Ürdün Maliye Bakanı Muhammed El İssis, 28 Kasım 2021 Pazar günü düzenlediği basın toplantısında, 2022 yılı için 2,4 milyar dolar bütçe açığı beklediklerini söyledi. Gelir ve Satış Vergisi Dairesi Genel Müdürü de vergi reformlarıyla 1 milyar dolardan fazla gelir elde edeceklerini belirtti.

Önümüzdeki yıl için bütçe açığının 1.756 milyar dinar olacağı tahmin ediliyor. Yaklaşık 8.912 milyar dinarlık 2022 bütçesinde en büyük payı 6.089 milyar dinar ile vergi gelirleri oluşturuyor. Yani her zamanki gibi yine insanların cebi, devletin en büyük gelir kaynağını teşkil ediyor. Dünya Bankası’na göre Haziran sonunda Ürdün’ün borcu, 34,8 milyar dinarla (50 milyar dolar) rekor seviyeye ulaşmıştır. Bu, GSYİH’nın yüzde 113’ü demektir. Bu borca, hükümetin Sosyal Güvenlik Yatırım Fonu’na olan 7 milyar dinarlık borcu da dâhildir. Hükümet, GSYİH’deki borç oranını yüzde 91’e düşürmek için Sosyal Güvenlik Yatırım Fonu’na olan borcu saymıyor. Böylece hükümet, sürekli artan bütçe açığını kapatmak için daha fazla kredi alacak. Borcu düşürmek için en ufak bir umut ışığı yok. Hükümetin açıkladığı gibi bütçe açığını kapatmak, faiz ve borç taksitlerini ödemek için 2022 bütçesinde 7.569 milyar dinarlık borçlanma gerçekleşecek.

Hükümet, bu bütçe açığını IMF’nin onayı ile yeni kredilerle kapatacak. Ürdün’ün gerçek mali ve ekonomik hamisi olan IMF, her yıl ülkeye dayattığı mali reform programına uyulup uyulmadığını gözden geçirir, denetler. Kuruluşundan beri Ürdün rejimi bu yaklaşımı izlemektedir. Bu yaklaşım rejimin atadığı hükümetler ötesidir. Rejim, her bir hükümete yol haritası çizmektedir. Ardışık hükümetler, IMF deneyiminden ibret almadığı için her yıl borç açığı tekrarlanmaktadır. Doğrudan sömürgeci işgal gibi korkunç sonuçlarına rağmen borç açığı Ürdün halkının belini büküyor. Amerika’nın sömürgeci aparatı IMF ile ilişkilerini askıya alan ülkeler dışında birçok ülke sömürgeci işgale maruz kalmıştır ve hala da kalmaktadır.

Ürdün halkının karşılaştığı en tehlikeli şeylerden biri, mal olduğu yıkım, kölelik ve borç artışına rağmen bu tür bütçelerin her yıl tekrarlanmasıdır. Sebep olduğu korkunç sonuçlar gözler önünde. İnsanlar hayatın her alanında bu korkunç sonuçların aşağılayıcı gerçekliğine tanık oluyorlar. Sanki kaçınılmaz bir kadermiş gibi bu gerçeklik karşısında sessiz kalınıyor. İnsanlar, sömürgeciliğin mevcut semptomlarından birinin, borç olduğunu biliyor. Hükümetler, sömürgeci IMF programları ve aldatıcı kozmetik gelişme karşılığında borçlanıyor. Askeri hegemonyayı saymıyoruz bile. Askeri anlaşmalar, Amerika ve İngiltere gibi açgözlü Batılı ülkelere çıkarları için ülkeyi ve halkı peşkeş çekmektedir. Askeri anlaşmalar ile ülkenin zenginliği yağmalanmakta, çürük kapitalist ideolojileri, yolsuzluk, sömürü ve vergilere dayalı değerleri dayatılmaktadır. Ürdün rejiminin izlediği kapitalist sistemde her yıl bütçe hazırlanır. Milletvekilleri de bu bütçeyi onaylar. Bütçe birkaç maddeden oluşur. Maddeler, gelir ve giderlerle ilgilidir. Gelir ve giderler de esasında hibeler, vergiler ve kredilerdir.

Hilafet Devletinde ise maliye politikası, akideye ve ümmetin inandığı Şeriata dayanır. Ümmet, kapitalist sistem gibi insan yapımı başka bir sisteme değil sadece ve sadece İslam’ın ekonomik sistemine bağlanır. Yıllık bütçe hazırlanmaz, bütçe kanunu çıkarılmaz ve Ümmet Meclisine sunulmaz. Çünkü bütçenin muadili Beytül Maldır. Beytül Malın gelirleri tahmini ya da beklentisel rakamlar değildir, gerçek rakamlardır. Şeriat hükümlerine göre toplanan mallardır. Aynı şekilde giderler de, yılların değişmesiyle değişmeyen kalıcı şeri hükümler uyarınca harcanan gerçek giderlerdir.

Hizb-ut Tahrir olarak biz, Kuran, Sünnet, İcma ve kıyastan türetilen, özel bir yaşam tarzı uyarınca insanlara insana yakışır bir yaşam sunan mükemmel bir ekonomik sistem geliştirdik. İslami hayatta, insanların işlerinin güdümüyle ilgili tüm şeri hükümler uygulanır. Şeri hükümler, ekonomiye yön verir, ülkenin ekonomik durumunu, ekonomik ve siyasi hayatta ulaşılmak istenen seviyeye çıkarır.

Ey insanlar! Ey onurlu ümmet! Devlet bütçesinde, Şeriatın Beytül Malın gelir ve giderlerinde belirlediği öz kaynaklara dayanılması, uluslararası baskılara cevap verilmemesi, uluslararası yardımların ve bankaların kredilerinin reddedilmesi, siyasi karar sahibi olmasına yol açar. Böylece mallar, tebaanın işlerini gütmek ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için üretken projelere harcanır. Dahası izzet, haysiyet ve birliğe yeniden kavuşulur. Bunun için laik kapitalist sistemi, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti Devletine dönüştürmek elzemdir. Sizi Hilafeti kurmak için bizimle çalışmaya davet ediyoruz.