Dünya çapındaki gazeteler daha birkaç gün önce aktardıkları haberde, Alman Federal İstihbarat Başkanı Gerhard Handlar'ın Terörle Mücadele Başkanı eşliğinde geçen Mayıs ayının başlarında Şam'a gizli bir ziyarette bulunduğu kokusunun yayıldığını vurguladılar. Dolayısıyla o sıralarda birtakım gizli görüşmeler olmasına rağmen bu görüşmelerin birçok detayları ifşa olmamıştır. Ancak Almanya kaynakları, en sonunda bu haberlerin doğru olduğunu itiraf etmişler ve ziyaretin, Almanya ile Suriye rejimi arasındaki istihbarat işbirliğinin yeniden başlatılmasını amaçladığını söylemişlerdir. Bu da açıkça göstermektedir ki; sayın Handlar, Beşar Esed yoluyla, "İsrail'in" Hizbullah'ın Suriye'ye uçan askerî konvoylarını bombalamayacağı şeklinde İran Partisine güvenceler sunmaktadır. Bu ise Avrupa Komisyonu'nun, İran Partisinin askerî kanadının terörist listesine dahil olduğunu açıkladığı bir sırada olmuştur.

Ey Şam'daki Zulme ve Haksızlığa Karşı Ayaklanan Müslümanlar: Bu, Şam devriminin ifşa edip açığa çıkardığı başka bir cürüm olup Amerika'nın istediği şekilde oynadığı satranç taşlarından başka bir şey olmayan ve ikiyüzlü kapitalist ülkelerden biri olan Almanya'nın siciline eklenecektir. Nitekim Şam devrimi bir kez daha, kendilerine İslam'a düşman bir pozisyon almaları dikte edilen ve bununla oy sandıklarında en büyük oy oranını elde etmek için çalışan Avrupalı politikacıların yalan ve şarlatanlık yaptıklarını ifşa etmiştir. Nitekim Almanya Şansölyesi Merkel'in, Almanya'nın "Suriye krizine" asla müdahale etmeyeceğini tekrar etmesinin ve Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin de Suriye ayaklanmacılarına yardım edilmesine şiddetle karşı çıkmasının ardından işte onlar, tüm dünyanın önünde zulüm madalyonunun diğer bir yüzü olduklarını ifşa etmekteler, katil mücrimin safında yer alarak tüm dünya katillerinin başını çeken ve gelecekte Suriye'de hiçbir yeri olmayan bir katil olan mücrim rejimi reddettiğini açıklayan halkın iradesine karşı ona destek vermekteler, yardım etmekteler ve onu güçlendirmektedirler. Buna rağmen Almanya, ilkesel tutumunu "yalayıp yutmuş", dahası halkların kendilerini kimin yöneteceğini seçme haklarının olduğu argümanını ezip geçmiş, cürümlerinde, Almanya Hitleri'ni, dahası Almanya'nın Esed ile şebbihalarının soykırımının bile ötesine geçen tarihini hatırlatan Nazi soykırımını taklit eden savaş mücrimiyle koordinasyon kurmak için istihbarat başkanını göndermiştir. Tüm bunlara rağmen, Almanya, kara tarihinin "özlemini çekmekte" ve yirmi birinci asrın Hitleri'nin yanında yer almakta ve ona yardım etmektedir. Çünkü İslam düşmanlığı, her ikisinin ortay paydasıdır. Sadece bu kadar da değil, dahası İran Partisinin askerî kanadının terör listesine dahil edildiği bir tiyatro olmasına rağmen İran Partisine güven vermek ve Müslüman Şam halkının daha fazla kanını yalaması amacıyla onu savunmak için Suriye rejimi ile "İsrail" arasında "postacı rolü" oynamaktadır. Dolayısıyla tüm bunlar, gözlere kum serpmekten öte bir şey değildir! Sonra çıkarcı ve ikiyüzlü kapitalist dünya ülkelerinin ve takipçilerinin katil ve mücrim olduğu üzerinde bir araya geldikleri kişi bizzat Beşar serserisidir. Zira Avrupa Komisyonu, Obama'nın "Halkını öldüren bir başkanın Suriye'nin geleceğinde yeri yoktur" şeklindeki aynı aldatıcı sözlerini ifade etmiştir. Oysa onlar hala onu başkan olarak adlandırmaktalar, öldürene ve öldürülene, cellat ve kurbana, diyalog ve her birinin bir diğerini kabul etmesi için çağrıda bulunan cürümsel tutumunu desteklemektedirler.

Bizler Amerika ile Avrupa'nın olduğu kapitalist Batı ülkelerine deriz ki; insan fıtratına aykırı olan ideolojiniz, fasit hadaratınız, insanı ve haklarını korumakla ilgili yalanlarınız... arkasında açıkça ortaya çıkan iğrenç insanî cürümleri gizlediğiniz iki yüzlü boş iddialardan öte bir şey değildir. Zira sizler, bir sonraki doğru alternatifin, hak, adalet, hayır, doğruluk ve güven risaletini taşıyacak ve Allahu Teâlâ'nın izniyle gelmekte olan İslamî Râşidi Hilafet Devleti'nin gölgesinde projesini kristalize edecek olan İslam olduğunu kesinlikle biliyorsunuz. Şöyle buyuran azim Allah, doğru söyledi:  يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلاَّ أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ، هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ "Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez. O (Allah), dinini bütün dinlere hakim kılmak için Resulünü hidayet ve hak din ile gönderendir, velev müşrikler kerih görseler de!" ^{[et-Tevbe 32 33]}