El Cezire kanalına göre, 13 Ağustos 2022’de Sudanlı yetkililer, Nil Nehri ve Beyaz Nil eyaletlerinde yağmur ve sağanak yağış sonucu 51 kişinin öldüğünü ve 24 kişinin de yaralandığını duyurdu. Nil Nehri Eyaleti hükümeti, sellerin eyaleti diğer şehirlere bağlayan bir dizi ana yolun aşınmasına neden olduğunu söyledi. Sudan Ulusal Sivil Savunma Konseyi sözcüsü Tuğgeneral Abdül Celil Abdürrahim, selin 5.345 evin tamamen, 2.845’inin de kısmen çökmesine neden olduğunu belirtti. 16 hükümet binasının da yıkıldığını kaydetti.

 Sonbahar mevsiminin tarihi biliniyor. Her yıl sel ve su baskınları sonucu evlerin yıkıldığı haberleri medyanın gündeminden düşmüyor. Devlet, sellerle mücadele etmek için hiçbir şey yapmıyor veya sellerin verdiği zararı değiştirebilecek veya azaltabilecek herhangi bir icraatta bulunmuyor. Sellerin önüne geçmek için gerekli önlemleri almadı, hatta zararın boyutunu, hayatını kaybedenlerin, günlerce hatta haftalarca aylarca barınaksız, yiyeceksiz, hizmetsiz kalan mağdurların sayısını azaltmak için hiçbir destek ve hizmette bulunmuyor!

Güvenli konut politikaları yok. Kırsal kesimdeki çok az aile yağmura ve sele dayanıklı yapı malzemelerine erişebiliyor. Çoğunluğu geçim güvencesi yok. Bu nedenle bu aileler, hayatlarını riske atan kırılgan konutlar ediniyorlar. Sağanak yağışlara ve sel baskınlarına eğilimli bu bölgelerde, mevsimlik yollar var. Bu, zavallı ve çaresiz sel mağdurlarının durumu daha da kötüleştiriyor. Sudan’ın her yerinde devletin halkın işleriyle ilgilenemediğini ortaya koyan bu harap altyapı, sözde bağımsızlıktan bu yana ulusal hükümetlerin yüz karasıdır. İnsanlar durumu böyle kalacaktır. Politikacıların yalnızca iktidar mücadelesiyle ilgilendikleri mevcut insan yapımı kapitalist sistemlerde insanların durumu gittikçe kötüleşiyor. Otorite, sadece diğer tarafın pahasına iktidarını artıran inisiyatiflerde bulunuyor. Böylesi iktidarın gölgesi altında insanlar malından ve canından oluyor. Yöneticiler, Allah’ın gazabını ve lanetini hak ediyorlar. Ebu Avene’nin Ayyaş bin Abbas’tan rivayet ettiğine göre, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ وَلِيَ مِنْ أَمْرِ أُمَّتِي شَيْئاً، فَرَفَقَ بِهِمْ فَرَفَقَ اللَّهُ بِهِ، وَمَنْ وَلِيَ مِنْهُمْ شَيْئاً، فَشَقَّ عَلَيْهِمْ فَعَلَيْهِ بَهْلَةُ اللَّهِ، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا بَهْلَةُ اللَّهِ؟ قَالَ: لَعْنَةُ اللَّهِ“Kim ümmetimin yönetiminde bir işi üstlenir de onlara yumuşak davranırsa Allah da ona yumuşak davranır. Kim de ümmetimin yönetimi konusunda bir işi üstlenir de onları sıkıntıya sokarsa Allah’ın vehleti üzerine olur!” Ey Allah’ın Rasûlü Allah’ın vehleti nedir? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de Allah’ın lanetidir” buyurdu.”

Müslümanların halifeleri, insanların işlerine gütmeye adanmışlığın en güzel örneklerini ortaya koymuşlardır. Efendimiz Ömer ibn el-Hattab’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Fırat’ın kenarında bir kuzu zayi olsa, bu sebeple Allâh’ın beni hesaba çekmesinden korkarım.” Zira su baskınları, sel gibi afetlerle mücadele etmek ve tüm insanların işlerini gütmek devletin en önemli icraatlarındandır. Daha doğrusu devletin temel görevidir. İslam, kamu işlerini gütme sorumluluğunu devlete yüklemiştir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

الإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İman çobandır ve güttüklerinden sorumludur”Bu, ancak Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletinin gölgesi altında mümkündür. İşte çalışanlar bunun için çalışsın.