13 Nisan 2015 Pazartesi gününden başlayarak üç gün boyunca hükümet, insanları Cumhurbaşkanı ve meclis üyelerini seçmek için seçimlerle oyalayacak. Memurlar, ilk gün izinli. Oy kullanmak gibi anayasal haklarını yerine getirmek için kendilerine izin verildiği açıklandı. Bu seçimler, Güney Sudan'ı ayıran ve diğer bölgelerin de parçalanmasına imkân tanıyan 2005 yılındaki Sudan laik anayasasına göre yapılacaktır. Zira mevcut anayasaya göre hükümetin görev süresi, Nisan ayında doluyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı ve meclis üyelerini seçmek için seçimler kaçınılmazdır. Bu seçimler aracılığıyla sözde meşruiyet alınıyor.

Biz, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti ve İslami hükümlere bağlanmanın bir gereği olarak aşağıdaki gerçeklere dikkat çekmek isteriz:

Birincisi: Sistemin meşru olup olmadığını İslam belirler. Ülkeyi yöneten insan yapımı laik anayasaya göre yapılan seçimler değil. Çünkü egemenlik Şeriata, otorite de ümmete aittir. Ümmet, Allah'ın Kitabı ve Rasûlü'nün Sünneti üzerine biat etmek ve ümmetin işlerini İslami hükümlere göre gütmek için inikat şartlarını barındıran bir kişiyi Halife olarak seçer. İtaat edip nasihat etmek, işlerin güdülmesinde aksaklık gösterdiğinde ya da İslam'ı kötü uyguladığında onu muhasebe etmek, Halifenin ümmet üzerindeki bir hakkıdır. İslam'da ücretli ve Allah'ın indirdiğinden başkası ile [insan yapımı anayasalar ile] hükmeden bir Cumhurbaşkanı yoktur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." ^{[Maide 44]} Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." ^{[Nisa 65]}

İkincisi: İslam'da insanlar tarafından seçilen ve çoğunluk oylarıyla Allah'ın izin vermediği konularda helal ve haram kılan bir parlamento yoktur. Aksine yöneticileri muhasebe etmek için üyeleri ümmet tarafından seçilen bir Ümmet Meclisi vardır. Ümmet Meclisi, ümmetin iyiliğine ve hayrına olan hususlarda Halifeye tavsiyelerde bulunur. Bugün parlamentolarda olduğu gibi ümmetin kesinlikle yasama hakkı yoktur. Bugünkü parlamentolar, dini hayattan ayıran kâfir Batının kopyalarıdır.

Üçüncüsü: Bu ülkeyi mahveden ve adeta onu dünya devletlerinin kuyruğu haline getiren doğru siyasi bir fikrin ortada olmamasıdır. Halkı Müslüman olan bu ülke sadece sadece bu doğru siyasi fikir tarafından siyaset edebilir. İşler, dürüstlük ve adalet temeline göre güdülebilir. Onca servet ve yeraltı kaynaklarına rağmen kısır döngü içinde dönüp duruyoruz. Zira sömürgeci kâfir, onları talan ediyor. Bugüne kadar da kâfir, bu fikir, politika ve sistem üzerinde seyretmiştir. Dolayısıyla kâfir, ümmetin akidesine, ondan fışkıran ve Allah'ın insanlık için murat ettiği hayat sistemlerine aykırı davranıyor. Müslümanlar olarak hepimize düşen görev, kâfir Batının sistemlerini, onun yönetim ve politik fikirlerini bir kenara atıp İslam'a geri dönmektir. Hayat düsturumuzu ve sistemler ile ilgili hükümleri ondan almalıyız. Bu hayat düsturumuzun temellerini sevgili Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem atmış ve ondan sonra gelen Raşit Halifeler de onun bu yolu üzerinde yürümüşlerdir.  Sonuçları önceden belli beyhude seçimler yapmak ve kâfir Batının izinden gitmek, ümmetin emeklerini, mallarını ve vaktini boşa harcamaktır. Hizb-ut Tahrir, sizleri Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurarak İslami hayatı başlatmak için çalışmaya davet ediyor. Ki böylece Hilafet ile Rabbinizi razı edesiniz. Dünya ve ahirette mutlu olasınız.