Yemen’de Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi’ne bağlı Güneyli Öğretmenler ve Eğitimciler Sendikası bir açıklama yaptı. Açıklamada Sendika, 7 Ağustos’ta yeni öğretim yılının başlangıcından itibaren geniş çaplı bir greve gidildiğini ve tüm devlet okullarının kapalı olduğunu duyurdu. Sendika, grevinin nedeni olarak hükümet ve yerel yetkililerin öğretmenlerin haklarıyla oynamasını, önceki tüm vaat ve taahhütlerin yerine getirilmemesini gösterdi.

Yemen’deki eğitim gerçekliğine bir göz attığımızda, bu hükümetlerin eğitime karşı iki suç işlemiş olduğunu görürüz. Birincisi, öğretmenlere zulmettiler ve kadir kıymetlerini bilmediler. Öğretmenlerin maaşı çok düşüktür, bu yüzden mali durumları bozulmuştur. İcat etmek ve güçlü bir nesil inşa etmek için istikrar içinde yaşamak yerine felaketlere maruz kalmışlardır. İkinci suça gelince, eğitim müfredatıdır. Temelleri dünyanın diğer ülkelerindeki dini hayattan ayırma fikrinden pek farklı değildir. Bu fikir, Batının İslam’la mücadelede kullandığı fikirler arasındadır. Buna ek olarak kapitalist Batı uygarlığı, ana hatlarıyla eğitim müfredatına yoğunlaşmaktadır. UNESCO, kâfir Batı çıkarlarına ve laikliğine hizmet etmesi için Yemen de dâhil olmak üzere dünya düzeyinde eğitim müfredatı geliştiriyor.

Yemen’de yaşanan uluslararası çatışma, öğretmen maaşları da dâhil olmak üzere insanların haklarını mahvetti. Bütün bir genç nesil yok oldu. Ya geçim derdine düştüler ya da ellerine silah verilip savaş cephesine sürüldüler. Böylece kâfir Batı ve çıkarlarına hizmet eden bir çatışmanın yakıtı haline geldiler. Ya da hem gençler hem de öğretmenleri, erkek ve kadına merhamet etmeyen örgütlerin tuzağına düştüler. Sana ve Aden’deki zavallı hükümetler bunun farkında değil mi? Yoksa farkında ve bilincindeler ama kirli bir avuç dolar karşılığında susuyorlar mı? Bu dolarlar, kıyamet günü Yaratıcıları huzurunda yükümlü ve sorumlu oldukları kimseler karşısında kendilerine fayda etmeyecektir. Cenab-ı Hak, yüce kitabında şöyle buyurmuştur:

وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْماً “Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten Allah’a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen, mutlaka hüsrana uğramıştır.”^{[Taha 111]} Oysa öğretmenlerin talepleri küçük ve basit bir şeydir. Aden hükümeti otel bakanlarının veya Sana’a hükümeti denetçilerinin harcadığının onda biri değildir. Yemenli öğretmenin durumu, vahimdir.

Yemen halkı da dâhil olmak üzere İslam ümmeti, öğretmenleriyle birlikte haysiyet ve onur içinde yaşayacak maddi zenginliklere sahiptir. Programlar, stratejiler ve yaratıcı yöntemler geliştirebilecek yetenektedir. Modern teknik araçları elde edemeyecek ve yaratıcılık yapamayacak kadar aciz değildir. Batı ülkelerindeki Müslüman âlimlerin yaratıcıkları bunun kanıtıdır. Kronik sorun, ümmetin siyasi kararının hain yöneticiler, politikacılar ve hasta Batı düşüncesinin sofrasındaki kırıntılara ram olan bazı zavallılar aracılığıyla düşmanlarına ipotek edilmesidir. Bu nedenle eğitim müfredatının üzerine inşa edildiği temel İslam inancı olmalıdır. Ders maddeleri ve öğretim yöntemleri, bu temelden herhangi bir sapma meydana gelmeyecek şekilde belirlenir. Çünkü İslam’da eğitim politikası, eğitimin amacı olan İslami şahsiyeti yaratmak için İslami akliyat ve nefsiyet oluşturmaktır. Bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamak, öğretmenler de dahil olmak üzere devletin tüm vatandaşlarının mümkün olduğu kadar lüks ihtiyaçlarını elde etmelerine olanak sağlamaktır. Hizb-ut Tahrir, Hilafet Devletindeki eğitim politikasının ana hatlarını bu politikayı açıklayan bir kitapçıkta özetlemiştir. Dileyenler bu kitapçığa Hizbin sitelerinden erişebilirler. Bu politika, ancak Hizb-ut Tahrir’in uğrunda çalıştığı Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletinin gölgesi altında hayat bulabilir. Onun için, iman ve irfan ehli Yemen halkını, bu büyük hayır için çalışmaya, kokusu burunları sızlatan bu mücrim kukla hükümetlere son vermeye çağırıyoruz. Yüce Allah’tan, bu politikanın hayata geçirileceği ve uygulama sahasına konulacağı günün gelişini hızlandırmasını diliyoruz.