28 Cumâde’l Ûlâ 1439 / 14 Şubat 2018 Çarşamba günü El İntibah gazetesi 4198 sayılı baskısında, (Hizbin üyeleri bir semineri bastılar) başlıklı bir haber yayınladı. Haberde “Aniden Hartum Üniversitesi’nde düzenlenen bir semineri basan Hizbin üyelerinin bu eylemleri yüzünden katılımcıların şoke oldukları” belirtiliyor. Habere göre Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti üyeleri, dün Hartum Üniversitesi’nde Asya ve Afrika Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen Nahda Barajı’nın elektrik ve su konulu seminerini bastılar. Salona girdikten sonra Hizbin üyeleri, konuklara Nahda Barajı başlıklı kitapçığı dağıtmaya başladılar. Bu sırada böyle bir davranışın kabul edilemez olduğunu söyleyen Araştırma Enstitüsü üyeleri, “Bizim düzenlediğimiz bir sempozyum veya seminerde kitap ve bildiri dağıtımına izin vermeyiz ve kabul de etmeyiz” dediler. Gerçeklerin açığa çıkmasına adına biz de diyoruz ki:

Birincisi: Hizb-ut Tahrir gençlerinin, seminer veya sempozyumu bastıkları da nerede çıktı. Seminer, özel bir mekândan ziyade halka açık bir salonda düzenleniyordu. Kaldı ki gençler, tıpkı diğer konuklar gibi zaten salondaydılar.

İkincisi: Kitapçık, hiçbir kargaşa ve karışıklığa yol açmadan edebiyle dağıtılmıştır. Eğer platform üyeleri, gerçekten hak ve hakkaniyet yanlısı olmuş olsalardı, yaptıklarından ötürü Hizb-ut Tahrir gençlerine müteşekkir olurlardı. Çünkü gençler, basılı bir kitapçık sundular. Yapılması gereken, okuyup sonra da hüccet ve burhanla karşılık vermekti. Akademisyen ve entelektüellere de yakışan budur, bir bardak suda fırtına koparmak değil!

Üçüncüsü: (Nahda Barajı ve su savaşı uyarısı...) başlıklı kitapçığın dağıtımı yapıldığı konuklar üzerinde söz sahibi, semineri düzenleyen platform ya da enstitü değil. Herkesin gerçekleri bilme hakkı var.

Fikir ve yayın özgürlüğü dermeyanında bulunan akademisyenlerin, bir kitapçık yüzünden gönüllerinin daralması ve içerisinde geçen görüşe öfke kusmaları gerçekten çok hazin verici. Yoksa kitapçıkta geçen görüş, arzuları ile örtüşmüyor mu? Sahtekârlık ve madrabazlıklarını mı ifşa ediyor? Zira akademisyenler, hükümet yanlısı görüştedir. Dünya Bankası’nın ajanlarını örtbas ediyorlar, ciddiyetle ve içtenlikle ülke ve halkın yararına çalışan uzmanların görüşlerine değer vermiyorlar. Sonra peki, eğer adil iseler katılmak için yazılı başvuruda bulunan Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Encümen üyesi Abdullah Abdurrahman’a niye bir konuşma fırsatı sunulmadı?

İzin alma meselesine gelince, insanlara hakkı ulaştırmak için kimseden izin alacak değiliz. Sonra yetkililerin izin vermeyecekleri pekâlâ ortada. Biz daha önce yetkililerden konuşma festivali ya da ekonomik forum için izin istedik. Başta festivalin düzenlenmesine izin verildi, ancak sonra tam düzenleneceği sırada güvenlik güçleri festivali bastılar ve düzenlenmesine engel oldular. Sempozyum ise daha baştan yasaklandı, düzenlenmesine izin çıkmadı. Onun için Hizb-ut Tahrir, her yerde ve her vesileyle hakkı haykıracak. Kaldı ki hakkı haykırmak, şeri bir görevdir. Abdullah Abdurrahman, kitapçık dağıtımına itiraz eden platform üyelerine işte bunu ifade etti. Öte yandan yaşanan olayın, katılımcılar üzerinde olumlu etkisi olduğu görüldü. Kitapçığı okuyan konuklar, içerisinde geçenlere övgüler dizdiler. Eline kitapçık geçmeyenler ise daha sonra gençlerden ısrarla kitapçığı istediler. Hakkın yardımcısı, yalancı ve münafıkları rezil rüsva eden Allah’a hamdolsun. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللَّهُ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ“Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” ^{[Enfal 30]}