Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PK-BA-2024-MB-TR-43 H. 16 Cumâde’s Sânî 1446
M. Çarşamba, 18 Aralık 2024

Müslüman Dünyasındaki Devrimler, Güç ve Kuvvet Ehli Tiranları Devirerek ve Ümmeti Destekleyerek Şeri Yükümlülüklerini Yerine Getirdiklerinde Gerçek Bir Değişime Dönüşecektir

Suriye, Bangladeş ve Afganistan’daki rejim değişikliklerinin ardından, yönetici gruplar, halkın yöneticilere karşı örgütlü mücadelesinin “kaos, yolsuzluk ve istikrarsızlığa” yol açacağına dair eski söylemleri yeniden dillendirmeye başladılar. Pakistan Genelkurmay Başkanı General Asim Münir ve diğer yöneticiler, ülkelerinin bir “Libya, Suriye, Irak veya Sudan” gibi bir felakete sürüklenmesine asla müsaade etmeyeceklerini iddia ediyorlar! Bu anlatıyı ele almak için aşağıdaki üç noktayı dile getiriyoruz:

Birincisi: Devlet, özü ve doğası gereği, halkın düşüncelerini, duygularını ve isteklerini temsil eden bir yapıdır. Doğal ve istikrarlı bir devlet, halkın işlerini, halkın inandığı hükümler, değerler ve ideolojiye göre düzenler. İşte bu yüzden ümmet ve devleti aynı temele dayanmalıdır. Devlet, yalnızca İslam şeriatına dayanmalı ve kâfir sömürgeci Batı’nın etkisinden, baskısından ve uygarlığından tamamen kurtulmalıdır! Bunun dışındaki her devlet, yapay, geçici, istikrarsız ve despot bir yönetim olarak değerlendirilecektir. Bugün elliden fazla İslam dünyasındaki devletin hiçbirinin ne doğal ne de istikrarlı bir yapıya sahip olduğu söylenemez! İşte bu yüzden, artan İslami farkındalıkla birlikte, devlet ve halk arasındaki uçurum artık kapatılamayacak bir noktaya gelmiştir. Bu sebeple, er ya da geç ne Mübarek ne Bin Ali ne Hasina ne Beşşar ne Bin Selman ne de herhangi bir generalin durduramayacağı devrimlerin gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

İkincisi: Yöneticiyi hesaba çekmek (muhasebe), hem şer’î bir zorunluluk hem de ümmet için günümüzün en önemli ihtiyaçlarından biridir. Bu nedenle zalime, zulme ve sömürgeci politikaları uygulayan işbirlikçi yöneticilere karşı sesini yükseltmek asla “kaos ve yolsuzluk” olarak adlandırılamaz ve bunu “istikrarsızlık” olarak görmek de tamamen yersizdir! Ancak yalnızca Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emirleri ve yasaklarına göre muhasebe yapılmalıdır. Bu muhasebe, mevcut sistemin ve yöneticilerin devrilmesine ve onların yerine Raşidi Hilafetin yeniden kurulmasına yol açacaktır. Yönetici elit, kitlelerin mevcut sisteme duyduğu nefreti Müşerref, Zerdari, Navaz, Mübarek, Beşşar, Kaddafi veya Bin Ali gibi bireylere yönlendirerek uluslararası düzene boyun eğmeyi garanti altına almaktadır. Dolayısıyla yöneticiyi değiştirerek halkın öfkesini yatıştırmaya çalışan yönetici sınıflar, esas sorunu göz ardı etmektedirler! Yöneticilerin değiştirilmesi, Batılı efendilerin sıkı kontrolü altında gerçekleşen bir oyundan ibarettir! Böylece halk, bir süre sonra yeni yöneticilere karşı da ayaklanır ve bu kısır döngü sürüp gider.

Üçüncüsü: Libya’dan Sudan’a, Yemen’den Irak’a kadar, Müslüman dünyasında süregelen kaosun sorumlusu halk değil, güç sahiplerinin başarısızlığıdır! Güç sahipleri, ümmetin işlerini Kur’an ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine göre yönetmek için sömürgeci ulus-devlet düzenini ve işbirlikçileri devirmek yerine ya zalimlerin yanında yer almaktalar ya da utanç verici bir sessizliğe bürünmektedirler! Güç sahiplerinin bu eylemsizliği, işbirlikçi yöneticilere halkı baskı altına almak için sınırsız bir fırsat sunmuştur. İşte asıl kaosa yol açan bu hareketsizliktir. Eğer silahlı kuvvetler zalimleri desteklemek yerine ümmetin yanında yer alsaydı, yöneticileri devirip İslam’ı yönetime geri getirseydi, hiçbir kaos yaşanmazdı. Güç, sorumluluk demektir. Nusret gücüne sahip olanlar, bu gücü yalnızca İslam ve Müslümanların yararı kullanmalıdır! Ümmet canını, malını ortaya koyarak her şeyini feda ederken, silahlı kuvvetler sadece olanları izlemekle yetinmiş, sorumluluklarını görmezden gelmiş ve yöneticilerin söylemini desteklemiştir. Ümmet, her zaman büyük fedakârlıklar yapmaya hazırdır! Milyonlarca Müslümanın şehit olmasının sebebi, güç sahiplerinin zayıflığıdır.

Bu nedenle, silahlı kuvvetlerden kim Müslüman ülkeleri kaostan kurtarmak ve gerçek bir değişim gerçekleştirmek istiyorsa, Hizb-ut Tahrir’e Nusret vermelidir. Medine’deki devletin kuruluşunda olduğu gibi, kaos, kan dökme ve fitneye yol açmadan kapsamlı bir değişim gerçekleştirmenin tek yolu budur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ  Sonra ceberut saltanat olacaktır. Allah’ın olmasını dilediği kadar olacaktır. Sonra kaldırmak istediğinde de kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Ve sonra sustu.” [Ahmed]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan
Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813
https://bit.ly/3hNz70q
Fax: +(92) 21–520–6479
E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER