Suudi Arabistan öncülüğünde birkaç Körfez ülkesi "Kararlılık Fırtınası" adında Yemen'de Husilere ve müttefiklerine karşı askeri operasyon başlattılar. Operasyona 26 Mart Perşembe günü gece yarısından sonra start verildi. Ardından Mısır, Fas, Sudan, Ürdün ve Pakistan da dâhil olmak üzere diğer Arap ülkeleri bu operasyona katılmaya hazır olduklarını duyurdular. Umman hariç başta da Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri, operasyonun Yemen cumhurbaşkanı Abdurabbu Hadi'nin talebi üzerine gerçekleştiğini söylediler. Bölgenin ve devletçiklerin barış ve güvenliğini sürekli tehdit eden Husilerin saldırganlığından Yemen ve halkını korumak, el Kaide ve IŞİD gibi terör örgütleri ile karşı karşıya kalan Yemen'e yardımcı olmak amacıyla böyle bir operasyona start verildiğini ifade ettiler. Operasyonun Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. Maddesinin Meşru müdafaa halinde kuvvet kullanımı ilkesi ve Arap Devletleri Ligi Şartı ve Ortak Arap Savunma Anlaşmasına istinaden gerçekleştiği vurgulandı.

Suudi Arabistan'ın ABD Büyükelçisi Adil el-Cubeyr daha önce gazetecilere yaptığı açıklamada "Riyad'ın halen devam eden operasyon hakkında Washington ile temasa geçtiğini, ama ABD'nin 10 ülkeden oluşan koalisyonun aktif üyesi olmadığını" söyledi. Nitekim Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada "KİK'in eylemlerini Husilerin şiddetinden korumak amacıyla, Başkan Obama, KİK öncülüğündeki askeri operasyonlara lojistik ve istihbarat desteği sağlanması emrini verdi" denildi. Devamla "Bu eylemlerin desteklenmesi bağlamında, ABD güçleri Yemen'de doğrudan askeri eyleme girmese de ABD'nin askeri ve istihbarat desteğini koordine etmek için Suudi Arabistan ile "Ortak Planlama Hücresi" oluşturuyoruz." ifadesi kullanıldı. Açıklamada ayrıca "ABD'nin, Arap Yarımadası El Kaidesi kaynaklı terör tehditlerini yakından izlemeyi sürdürdüğü, ABD ve vatandaşlarına yönelik yakın ve sürekli tehditleri bertaraf etmek amacıyla gerekli tedbirleri almaya devam edeceği" vurgulandı. ^{[BBC Arapça]}

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti Medya Bürosu olarak biz aşağıdaki hususlara dikkat çekmek isteriz:

1- Bu savaş, İslam ve Müslümanların, özellikle Yemenli kardeşlerimizin yararına değildir. Aksine onları felakete sürükleyecektir. Kâfir Batı, özellikle Amerika'nın Yemen ve bölgeyi daha fazla savaşa ve İslam'ın haram kıldığı kokuşmuş mezhepsel çatışmalara sürükleyerek Yemen ve bölgede istediklerini gerçekleştirecektir.

2- Başta Suudi Arabistan ve İran yöneticileri olmak üzere şüphesiz bu yöneticiler, kâfir Batıya hizmet etmek ve devrilmek üzere olan koltuklarına meşruiyet kazandırmak için Yemen halkı ve tüm ümmeti çatışmaya sürüklüyorlar. Mezhepsel maske altında ümmetin dinini ve kutsal yerlerini savunduklarını iddia ederek ümmeti aldatıyorlar. Oysa onların hileleri, birçok İslam ülkesinde, özellikle Suriye, Irak ve diğer yerlerde İslam'a ve Müslümanlara karşı yürüttükleri savaş, ümmet nezdinde apaçıktır.

3- Husi milisler de dâhil Yemen'de çekişen partizan güçler, dış müdahaleler için ortam hazırlayan kırmızı çizgi paçavrasını yırtıp attılar. Ve kendilerini bu yöneticilerin kollarına attıkları için ülkeyi kriz ve fesada sürüklediler. Yöneticiler de onları dış güçler için paçavra gibi kullandılar. Bölge ve bölge konularında, en önemlisi de Irak, Suriye ve Yemen'de çekişen uluslararası çatışmalarda onları birer baskı aracı ve piyonlar yaptılar.

4- Bu yöneticiler, ancak kâfir Batının başta da Amerika'nın işaretiyle hareket ederler. İran mollaları, Irak ve Suriye halkına darbe vurmak için oralarda Amerika ile işbirliği yapıyor. Suudi Arabistan yöneticileri de Yemen ve başka yerlerde Amerika ile koordinasyon içinde hareket ediyor. Hepsi aslında İslam ve Müslümanlar ile savaş anlamına gelen terörle mücadele ıstılahında hem fikirler.

5- Şeriatın istisna ettiği haller dışında Müslümanlar arasında savaş haramdır. Aslolan Müslümanlar arasını düzeltmek, onlara nasihat etmek, Allah'ın Şeriatına ve hakemliğine boyun eğmektir. Ama ne yazık ki savaş ve çatışma emri tarafların elinde değildir. Aksine sömürgecilerin planlarına hizmet etmek için onların emriyle komplo kuran finansör ajan yöneticilerin elindedir.

6- Yemen halkı ve tüm ümmet, bu yöneticilerin birer ajan olduklarını, ümmeti parçalamak, fitne çıkarmak ve mezhepsel çatışmaları körüklemek amacıyla tüm imkânlarını seferber ettiklerine dair onların gerçek yüzünü fark etmelidir. Peki, aynı yöneticiler, gaspçı Yahudilerin ateşi altında cayır cayır yanan Filistin halkına karşı içi boş sinsi kınama ve açıklamalar dışında neden sessiz kalıyorlar?

7- Bu fitne ateşinin körüklenmesine, tutuşturulmasına ortak olan sözde âlim, şeyh ve ileri gelenler de ateşe benzin döküyorlar. Ölüm kalım meselesinden ve hastalığın gerçek nedeninden ümmeti saptırıyorlar. Niye böyle yapmasınlar ki? Çünkü onlar, ajan yöneticilerin ihanetlerini meşrulaştırmak için düşmanlar tarafından Müslümanların tepesine dikilen baş belalarıdır.

8- Son olarak Yemen halkı ve bütün Müslümanların durumu, ancak İslam ve İslam Devleti olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti altında düzelebilir. Hilafet, onların gücünü birleştirecek, rahmeti ve riayetiyle onları kuşatacak, aralarındaki tartışmalı konularda onları en güzel şekilde çözüp uygulayacaktır. Bunları gerçekleştirmek üzere sizleri Hizb-ut Tahrir ile çalışmaya davet ediyoruz.

Allahım Yemen ve diğer Müslüman ülkeleri ajan ve düşmanların komplo ve hilelerinden koru.