Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Kordofan eyaletinin başkenti Ebyad kentinde Ulu Camii yanındaki çadırda İslami kitap sergisi düzenlemek için ikinci kez bir dilekçe verdi. Ancak hem Güvenlik Komitesi Başkanı hem de Şikan Mahallesi kaymakamı, “Cami saygınlığı hususiyetiyle o yeri kabul etmiyoruz.”diyerek sergi yerini kapattı ve başka bir yer için dilekçe vermemizi istedi. Biz de hüsnü zanda bulunarak “Özgürlük Meydanında”sergi düzenlemek için yeni bir dilekçe yazdık. Ancak kaymakamın, Güvenlik Komitesi yeri uygun bulmadığı gerekçesiyle verdiği sözü yutmasıyla şaşırıp kaldık.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, aşağıdaki gerçekleri kamuoyu ile paylaşıyoruz:

Birincisi: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, ilk kez İslam kitap sergisi düzenlemiyor. Sudan’ın pek çok eyaletinde yüzlerce sergi düzenlenmiştir. Sergiler, İslam kültürü ile kültürlenmek, kaynaşmak ve kitapların içindeki fikirlerle hemhal olmak isteyen insan akınına uğramıştır. Hatta aynı Ebyad kenti bile kimsenin itirazına maruz kalmadan organizasyon ve disiplin açısından birinci sınıf benzeri sergilere evsahipliği yapmıştır. Dahası yasağı gerektirecek herhangi bir olay olmadan sergiler son bulmuştur.

İkincisi: Şüphesiz ki sergiler, İslam ümmetini kültürlendirme üsluplarından bir üslup ve Müslümanlar üzerine farz olan İslam davetini taşıma faaliyetlerinden bir faaliyettir. Bu tür faaliyetleri yasaklamak, hem Allah yolundan alıkoymak hem de Allah’ın davasına savaş açmaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, gerekçesi ne olursa olsun zaman ve mekân üstü olan İslam davasının taşınmasını engel olanlar ve insanları davetinden alıkoyanlara şiddetli azap vaat etmiştir. Bu bağlamda Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

أَلا لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا “Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir. Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir.”^{[Hud 18-19]}

Üçüncüsü: Belli ki bu yasak, Amerika’nın ülkeyi açıkça laikleştirme arzularıyla tamamen uyumludur. Yöneticiler, Amerika’yı razı etmek için kitap sergisi olsa bile İslam şiarlarını yasaklamak zorunda kaldılar. Efendilerinin gözüne girerek onları razı etmek istiyorlar. Daha önce İrşat Bakanı, bu zillet ve boyunduruk çerçevesinde pazarlar ve halka açık yerlerde dini hutbeleri yasaklamıştı. Çok sayıda İmamı Cuma minberlerinden azletmişti. Mürtetlik ve recim gibi İslam ile alakası olan her şeyi bertaraf etmek için bazı faaliyetler başlatıldı.

Dördüncüsü: Öte yandan aynı rejim, ahlaksız konserler ve absürt festivaller düzenlemek için meydanları ardına kadar açmaktadır. Rejim, İslami hayatı yeniden başlatmak için davet çalışmalarına engel olmaktadır. Bunlar, bu yöneticiler sponsorluğunda yürütülen projenin apaçık belirtileridir. Onlar ki ifsat edicidir, ıslah edici değil, saptırıcıdır, hidayet edici değil.

Sonuç olarak deriz ki Hizb-ut Tahrir, hak ehlinden olmak, hakkı haykırmak, Allah’ın Şeriatını ikame etmek ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurarak yeryüzünde Allah’ın hükmünü uygulamak üzere Allah ve Rasûlü’ne söz vermiştir. Hainlerin ihaneti bize zarar veremez. İslam hükümleri ile dünyaya önderlik edecek olan Hilafet, farzların tacı, dinin bekçisi ve dünya siyasetçisidir. Biz Allah’ın zaferinin yakın olduğuna gönülden inanıyoruz. Allah’ın davasından alıkoyanlar ve insanların hakkı duymasına engel olanlar, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözünü iyi düşünsünler:

وَلا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” ^{[İbrahim 42]}