حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu
No: YM-BA-2024-MB-TR-13 |
H. 27 Şa'bân 1445 M. Cuma, 08 Mart 2024 |
Kızıldeniz’de Yaşanan ABD-İngiliz Çatışmasının Gazze Ya da Filistin ile Hiçbir İlgisi Yoktur
İngiltere’deki Chatham House Enstitüsü’ne göre, İran’ın Husiler eliyle gerçekleştirdiği ve aynı bölgede sömürgeci İngilizlerin izlediği politikayı dumura uğratan eylemleri, ABD’nin Bab El Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’deki politikasını ifşa etmiştir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika Araştırmaları Enstitüsü Chatham House, Yemen’in batı kıyısındaki Dev Kuvvetler Komutanı ve sözde meşru yönetimin sekiz üyeli Başkanlık Konseyi üyesi Tarık Salih ile Kızıldeniz’deki Husi saldırıları hakkında bir röportaj gerçekleştirdi. “Yaşananların Gazze’deki olaylarla hiçbir ilgisinin olmadığını” söyleyen Salih, “Yaşananların tamamen İran’ın Hürmüz Boğazı gibi Bab El Mendeb Boğazı’nı da kontrol etmeye yönelik bir hamlesi olduğunu” vurguladı. İran’ı Husilere silah sağlamakla suçlayan Salih, “Husilerin elindeki silahların eski Yemen ordusuna ait olduğu iddialarını yalanladı.”
02 Mart 2024 Cumartesi günkü Aden El Ğad gazetesi Chatham House’un Tarık ile yaptığı röportajı sayfalarına taşıdı. 22 Şubat 2024 tarihinde El Umena gazetesinin aktardığına göre, Salih’in bu açıklamaları, kardeşi Yahya Salih’in on gün önce bir Yunan gazetesine yaptığı ve Gazze’ye yönelik savaş dalgasına öncülük eden Husileri övdüğü açıklamaları ile çelişmektedir. Yahya Salih, “Birçok Yemen vatandaşı Husileri ya da yöntemlerini desteklemese de Filistin halkı lehine yaptıkları eylemleri desteklemektedir.” ifadelerini kullanmıştı. Husilerin arkasında kimin olduğu ve onlara kimin silah sağladığı sorusuna Yahya Salih, “İktidarı ele geçirdiklerinde Yemen ordusunun cephaneliğinden kalan silahlardır” cevabını vermişti. İşte medyanın önemi burada yatıyor. Siyasi güçler, sahip oldukları medya aracılığıyla söylemek istediklerini istedikleri gibi söylüyorlar, dostlarına duyuruyorlar, düşmanlarını da uyarıyorlar.
Tarık Salih, Chatham House’a verdiği röportajda, isim vermeden “Amerikalıları” suçladı. Yıllar önce El Hudeyde limanına 700 metre yaklaşan güçlerini geri püskürtenlerin arkasında Amerikalıların olduğunu söyledi. Açıkçası Amerika, Husilerin El Hudeyde limanından ve İngiltere’den elde ettikleri gelirlerden mahrum kalmaları halinde düşme ihtimalleri nedeniyle insani yardım kuruluşları ve siyasi nüfuzu aracılığıyla Husilerin El Hudeyde şehrinden çıkarılmasını engellemiştir. El Hudeyde kentindekilerin hepsi, kendi çıkarlarını gözetmekte, piyonlarını desteklemekte ve onları ezmek isteyenlerin komplolarından piyonlarını korumaktadır.
İktidarları boyunca İngilizlere hizmet eden, halka acılar çektiren, hayatın her alanında insanların yaşamını mahveden Ali Salih ailesi, İngilizlerin planlarını uygulamak için bugün bile bu kirli rolü oynamaya devam etmektedir. Sömürgeci kâfire hizmet etmek ve Yemen’deki nüfuzunu korumak için Yemen halkının kanını feda etmektedir. Dolayısıyla Yemen halkı, Yemen’i İngilizlerin etkisi altına sokmaya devam etmektense, bu suçlu aileyi görevden almalı, derin bir uçuruma atmalı ve adil cezalar almaları için bu suçluları yargı önüne çıkarmalıdır.
“Amerika’nın piyonu” Husiler ile “İngiltere’nin piyonu” Tarık’ın, Kızıldeniz’i uluslararası sular olarak tanımlamak için nasıl da birbirleriyle yarıştıklarını görmediniz mi? Her biri Yemen’deki sömürgecilik çatışmasında efendisi için çalışmaktadır. Oysa Kızıldeniz tamamen İslami sulardır, Avrupalıların oraya girmesi yasaktır. İslam Devletinin yıkılmasıyla İslam’la hükmetmeyenlere verilen Kızıldeniz, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletinin kurulmasıyla Allah’ın izniyle Müslümanlara geri verilecektir. Müslümanların dinleriyle savaşanlar, ülkeleri üzerinde çatışanlar, Müslümanların muazzam zenginliklerini ve stratejik konumlarını millileştirmişlerdir. Hizb-ut Tahrir, kukla yöneticileri ve onların arkasında duranları ifşa etmek, entrikalarını açığa çıkarmak, ümmetin yolunu aydınlatmak ve İslam Devleti’ni yeniden kurmak için ümmetin içinde ve ümmetle birlikte çalışmaya devam etmektedir. Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadi, Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir ve büyük bir farzdır.
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Yemen Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: 735417068 http://www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: yetahrir@gmail.com |