormanlarda ne de ıssız dağlarda yaşıyorlar. Onlar aramızda yaşıyorlar. Toplumumuzun bir parçasıdırlar. Bizimle aynı ortamı ve nefesi soluyorlar. Onlar, evlerimizin, ailelerimizin ve toplumumuzun bir parçasıdırlar. Onların da bizim gibi İslami duygulara sahipler. Belki onlar, bizim hissettiğimizden daha fazla bu acıyı hissediyorlar. İçlerinde, tüm savaşın gidişatını değiştirebilecek kahramanlar var. Aralarında Ali, Halid bin Velid ve Selahaddin Eyyubi gibi kahramanların torunları var. İçlerinde günümüzün Sad bin Muaz ve Useyd bin Hudayr’ları var.
Öyleyse silahlı kuvvetlerle temas kurmak için elimizden geleni yaptık mı? Subaylara ulaşmak için bütün gücümüzü harcadık mı? Onları sevap kazanmaya teşvik ettik mi ya da ihmalkarlıklarının günahını hissetmelerini mi sağladık? Allah Subhânehu ve Teâlâ silahlı kuvvetleri harekete geçirmenin gerekli olduğunu bildiğin halde, bunun için ne yaptın diye bize sormayacak mı? Tanıdığımız her askeri subaya gidip ona şeri yükümlülüğünü hatırlattık mı? Yoksa evde oturup, samimi subaylarla temasa geçmeye ve harekete geçmelerini talep etmeye gerek olmadığını mı düşündük? Sadece boykotun yeterli olduğunu mu düşündük, oysa boykot, bırakın bir bombayı, Gazze’deki soykırıma tek bir kurşun sıkılmasını bile önleyememiştir.
Evet, Müslüman dünyası sömürgeci yapıların kontrolünde olabilir, çoğu kurumun başkanı Batı ajanı olabilir. Ancak tüm bu kurumlar, ümmetin samimi evlatlarıyla doludur. Ajan yönetimler, ümmetin bu samimi evlatlarını politika yapımı ve stratejik komuta yoluyla kontrol etmektedir. Gazze konusunda, ümmet, liderlik engellerini, sömürgeci milliyetçi sınırları ve önlerinde duran Amerikan dünya düzenini aşacak askeri komutanlara ihtiyaç duyuyor.
Onlar, Yahudilerle savaşacaklar ve böylece bu meseleyi kaçınılmaz olarak sonlandıracaklardır. Aslında Yahudi varlığı, Müslüman ordularından bir tanesiyle bile, hatta bir ordunun birkaç bölüğüyle bile savaşacak güçte değildir. Yalnızca silahlı kuvvetlerin seferber edilmesi, Yahudi varlığını sarsacak ve onları Garkad ağacının arkasına saklanmaya zorlayacaktır.
Biz, bir ümmet olarak, onların savaş gemilerine karşı bizim savaş gemilerimizle, onların tanklarına karşı bizim tanklarımızla, onların savaş uçaklarına karşı bizim savaş uçaklarımızla ve onların askerlerine karşı bizim askerlerimizle tam bir karşılık vermeliyiz. Yahudi varlığının sonu kaçınılmazdır. Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Yahudilerle savaş yapılacağını müjdelemiştir. Savaş davulları çalındıktan sonra savaştan geri çekilmek haramdır. Peki, münkeri yasaklama görevini kim yerine getirecek? Ordularımızın Gazze’yi desteklemek için seferber olmasını engelleyenlere karşı kim sesini yükseltecek?
Ey alimler, davetçiler, gazeteciler, sunucular, podcaster’lar, öğretmenler, avukatlar, ticaret odaları temsilcileri, etkili insanlar ve genel olarak Müslümanlar! Savaşın alevleri yükseliyor ve dünya kafirleri bize karşı birleşmiş durumda. Buna karşın, Müslümanların yöneticileri Gazze’ye destek olmak için ordularını seferber etmek yerine küfrü ve kafirleri açıkça desteklemektedirler. Bu yüzden harekete geçip ordularımızdan bu yöneticileri görevden almalarını istemeliyiz. Silahlı kuvvetlerdeki samimi subaylardan, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak amacıyla Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmeliyiz. Hilafet, mazlumların çığlıklarına cevap verecek, işgal altındaki tüm toprakları özgürlüğe kavuşturacak ve düşmanlarımızın kalplerine korku salacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَوْهُ إِن كُنتُم مُّؤُمِنِينَ * قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ“Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer müminlerden iseniz Allah korkmaya daha layıktır!” “Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları azaplandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalblerindeki öfkeyi gidersin.” [Tevbe -14]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813 https://bit.ly/3hNz70q |
Fax: +(92) 21–520–6479 E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk |