Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanlığı bünyesindeki Su Baskınları Komitesi, Perşembe günü yaptığı açıklamada, Nil Nehri’ndeki su seviyesinin yükselmesinin sel taşkınlarına yol açabileceğini söyledi. Başkent Hartum’daki su seviyesi de kritik durumda. Güney sınırındaki Beyaz Nil’e günlük 135 milyon metreküp su akışı gerçekleşiyor. Bu yüzden Hartum’a kadar nehrin kıyısındaki tüm köyler tehdit altındadır. Sudan her yıl sellere ve su baskınlarına tanık oluyor. Nil’e komşu köyler seller altında kalıyor.

Üç yıldır geçiş hükümeti, insanların ölümüne yol açan, evleri yıkan, yolları kapatan, yaşamı felç eden sonbahardaki su baskınlarına çare bulamıyor. Sellerin oluşturduğu büyük çukurlar insanlara ve arabalarına zarar veriyor. Hareket zorlaşıyor, arabalar parklara park edemiyor. Sular mahallelerde birikiyor, göletler oluşuyor, oluşan göletlerde sinekler, sivrisinekler ve zararlı böcekler ürüyor. Sonra da hastalıklar ve salgınlar yayılıyor.

Sudan halkı eskiden beri yağmur sezonuyla tanışıktır. Küçük çocuklarına bile yağmurları anlatırlar. Sonbaharda Es-Sereya, El Atşane, El Asa Ruyane, Ed Durra, En Netra, Et Tarafe, El Cephe, El Horasan, El İva, Es Semek günlerinde 13 gün boyunca yağmur yağar. Halk bunların zamanını ve yağmurların şiddetini çok iyi bilir. Eskiden beri bu günlere hazırlanırlar. Normalde iktidara gelen bir hükümet, ülke halkının cinsinden olur. Halk gibi sonbaharı tanır ve bilir. O yüzden sonbaharın doğuracağı riskler ve felaketler için gerekli hazırlıkları yapması sorumluluğunun bir gereğidir ve görevidir. Ancak hükümet, her zamanki gibi meseleyi soğukkanlılıkla yaklaştı. Boğulma ya da yolların kapanması veya salgınlarla mücadele etmek üzere insanları kendi başına bıraktı.

Önceki hükümet, en azından sonbaharın aniden bastırdığını ya da sonbahar için gerekli hazırlıkların yapılmadığını ileri sürerdi. Şimdiki hükümetin ölüm sessizliği ise, bu hükümetin önceki hükümetlerden pek farksız olduğunu gösteriyor. Sömürgecilikten beri insanların işlerini gütmeyen, durumlarını umursamayan demokratik cumhuriyet sistemini uyguluyorlar. Demokratik sistemde yönetici, kiralıktır, güdücü değildir. İktidar ise bir emanet değil, pasta ve ganimettir. İslam’da yönetim ise, İslam’ın hükümlerine göre insanların çıkarlarını gütmektir ve emanettir. Yönetici dünyada ümmet tarafından, ahirette ise âlemlerin Rabbi tarafından hesaba çekilir. Rivayet edildiğine göre Ebu Zer şöyle demiştir:

يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَلَا تَسْتَعْمِلُنِي؟ قَالَ: فَضَرَبَ بِيَدِهِ عَلَى مَنْكِبِي ثُمَّ قَالَ: «يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّكَ ضَعِيفٌ وَإِنَّهَا أَمَانَةُ وَإِنَّهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ خِزْيٌ وَنَدَامَةٌ إِلَّا مَنْ أَخَذَهَا بِحَقِّهَا وَأَدَّى الَّذِي عَلَيْهِ فِيهَا».  “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni memur tayin etmez misin?” dedim. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Bu sözüm üzerine, elini omzuma vurdu ve sonra da “Ey Ebu Zer, görüyorum ki sen zayıfsın. O (yönetim sorumluluğu) ise, bir emanettir. O, onu (yönetimi) hakkıyla alan ve o hususta üzerinde olanı yerine getiren kimse dışında, kıyamet günü utanç ve pişmanlıktır.”

İslam, yöneticiyi insanların işlerini güden ve onlara karşı sorumluluğunu yerine getiren biri olarak görür. Bu yüzden yönetici, kanallar ve yollar açar, yollardaki suları boşaltır, çukurları doldurur, mahalleler ve halk pazarlarındaki suları boşaltır. Ömer İbn’ul Hattab şöyle dedi:

لو عثرت بغلة في العراق لخفت أن يسألني الله لِم لمْ تسوِّ لها الطريق يا عمر؟ “Irak’ta bir köprü üzerinde bir keçinin ayağı kırılsa, yolu niye düzeltmedin diye Allah’ın benden hesap sormasından korkarım”Çünkü Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İman çobandır ve güttüklerinden sorumludur.”

Her gün Sudan halkı, sorunlarının sadece Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet tarafından çözüme kavuşturulacağından emin oluyor. Hilafette yağmurların nimet ve bereket sayıldığı onurlu bir yaşam süreceklerdir.

Gelin ey Sudan halkı! Hizb-ut Tahrir sizi bu büyük çalışmaya çağırıyor.