Demokratik yöneticiler, Pakistan halkını sel felaketinden korumak için gerekli tedbirleri alma konusunda başarısız oldular. İhmallerinin üstünü örtbas eden yöneticiler, topu Meteoroloji Dairesini atarak felaketi tahmin edemediğini söylediler. Hizb-ut Tahrir, halkın temsilcileri olduğunu iddia eden bu yöneticilere, Pakistan'ın 2010 yılından bu yana üç sel felaketi yaşadığı gerçeğinden habersizler mi diye soruyor? Hâlbuki onlar, 2010 yılındaki sel felaketinin Pakistan tarihinin en büyük sel felaketi olduğunun farkındalar. Bu demokratik yöneticiler, son üç yıldır Pakistan'ın, Küresel İklim Risk Endeksi listenin tepesinde olduğundan habersizler mi? Gerçekten bu yöneticiler, insanların karşılaştığı zorlukları dikkate alsalardı ve bu zorlukları insanlardan bertaraf etmek için kendi yükümlülüklerini kabul etselerdi, o zaman bu gerçeklerden nasıl habersiz olabilirlerdi? Oysa onlar, gece gündüz insanların temsilcileri ve onlardan sorumlu olduklarını iddia etmiyorlar mı? Bu demokratik yöneticiler, 2010 yılında Pakistan Yüksek Mahkemesi tarafından hazırlanan sel komisyon raporunu uygulamak yerine görmezden geldiler. Bu rapor, gelecekteki sel felaketinden Pakistan'ı korumak için belirli tavsiyeler öneriyordu. İster PPP olsun isterse PML-N olsun art arda gelen demokratik hükümetler, bu önerileri umursamadı. Demokratik yöneticiler, insanlardan toplanan milyarlarca vergi paralarını Pakistan'ın büyük şehirlerinin kanalizasyon ve altyapı sistemleri için kullanmıyorlar. Bunun yerine onlar bu paraları, pahalı metro büs sistemi inşa etmek için kullandılar. Çünkü hiç kimse, yeraltındaki drenaj hatları göremez. Ama herkes, günlük otobüs seferlerini görebilir. İşte bu savurgan projeler, seçim kampanyası için kullanıldı. Demokrasi, bir yükümlülük olarak insanlardan zorlukları, sıkıntıları ve dertleri kaldıracak siyasiler asla üretemez. Demokrasi ve insan haklarının beşiği olduğunu iddia edilen Amerika'da bile, insanlar doğal afetin insafına terk ediliyorlar. 2005 yılında Katrina Kasırgası sonrası Kongre soruşturması, FEMA [Federal Acil Yönetim Ajansı] ve Kızılhaç'ın, "Körfez sahil kurbanlarını desteklemek için yeteri kadar sofistike lojistik kapasiteye sahip olmadığı." yorumunda bulundu. Soruşturma, afetin sorumluluğunun her düzeyde federal eyalet ve yerel hükümete ait olduğunu söyledi.

İslam'da siyaset, ümmetin işlerini gütmektir ve bu, farzdır. Başarısız olan yöneticiler kıyamet gününde hesaba çekileceklerdir. Bu yüzden Ömer RadiyAllahu Anh şöyle dedi: "Dicle Kenarında bir koyunun ayağı tökezler düşerse, Allah'ın bunu yarın bana "Ya Ömer! O koyunun ayağı tökezledi neden Nehrin Kenarına çit yapmadın? Neden parmaklık yapmadın? Neden o koyun o nehre düştü diye sormasından korkarım." Pakistan halkı şunun farkına varmalıdır ki ister demokrasi isterse diktatörlük olsun yöneticiler, kendilerini insanlar ya da yaratıcı Allah Subhânehu ve Teâlâ karşısında sorumlu olduklarını düşünmüyorlar.

Allah Subhânehu ve Teâlâ ve insanlar karşısında sorumlu olan sadece Hilafet sistemidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ huzurunda hesap vermek gerçekten çok ağır ve zordur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَا مِنْ وَالٍ يَلِي رَعِيَّةً مِنْ الْمُسْلِمِينَ فَيَمُوتُ وَهُوَ غَاشٌّ لَهُمْ إِلَّا حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ "Müslüman bir halka, Allah'ın görüp gözetmek üzere idareci kıldığı hiçbir yönetici yoktur ki, onları aldatmış bir halde ölürse muhakkak Allah ona cenneti haram etmiş olmasın." ^[el-Buhari] Bu nedenle Pakistan halkının, hem demokrasi hem de diktatörlüğü reddetmesi gerekir. Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir'e katılmaları gerekir. Çünkü sadece Hilafetin kurulması, zorlukların giderilmesinde bize destek ve yardımcı olacaktır. Her şeyden önce Hilafetin kurulması kıyamet gününde Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın rızasına nail eyleyecektir.