St. Petersburg Mahkemesi, Hizb-ut Tahrir’e üye oldukları gerekçesiyle iki Müslüman genci ağır hapis cezasına çarptırdı. 31 Mart’ta Moskova Bölge Askeri Mahkemesi, karar duruşmasında 1980 doğumlu Roman İvanov’u Rus Ceza Kanunu’nun 205,5 Maddesinin ilk bendi uyarınca [terör örgütü faaliyetleri düzenlemek] 13 yıl hapis ve dört ay ağır koşullarda çalışma cezasına çarptırdı. Bir gün önce de yani 30 Mart’ta 1982 doğumlu Sergey Yabilkov, Rus Ceza Kanunu’nun 205,5 ve 282,2 Maddesinin ilk bendi uyarınca 12 yıl hapis ve altı ay ağır koşullarda çalışma cezasına çarptırıldı.

Kamu Güvenliği ve mahkeme üyeleri bir kez daha gösterdiler ki, Rusya’da İslam’a davet yasaktır ve terör olarak nitelenmektedir. Mahkemenin delil olarak ileri sürdüğü suçlama ise aynı dine mensup insanlar muhitinde toplantı düzenlemek, siyasi ve dini soruları tartışmaktır. Aynı bağlamda Rus asıllı iki Müslüman genç de Rusya’da terör örgütü olarak nitelenen Hizb-ut Tahrir’e üye olmak suçlamasıyla yargılandılar!

İslam ile mücadele Rus rejiminin önceliklerinden biridir. Rusya ile Esed rejimi güçleri, Suriyeli siviller ve devrimcilere karşı soykırım uygulamaktadır. Ayrıca Rusya’da geleneksel İslam çerçevesinde görülmeyen Müslümanlar ve İslami gruplara baskı yapmak için uygun koşullar yaratıldı.

Yozlaşmış Rus rejiminin İslami hayatın yeniden başlamasından korktuğunun açık kanıtı, İslam karşıtı art niyetli grupların mantar gibi türemiş olmasıdır. Küresel düzeyde Nübüvvet metodu üzere Hilafet kesinlikle kurulacaktır, bundan kaçış yoktur. Nitekim Ahmed’in rivayet ettiği hadiste şöyle geçmektedir:

ثم تكون على منهاج النبوة“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”

Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir üyeleri, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin yeniden kurulacağından emindirler. Yani Allah’ın tüm insanlık için bir yaşam biçimi olarak gönderdiği İslam daveti, aslında Hizb-ut Tahrir / Rusya üyelerine baskı yapılmasının temel nedenidir. Ama Rus yetkilileri, yalan yere iftira atarak gençleri terör faaliyetleriyle suçluyorlar.

قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ “De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah’ı tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” ^{[Yusuf 108]}