حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
Medya Bürosu
No: TR-BA-2008-RS-TR-0028 |
H. 23 Ramazan 1429 M. Salı, 23 Eylül 2008 |
- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir'den, Medyadaki Ergenekon Bağlantısı İddialarına Daha Somut Reddiye
İlk kez, 19 Eylül 2008 Cuma günü, Samanyolu Televizyonu'nun ana ve ara haber bültenlerinde dile getirilen, ertesi gün pek çok medya organında koro halinde terennüm edilen Hizb-ut Tahrir'in Ergenekon terör örgütü ile alâkası bulunduğuna dair iddialara vakit kaybetmeksizin yayınladığımız basın açıklamasını yayınlayan, bununla birlikte yeterli bulmayan bazı kerîm kardeşlerimizi mutmain kılmak için bu basın açıklamasını yayınlamaya karar verdik.
Öncelikle bu faziletli kardeşlerimizin, yıllardır tanıdıkları ve kendilerinde hayırdan ve takvadan başkasını bilmedikleri ve görmedikleri Müslüman kardeşleri hakkında Rabbimizin şu kavlini derin derin tedebbür etmelerini beklerdik: لَوْلاَ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا هَذَا إِفْكٌ مُّبِينٌ "Bu iftirayı işittiğinizde, mü'min erkeklerin ve mü'mine kadınların kendi nefislerinde hüsn-ü zanda bulunup ‘Bu apaçık bir iftiradır!' demeleri gerekmez miydi?" [en-Nûr 12] Bu haberi taşıyan Müslüman medya mensuplarından da Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu kavlini derin derin tedebbür etmelerini beklerdik: إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمٌ، وَلَوْلاَ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَا أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَذَا سُبْحَانَكَ هَذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ "Siz bu iftirayı dilden dile dolaştırıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağzınızda geveleyip duruyorsunuz ve bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Oysa bu, Allah katında çok büyüktür. (15) Bu iftirayı işittiğinizde, ‘Bunu konuşup yaymamız bir yakışmaz. Hâşâ, bu çok büyük bir iftiradır' demeniz gerekmez miydi?" [en-Nûr 15-16] Çünkü bu suçlama, gerçekten medya organlarının hafife aldığı kadar basit, önemsiz değildir. Aksine bu suçlamayla, dünya çapında Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet'i kurarak İslâmî hayatı yeniden başlatmak için gecesini gündüzüne katan, hiçbir kınayıcının kınamasından Allah için korkmaksızın çalışan, bu uğurda nice zulümlere, işkencelere, katliamlara ve hakâretlere mâruz kalan milyonlarca mü'mini zan altında bırakmış oluyorsunuz.
Yine de Rabbimizin kavline icabeten kalplerin mutmain olması için daha açık, daha somut ve daha kesin ifadelerle diyoruz ki: Hizb-ut Tahrir'in Ergenekon gibi hiçbir yapılanmayla herhangi bir bağı yoktur, olmamıştır ve de asla olamaz! Hizb-ut Tahrir hiç kimseyle İslâmî Dâveti taşımak dışında bir maksatla hiçbir temas kurmamıştır, kurmayacaktır ki bu temaslar hiçbir zaman kurumsal düzeyde olmaz, bilakis sadece fertler düzeyinde kalır. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir'in Ergenekon yapılanması ile kesinlikle hiçbir teması olmamıştır ve olamaz da! Ergenekon mensubu olarak bildiğimiz hiç kimseyle de teması olmamıştır ve olamaz da! Fakat biri gelmiş veya biz birini görmüşüz, onunla temas kurmuşuz, dâvetimizi kendisine taşımışız, sonra da adam başka bir şey çıkmışsa, her halükârda bundan biz sorumlu olmayız ve böyle bir durum, bizim o adamın mensup olduğu yapılanma ile alâkamız olduğu anlamına gelmez. Öyle olsaydı, her tür Müslim ve gayri-Müslime İslâm dâvetini taşıyan bir parti olarak, dünyadaki her tür yapılanma ile bağlantılı olduğumuz söylenirdi ki bu açıkça hezeyandır. Bilakis biz dâvetimizi taşırız ve taşıdığımız herkesten İslâm'a tam bir teslimiyetle teslim olmalarını ve sahip oldukları önceki her tür İslâm karşıtı fikri, inancı, kültürü silip atmalarını talep ederiz. Bunun için bünyemize dâhil ettiğimiz herkesi, yaşına, kültürüne, akademik kariyerine, makam-mevki sahibi oluşuna bakmaksızın, benimsediğimiz arı-duru ideolojik kültür ile yeni baştan kültürlendirip fikrî-siyâsî açıdan ideolojik İslâmî şahsiyetler inşa ederiz. Beşerî nazarla kişinin İslâmî ideolojik şahsiyete sahip olduğuna karar verdiğimiz takdirde o kimseyi Hizb'e üye yaparız. Buna sahip olmadığına henüz kanaat getirmediğimiz kişileri, dâris olarak tanımlarız ve onları, arzulanan seviyeye gelinceye kadar kültürlendirmeye devam ederiz, kimseyi de vehimlere, kuşkulara ve benzeri faktörlere binaen dışlayamayız. Dolayısıyla böylesi kimseleri, "Hizb-ut Tahrir üyesi" olarak kabul etmeyiz. Üstelik üyelik kazandırdığımız kişilerin, aslî üyeliğini İslam akidesine ve Hizbî ideolojik İslâmî kültüre bağlılığı ile ilişkilendiririz. Buna göre, kişi görünürde üye sıfatına sahip olsa bile, -beşerin her an yanılabileceği ve dalâlete düşebileceği gerçeğinden hareketle- bu İslâmî kültürü benimsememeye yahut bununla bağdaşmayan tavırlarda bulunmaya başlaması halinde, onu Hizb'e bağlayan bağını kesmiş olur. Bizim üyelik anlayışımız işte budur.
Bu çerçevede, söz konusu operasyon dahilinde alınanlardan sadece birisine Hizb tarafından üyelik verilmiştir ve ismi Mahmut Oğuz'dur. Kendisi daha önce de tutuklanıp hapsedilmiştir. Bizler şu dakikaya kadar bu kardeşimiz hakkında hayırdan ve faziletten başkasını bilmiyoruz. Varsayalım ki -Allah muhâfaza- Şeytan bu kardeşimize musallat oldu, kendisini hak yoldan çıkardı ve onu mel'un Ergenekon şebekesi için çalışmaya sevk etti, bu durumda Hizb-ut Tahrir, Ergenekon bağlantılı mı sayılır? Kesinlikle hayır! Bilakis bu ferdî bir yanlış ve günah olarak kalır ve Hizb'e etki etmez. Öte yandan kardeşimiz Hizb içerisinde yönetici konumunda değildir, sadece bir üyemizdir. Dolayısıyla bu açıdan da ona bir şekilde nüfûz edilmesi kesinlikle Hizb'e etki etmez. Velev ki yönetici konumda olsaydı dahi, yine etki etmeyecekti. Çünkü Hizb-ut Tahrir; İslâmî Akîde esâsı üzerine kurulu, İslâmî fikirleri, hükümleri ve çözümleri tavizsizce benimseyen, hareket çizgisi olarak Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metodundan kıl kadar dahi sapmayı haram addeden, üyelerinden veya hatta yöneticilerinden her kimden kaynaklanırsa kaynaklansın, İslâmî ideolojik eksenin dışına çıkan her adımı mutlak surette reddeden, tek bir liderlik altında elliden fazla ülkede aynı şekilde ve koordinasyon halinde hareket eden küresel, bağımsız, bütünleşik ve etkin bir kitleleşmedir. Dolayısıyla bünyesindeki herhangi bir şahısta, cihazda veya hatta bölgede meydana gelecek bozulmaya, anında müdahale edip yarayı bütünüyle tedavi etme kapasitesine sahiptir. Bunun için kurulduğu 1953 yılından bu yana geçen 55 sene boyunca hiçbir bozulmaya, parçalanmaya ve kamplaşmaya maruz kalmamış yegâne siyâsî partidir. Zîra güçlü kültürü, engin tecrübesi ve keskin mekanizmasıyla, muhtemel her probleme anında müdâhale edebilme kâbiliyetine sahiptir. Şüphesiz böylesi bir kitleleşmenin varlığı, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın bu Ümmet'e bir lütfudur, ikramıdır.
Yinelemek gerekirse; Hizb-ut Tahrir'in Ergenekon şebekesiyle veya üyeleriyle hiçbir bağı yoktur ve olamaz. Tutuklananlardan sadece bir tanesi Hizb'in üyesidir ve o kardeşimiz hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz. Allah korusun eğer İslâm'a aykırı herhangi bir suçu varsa, hesabı Allah'a aittir, Hizb de hakkında gerekli idârî prosedürünü işletecektir. Fakat suçsuzsa, şu mübârek Ramazan günü ona zulmedenlerden de Allah hesap soracaktır. Ne Ergenekon, ne de başka herhangi bir grup, Hizb-ut Tahrir'i kendi amaçları için asla kullanamaz, kullanmamıştır ve kullanamayacaktır. Bilakis Hizb, -2005 yılında Fâtih'te gerçekleştirdiği âmel de dâhil olmak üzere- bugüne kadar her ne yapmışsa, ancak ve sadece sahip olduğu İslâmî ideolojinin gereği olarak yapmıştır ve bundan sonra da böyle yapacaktır. Yaptığı ve yapacağı amellerin, hangi siyâsî kesimin hoşuna gidip gitmediğini, kimin çıkarına olup olmadığını ise asla umursamayacaktır. Doğru bildiğini her zamanda ve zeminde, hiçbir kınayıcının kınamasından Allah için korkmaksızın yapacak ve sonuçları konusunda Allah'a tevekkül edecektir.
Son olarak, siz değerli kardeşlerimizden, hakkımızda beslediğinize inandığımız iyi niyet ve hayır duygularına, bu şerir zâlimlerin iftiralarının ve fitnelerinin zarar vermemesine özen göstermenizi rica ediyoruz. Bu vesileyle medyada çıkan bütün haberlere, yorumlara, köşe yazılarına ve benzer yayınlara cevap vermiş bulunuyoruz. O iftiracılara da Rabbimiz [Azze ve Celle]'nın şu kavlini hatırlatıyoruz: سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُفْتَرِينَ "Onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve bu dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız." [el-A'râf 152] Umarız her akıl, basiret, feraset ve insaf sahibi için yeterince açık, net, somut ve kalpleri mutmain kılan bir cevap olmuştur.
Yılmaz Çelik
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Türkiye Vilâyeti
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: www.hizb-turkiye.com |
E-Mail: bilgi [@] hizb-turkiye.com |