حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SDu2013BAu20132014u2013RSu2013TRu201324 |
H. 18 Raceb 1435 M. Pazar, 18 May 2014 |
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayetinin Ulusal Diyalog Hakkındaki Görüşü
Bizi İslam ile onurlandıran, Kur'an'ı Kerim ile şereflendiren ve insanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmeti kılan Allah'a Hamdolsun. Salat ve selam hidayet imamı Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e, onun âline, sahabesine, hidayetine uyanlar ve din gününe kadar onun yolunu takip edenler üzerine olsun.
Değerli konuklar! es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Kim, bir pozisyon almak ya da herhangi bir konu veya sorun ile ilgili görüş belirtmek istiyorsa, hayatta benimsenen ve gereğince yürünen akide temelinde fikri kaideye dayanmalıdır. Müslüman, Allah'tan başka ibadet edilmeye layık birinin olmadığına inanır. Yine Müslüman bu Yaratıcının, Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i bir Risalet gönderdiğine iman eder. Bu Risalet, insanlığın hayatını düzenler, hayvanlık seviyesinden insanlık düzeyine ve insani kemal derecesine yükseltir. Böylece insan hür olur, Yaratıcısından başka efendi kabul etmez, kendisi gibi bir yaratıktan bir mesele de olsa bile asla kanun ve hüküm almaz. Ancak biz, bugün her yönüyle kâfir Batının kontrolü altında olan bir zamanda yaşıyoruz. Dini hayattan ayıran akidesi, bazı bilinçsiz Müslümanların akidesi oldu. Batının düşünceleri, hükümleri ve yasaları, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Müslümanların hayatını düzenler oldu. O yüzden Müslümanın şahsiyeti ikileme düştü. Namaz kılıyor, oruç tutuyor ve İslam'ın hükümlerine göre hacca gidiyor. Ama İslam'dan başkası ile hükmediyor ve muhakeme ediliyor. Tüm İslami ülkelerinde ümmetin ekonomisi, çürük kapitalist temele dayalıdır. İslam'ın hükümlerine aykırı ictimaî sistemin bazı hükümleri ithal edildi. Benimsendi, kanun oldu ve insanlar bilinçli ya da bilinçsiz o hükümlere bağlandı. Bu hükümler, Sudan'da dâhil Müslüman toplumları tat ve rengi olmayan karışık toplum haline dönüştürdü. Küfür hükümleri ile Allah'ın hükümleri, şeriat ile demokrasi, başörtü ile çıplaklık ve teberruc, namaz, oruç ve faizli bankalar birbirine karıştırıldı. Bu batıl fırtınalı denizde, Hizb-ut Tahrir, İslam ideolojisi üzerinde sebat etti. Bütün engellere ve teşviklere rağmen bir nebze olsun ondan sapmadı. Zira hak uyulmaya daha layık olandır. فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلا الضَّلالُ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ "Hak'tan sonra sadece sapıklık vardır. O hâlde, nasıl oluyor da (Hak'tan) döndürülüyorsunuz?" [Yunus 32] Hizb, ümmet içinde, ümmet ile birlikte çalışır ki ümmet, İslam'ı ölüm kalım meselesi olarak algılasın, Hilafet Devletini kurarak İslami hayatı başlatsın, sonra dünyaya İslam'ı fikri liderlik olarak taşısın, insanlığı, insanların zulmünden çıkarıp Allah'ın adaletine ulaştırsın, kapitalizm, sosyalizm ve diğer insan yapımı yasaların dehlizinden İslam'ın aydınlığına götürsün. Böylece bütün insanlık mutlu olsun. Hizb-ut Tahrir, yüce İslam ideolojisi temelinde tüm sorun ve konuları ele alır. İdeolojinin emirlerine ve İslam akidesinin gerektirdiğine göre görüş ve vizyonunu ortaya koyar. İşte bu temele dayalı olarak Hizb-ut Tahrir, Sudan Ulusal Diyalog ile ilgili görüşünü aşağıda kısaca özetledi:
Birincisi: Hükümet ve muhalefet arasında devam eden diyalog, taraflar Müslüman olsa da İslam'a dayalı değildir. Aksine Batının diyalog temeline dayalıdır. İslam'da diyalog şeri hükme dayalı olup herkesi bağlamalıdır: فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." [Nisa 65]
Batı temelinde diyaloğa gelince, İslam'ın hükümlerine alınmayan tarafların üzerinde anlaşabilecekleri çözümlere yol açar.
İkincisi: Bu diyalog, Amerikan sponsorluğu ve saikiyle yürütülmektedir. 13 Ağustos 2013'de Carter Merkezi tarafından hazırlanan Sudan reform programına ilişkin Amerika'nın yol haritası şöyledir: "Sudan'ın acilen Ulusal Diyaloğa ve Sudan halkı tarafından yürütülüp uluslararası toplum tarafından da desteklenen bir reform sürecine ihtiyacı var." Yine o yol haritasında "Reform süreci, azami geniş ölçüde olmalı ve mevcut sistemin unsurlarını, İslamcıları, silahlı silahsız muhalif gruplar kapsamalıdır." denilmektedir. İşte hükümet tarafından benimsenen ve 27 Ocak 2014'de sözde uyanış [Vesbe] adı altında start verilen de budur.
Üçüncüsü: Bu diyalog, şunların amaçlandığı uzlaşmacı bir anayasaya ulaşmak için tasarlanmıştır:
1- Laik bir rejim. İslam, siyasal yaşamdan uzak tutulacak, gizli açık laiklerin sesi gür çıkacaktır.
2- Uzlaşmacı anayasa gereği Sudan parçalanacak. Özerklik düşüncesi yanı sıra Batının istediği şekliyle uygulanması istenen federal sisteme de vurgu yapan Doha anlaşması, bu uzlaşmacı anayasanın alt yapısıdır.
Aslında İslam değil, İslam'la ilgisi olmayan her şey uzaklaştırılmalıdır. Allah'ın indirdiği ile hükmetmek, ümmete farzdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." [Maide 44] İslam'ın otoritesi altında ülkelerin birliğine gelince, yine bu da ümmete farzdır. İsmi ne olursa olsun herhangi bir isim altında ülkeyi parçalamak caiz değildir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: مَنْ أَتَاكُمْ وَأَمْرُكُمْ جَمِيعٌ عَلَى رَجُلٍ وَاحِدٍ يُرِيدُ أَنْ يَشُقَّ عَصَاكُمْ أَوْ يُفَرِّقَ جَمَاعَتَكُمْ فَاقْتُلُوهُ "Siz yönetim işinde bir adam üzerinde birleşmiş iken, birisi gelip sizin asanızı kırmak ya da cemaatinizi parçalamak isterse onu öldürün." [Müslim]
Dördüncüsü: Diyalogcular, otorite ve yönetimi paylaşılması gereken bir ganimet [pasta] olarak görürler. İslam'da otorite ve yönetim, işleri gütmek, tebaa üzerine İslam'ı ihsanla uygulamak ve bir emanettir. Kıyamet günü yönetici ondan dolayı sorguya çekilecektir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: وَإِنَّهَا أَمَانَةُ وَإِنَّهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ خِزْيٌ وَنَدَامَةٌ إِلا مَنْ أَخَذَهَا بِحَقِّهَا وَأَدَّى الَّذِي عَلَيْهِ فِيهَا"Bu iş bir emanettir, emanet, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur"
Beşincisi: Uyanış adı verilen konuşmasında Cumhurbaşkanı tarafından sunulan diyaloğun gündemi, siyasi özgürlük, yoksulluk, Sudanlı kimlik ve özgürlüklerdir. İslami yönetim altında bunlara yer yoktur. Zira tüm bu ve diğer konuları İslam, ümmeti bağlayıcı şeri hükümler ile çözüme kavuşturdu. İslam'da yönetim ve siyaset, şeri hükümdür. Egemenlik Şeriata, otorite ümmete aittir. Allah'ın Kitabı ve Rasûlü'nün Sünneti ile hükmetmek ve İslam'ın hükümleri ile siyaset etmek üzere Hilafet şartlarına sahip bir erkeğe biat edilir. Zulmeder veya İslam'ı kötü uygularsa, Halifeyi denetlemek ve muhasebe etmek de ümmete farzdır. Eğer ihsanla hükmederse marufta itaat edilir. Hizb-ut Tahrir, devlet ile ilgili hükümleri gönüllere şifa verecek şekilde detaylı olarak açıkladı. Bu hükümleri kitap ve yayınlarında bulmak mümkündür. Ayrıca Allah'ın Kitabı, Rasûlü'nün Sünneti ve delil kuvvetine binaen doğru bir içtihatla bu ikisinin gösterdiği Sahabenin İcması ve kıyastan çıkarılan İslami Devletin Anayasa Tasarısını da sundu.
Yoksulluğa gelince, yoksullukla ilgili İslam'ın hükümleri uygulama sahasına konursa, İslam'da ekonomik sistem yoksulluğun çözümünün garantörüdür. Eğer Sudan'ın mevcut serveti, İslam'ın hükümlerine göre adil bir dağıtım ile dağıtılırsa ve en güzel şekilde insanların yararına kullanılırsa, Sudan'ın tüm halkı zengin olur ve yoksul ülkelerdeki Müslüman kardeşlerine yardım elini uzatır.
Kimlik konusuna gelince, biz Müslümanız. Kimliğimiz de İslam'dır. Çünkü kabile ve coğrafyanın, sorunların çözümü ve krizlerin tedavisi ile hiçbir ilgisi yoktur. Her yerde insan, insandır. Organik ihtiyaçları ve doyuma muhtaç içgüdüleri vardır. İşte bu, çözümü içeren bir ideolojiyi gerektirir. İslam, Yaratandan olduğu için kaos içinde bırakmadan ya da bastırmadan bu ihtiyaçları ve içgüdüleri tedavi eden yegâne doğru ideolojidir. أَلا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır." [Mülk 14]
Batılı anlamda özgürlüklere gelince, İslami Devlet ve toplumda yeri yoktur. Herkes, Allah'ın kuludur. Onun emrine boyun büker. Batı, bazı insanlar ilah olup da başkalarına kanun koymaya başladıklarında, bu özgürlüklere ihtiyacı oldu. İslam'da herkes, Allah'ın emir ve yasakları ile kayıtlıdır. Bu özgürlükler, Müslüman ülkelerde yer bulamaz. Bunlar, ümmete işkence eden, yok olmanın eşiğine getiren, zalim, zorba ve ceberut yöneticilerde söz konusudur. Ama adil hükümleriyle İslam uygulandığında, o zaman insanlar, bu özgürlüklerin gülünç ve uydurma olduğunu hissedeceklerdir.
Sonuç olarak bu platform sayesinde biz tüm siyasi güçlere ve bu ülkenin samimi evlatlarına sesleniyoruz, Yaratıcınıza dönün. Hakka ulaşmak ve bu ülkeyi krizlerden çıkarmak için sadece İslami akideyi temel alın. Bunun yolu da bizi adalet ve kıstas ile yönetecek, Raşidi Halifeler olan Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin siretini geri getirecek Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletidir.
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Sudan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07 http://www.hizb-sudan.org/ |
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com |