Ray'ul Amm gazetesi, H. 04 Zilka'de 1435, M. 30 Ağustos 2014 tarihli 6049 sayılı baskısının ilk sayfasında, Sayın Fazıl Seyyid İsa Şuayb'ın ağzından Hizb-ut Tahrir'in Ulusal Diyalog konferansına katılma kararı aldığına dair bir haber yayınladı. "Muhalefet partileri, Ulusal Diyalog konferansına katılma kararı aldılar" başlıklı haberde, "Federal Hakikat Partisi Genel Başkanı Fazıl Seyyid İsa Şuayb, Ulusal Diyaloğu reddeden bazı siyasi partilerin liderleri ile toplantılar yaptığını ve onlarda Ulusal Diyaloğa katılma arzu ve isteğini gördüğünü söyledi" denildi. Şuayb, dün Ray'ul Amm gazetesine yaptığı açıklamada, "Hizb-ut Tahrir, ilkesel olarak Diyaloğa katılma kararı aldı ve ayrıntılı olarak yol haritasını öğrenmek istiyor" dedi.

Bu basın açıklaması karşısında Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz aşağıdaki gerçekleri vurgulamayı bir borç biliriz:

Birincisi: Diyalog mekanizmasının bir temsilcisi olarak Sayın Fazıl Seyyid İsa Şuayb ile Hizb-ut Tahrir'in Diyalog konferansına yönelik tavrını öğrenmek için bir görüşmemiz olmadı. Evet, Hizbin siyasi partiler ile yaptığı toplantılar çerçevesinde Federal Hakikat Partisi'nin Genel Başkanı vasfıyla onunla bir görüşme yaptık. Onunla yapılan görüşmede, Sudan'da devam eden Diyalog sorunu da dâhil olmak üzere ümmetin sorunlarına ilişkin görüşümüzü açıkladık. 24 Ağustos 2014 tarihinde toplantıda konuşulan konuları özetleyen bir de basın açıklaması yayınladık. Hatırlarsanız o basın açıklamasında şöyle demiştik:

1- Diyalog, İslam'a dayalı olmalıdır.

2- Katılımcılar, ülkenin birliğini korumaya vurgu yapmalıdır.

3- Diyalog, insanların sorunlarını, yaşam koşullarını, hizmetleri, ekonomiyi, sağlık ve eğitim konularını ele almalıdır. Ve İslam temelinde bu sorunlara pratik çözümler bulunmalıdır.

İkincisi: Hizb-ut Tahrir, İslam temeline dayanmayan herhangi bir Diyaloğa asla katılmaz. Çünkü devam eden Diyalog, uzlaşma fikrine ve kâfir Batı vesayeti altında uzlaşmacı çözümlere dayanır. Amaç, ülkeyi parçalayan ve ulusal uzlaşma veya milli mutabakat iddiasıyla İslam'ı dışlayan dış gündemi gerçekleştirmektir. Bu ise asla kabul görmeyen bir fikirdir.

Üçüncüsü: Hizb-ut Tahrir, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti kurarak İslami hayatı başlatmak için çalışan ideolojik bir partidir. İşte bu ideolojik duruştan dolayı Hizb, uzlaşma ve Hilafet sistemi aracılığıyla insanlara Şeriatı uygulamak gibi Şeriatın kesin emrinde karşılıklı mutabakata dayalı toplantılara katılmayı asla kabul etmez.

Dördüncüsü: Federal Hakikat Partisi Genel Başkanından yol haritasının bir kopyasını istememiz, hiç bir şekilde ilkesel olarak Diyaloğa katılma kararı verdiğimiz anlamına gelmez. Biz, sadece hangi konular etrafında Diyaloğun döndüğüne dair ayrıntıları öğrenmek istedik. Ki Hizb-ut Tahrir, bu ayrıntılarda Diyaloğa katılanlara değil, ümmete İslam'ın görüşünü açıklasın.

Son olarak deriz ki:

Şeri hükümler, insanların böyle kararlar aldıkları bir diyaloğu asla kabul etmez. İslam'da yönetim sistemi, belirli bir sistemdir, Hilafet sistemidir. Bunun delilleri sayılamayacak kadar çok ve açıktır. Hilafet, şeri hükümleri uygulama sahasına koyar. Ülkenin birliğini sağlar. Sömürge kâfir Amerika, İngiltere, Fransa ve Müslümanların işlerine müdahil olan Afrika Birliği ve diğer kuruluşlar gibi onların kullandıkları uşakları ortadan kaldırır.