7 Eylül 2016 günü Başkiriya’nın Sterlitamak ve Salavat şehirlerinde dört Müslümanın evine baskınlar düzenlendi. Evlerde aramalar yapıldı ve bu Müslümanlar Hizb-ut Tahrir’e üyelik suçlamasıyla gözaltına alındılar. Güvenlik güçleri, olayla ilgili medyaya herhangi bir bilgi vermediler. Bu da İslami siyasi parti üyelerini kovuşturan güvenlik güçlerinin insanları ikna etmede ne kadar zorlandığını gösterir.

Unutulmamalıdır ki kısa bir süre önce Sterlitamak kentinde aynı suçlamayla beş Müslüman hapis cezasına çarptırılmıştı. Geçtiğimiz Mayıs ayında Moskova Askeri Mahkemesi, bu Müslümanları uzun süreli hapis cezasına çarptırdı. 5 Ağustos’ta da Yargıtay, mahkûmlarca sunulan temyiz dilekçesini reddederek cezaları onayladı. Güvenlik güçleri, bu Müslümanlar hakkında verilen cezaların onaylanmasının ardından davalara ilişkin yeni iftiralar ortaya attılar. Bu iftira kuralı, diğer birçok davalarda da kendini gösteriyor. Oysa güvenlik güçleri, partinin siyasi faaliyetler yürüttüğünü ve Hizb-ut Tahrir üyeleri ile mücadelenin hiçbir temele dayanmadığını çok iyi biliyor. Üyelerimiz ulusal güvenliği tehdit eden herhangi bir faaliyette bulunmuyorlar. Aksine partiyle mücadele, Rusya’nın İslam’a karşı yürüttüğü savaş kapsamında ele alınmalıdır. 

Yeni uyduruk davaların, güvenlik güçlerinin “terörle mücadele” faaliyetine parasal destek sağlamak için olduğunu bilmek gerek. Güvenlik güçleri yaptıkları “faydalı” işlerin kamuoyu tarafından bilinmesini istiyor. 

Böylece Rusya, kendi topraklarında İslam’ın yayılmasını bir tehdit olarak görüyor. Bu yüzden İslami siyasi partinin faaliyetini kısıtlamaya çalışıyor. Aynı zamanda da güvenlik güçleri bunu kendi maddi çıkarları için kullanıyor. Bu da (terörizmle) mücadele bahanesiyle Müslümanlar için bir tür zulümdür. Ancak bu zulüm sonsuza kadar böyle devam etmeyecek, zira Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ “Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” ^{[Mümin 51]}

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَبَقُوا إِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ “İnkâr edenler yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi) âciz bırakamazlar.”^{[Enfal 59]}