Beşir, 22 Kasım 2018 Perşembe günü Hartum’daki Arap Adalet Bakanları Konseyi’nin açılış oturumunda yaptığı konuşmada, Sudan’ın kara listeye alınmasıyla gerçekleşen kuşatmayı hiçbir delile dayanmayan haksız bir kuşatma olarak niteledi... Beşir konuşmasında, ülkesinin terörizmle mücadelede büyük çaba sarf ettiğini, uluslararası ve bölgesel düzeyde terörle mücadele aygıtlarının çoğunu onayladığını belirtti. Sudan’ın terörle mücadelede adli ve hukuki işbirliği alanlarında ikili düzeyde anlaşmalar imzaladığına ve terör eylemlerinin finanse edilmesini suç sayan yasaları benimsediğine dikkati çekti.

Yakın uzak herkes, Amerika örfünde terörün İslam olduğunu bilir. Amerikalı siyasetçiler bunu birçok kez dile getirdiler. Amerikan Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Bölümü Başkanı ve eski ABD Başkanı Johnson’un danışmanı Eugene Rostow, “Amerika, ancak İslam karşıtı grupta yer alabilir, tersini yaparsa, dilini, kültürünü ve kurumlarını inkâr etmiş olur. Ortadoğu’da Batı dünyasının amacı, İslam uygarlığını yok etmektir.”dedi. Eski NATO Genel Sekreteri Willy Claes, “İttifak, Sovyetler Birliği’nin yerine düşman hedef olarak İslam’ı koydu.”demişti. Oğul Bush, “Bu haçlı seferi, bu terörle savaş belli bir süre devam edecek”ifadelerini kullanmıştı. Trump, 20 Ocak 2017’deki yemin töreninde, “Mevcut tüm ittifaklarımızı güçlendireceğiz, yeni ittifaklar kuracağız. Uygar dünyayı radikal İslamcı terörizmle mücadele için bir araya getireceğiz. Birlikte, radikal İslamcı terörizmi dünya üzerinden sileceğiz.”şeklinde konuşmuştu. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواْ“Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.” ^{[Bakara 217]}

وَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُواْ فَتَكُونُونَ سَوَاء“Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız.” ^{[Nisa 89]}

Beşir, ABD’nin İslam savaşına sağladığı ve sağlamakta olduğu bariz katkılarına rağmen Amerikan baskısından şikâyet etti. ABD’ye yaranmak için dava erlerine savaş açtı, imamları görevden aldı, İslami seminerleri yasakladı, camilerdeki hutbelere kısıtlama getirdi, İslami müfredatı değiştirdi, mürtet ve recim gibi şeri hadleri değiştirmeye çalıştı. İslami sloganlar yerine ülkeyi laikleştirme yolunda yürüdü. Yeryüzünde Allah’ın Şeriatını hâkim kılmak yerine ülkedeki Müslümanların duygularını okşadı. Buna binaen diyoruz ki bu sızlanma faydasız. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ, Yüce Kitabında, kafirlerin kendileri gibi kafir olmadıkça Müslümanlardan asla razı olmayacaklarına hükmetti. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ“Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” ^{[Bakara 120]}

Hiçbir şüphe yok ki Amerika, sömürgecilik devletidir. İdeolojik bir devlet ABD ile bağları koparacak, İslam’ı uygulayacak, bayrağını dalgalandıracak ve kafirlerin kökünü kazıyacaktır. İşte gerçek değişim budur. Bu değişim farzdır, vaattir. Sudan halkı, Allah’ın düşmanlarını dost edinen, Amerikalılara hizmet etmek için ülke kaynakları ve enerjilerini heder eden bu rejimi desteklemekten vazgeçmeli, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın vaadi ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Nübüvvet metodu üzere Râşidi Hilafet Devletini yeniden kurmak için çalışmalıdır.

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” ^[Ahmed]