حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
Medya Bürosu
No: RD-BA-2024-MB-TR-21 |
H. 26 Cumâde’l Ûlâ 1446 M. Perşembe, 28 Kasım 2024 |
Ürdün ve Halkının Çıkarları, Rejimin Çıkarlarından Farklıdır
İktidarın çıkarları, ülke ve halkın çıkarlarıyla çeliştiğinde ve bu çıkarlar zıt yönlerde ilerlediğinde, bu çıkarları gerçekleştirmek için her iki taraf da diğerinin güç kaynaklarını zayıflatmaya çalışır. Buradan hareketle, rejimin amaçlarını ve çıkarlarını, izlediği siyasi stratejileri, halkına karşı düşmanlarla yaptığı işbirliğini ve devlet kurumlarını bir baskı mekanizması olarak kullanmasının anlaşılması oldukça önemlidir. Yine güçlü bir liderlik ve yönetim yetkisine sahip, köklü bir geçmişe sahip bir ümmet olarak, halkın, ülkenin ve doğal kaynakların gücünü anlamak ve bu gücü ümmetin çıkarları doğrultusunda kullanmak çok önemlidir.
Aksa Tufanı operasyonu, Arap dünyasındaki rejimlerin gerçek yüzünü, sömürgeci kafir batıya olan bağımlılıklarını, Gazze halkına ihanetlerini, uluslararası tağuti hukuk sisteminin ikiyüzlülüğünü, Amerika ve Avrupa’nın Müslümanlara olan derin düşmanlığını ve Yahudi varlığının barbarlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Gazze’deki soykırım savaşının ardından, Yahudi liderlerin Batı Şeria’yı ilhak etme ve iki devletli çözümü reddetme yönündeki açıklamaları ve Trump yönetiminin bu taleplere verdiği destek, Ürdün yönetiminde ciddi bir güvensizlik yarattı. Özellikle Trump’ın “yüzyılın anlaşması” olarak adlandırdığı plan, Ürdün için varoluşsal bir tehdit olarak algılandı.
Medyada, sözde uzmanlar ve yerel çevrelerce konuşulanlar, Ürdün’ün, Netanyahu ve hükümetinin genişleme emellerinin bir parçası olarak görüldüğü ve Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün, bu projelerin hayata geçirilmesi için bir fırsat olarak değerlendirildiği anlaşılıyor. Bu genişleme emellerinin, Aksa Tufanı operasyonu sonrası sarsılan Yahudi varlığının güvenliğini sağlamlaştıracağı ve Amerika’nın da bu varlık ile tam uyum içinde hareket edeceği dillendiriliyor. Genişleme illa ki doğuya olmak zorunda değil; belki de Filistin devleti için yeni bir tanım getirilerek, Filistin dışında bir yerde kurulması planlanabilir. Bu plan, Batı Şeria’nın kontrol altına alınmasını, bir ayrım duvarı inşa edilmesini ve Batı Şeria halkının gönüllü ya da zorla Ürdün’e göç ettirilmesini, geriye kalan nüfusun da Ürdün yönetimi altında olmasını içerebilir. Gazze sonrasındaki Amerikan projesine ve Trump’ın iktidara gelmesinden sonra hazırladığı projelere uygun biçimde, Ürdün’ün siyasi yapısının yeniden şekillendirilmesi de düşünülebilir.
Rejimin yaşadığı bu hakiki kaygılar, kralı Haşimi rejiminin siyasi itaat merkezi olarak görülen İngiltere’yi ziyaret etmeye mecbur etti. Kral Charles ile görüştü. Kral Charles, alışılmış İngiliz geleneklerine aykırı bir şekilde, krala en yüksek Kraliyet Viktorya nişanını verdi. Başbakan Keir Starmer ile dört ay içinde ikinci kez bir araya geldi ve birlikte Trump’ın zafer sonuçlarına tanıklık ettiler. Düşük düzeyde seyreden İngiltere-Amerika ilişkilerine rağmen diplomatik bir jest olarak Trump’ı hemen tebrik ettiler. Bu durum, İngiltere ve ajanlarının ikinci Trump dönemindeki güçlü politikalarına boyun eğme ve uyum içinde hareket etme eğilimi içinde olduklarını göstermektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sıkça dile getirilen ‘özel ilişki’ ise aslında yalnızca askeri, güvenlik ve istihbarat temelli olup, siyasi ya da ekonomik bir ilişki değildir. Aksine, uluslararası düzeyde rekabet ve çatışmalarla örülmüş bir ilişkidir.
Ürdün rejiminin Amerikan yönetimleriyle olan ilişkisi, esasen güvenlik, askeri ve ekonomik dayatmalara dayalı olup, Amerikalıların çıkarlarına ve dolayısıyla Yahudi varlığının çıkarlarına hizmet eden bir ilişkidir. Bu ilişki Cumhuriyetçi ve Demokrat yönetimlere göre inişli çıkışlı bir seyir izler. Siyasi ilişkiler görünüşte itaat ve bağlılık, gerçekte ise ihtiyat, bekleme ve mümkün olduğunca karmaşa yaratma üzerine kuruludur. Tıpkı Britanya’nın ABD ile olan siyasi ilişkisi gibi. Haşimi rejimi İngiltere’ye olan siyasi sadakatiyle bilinir. Kuruluşundan bu yana taşıdığı bir mirastır. İngiltere’nin bu kararı, Ürdün tarihinin en uzak noktasını teşkil etmektedir. İngiltere’nin bu kararı, Ürdün’ü Ürdün halkının mensup olduğu köklü geçmişinden yani İslam Devleti ve İslam inancından koparmıştır.
Burada, Ürdün’ün, halkının ve büyük kaynaklarının karşı karşıya olduğu tehditlerin farkına varmak ve bunları sınıflandırmak son derece önemlidir. Tehditlerin bir kısmı, rejimin istikrarının sarsılması ya da bozulması ihtimaliyle ilgilidir. Batı’nın, özellikle Amerika’nın sömürge projelerinin gerekliliklerine bağlı olarak rejimin değiştirilmesiyle ilgilidir. Batı’nın, özellikle Amerika’nın sömürge projelerinin gerekliliklerine bağlı olarak rejimin değiştirilmesi de söz konusu olabilir. Bu, Ürdün rejiminin Trump yönetimi altındaki Amerikan projesine vereceği tepkiye bağlıdır. Şu ana kadar rejimin Amerikan projesine veya başka bir teslimiyetçi çözüme meydan okuyacağına dair herhangi bir işaret mevcut değildir. Belki de kral, parlamentoda yaptığı konuşmada ‘Biz köklü bir kimliğe sahip, geleceğini maceraya atmayan ve Haşimi mirasını koruyan bir devletiz’ diyerek bunu ifade etmiştir. Bu sözlerle Kral aslında iktidarını ve Haşimi mirasını korumaktan söz etmektedir. Amerikan projesine angaje olmanın ve Yahudi varlığının çıkarlarına hizmet etmenin küçük bir bedelidir bu aslında. Bu çıkarlar, Ürdün’ün çıkarlarından, ilkelerinden ve aidiyetinden tamamen uzaktır. Rejim, bu tehlikeleri kendisi yaratmış ve bu tehlikelerle mücadele etmek için ülkeyi bir araç olarak kullanmaktadır.
Tehditlerin diğer ve en önemli kısmı ise Ürdün’ü, halkını ve kaynaklarını ilgilendirmektedir. Rejim kuruluşundan bu yana ülkeyi, halkı, orduyu ve güvenlik güçlerini Batılı kâfir sömürge projelerine hizmet için kullanmaktadır. Bu projeler, Yahudi varlığını güçlendirme, Vadi Araba Anlaşması ve ekonomik-güvenlik anlaşmaları gibi çeşitli anlaşmalar ile yaşam olanaklara sağlama projeleridir. Bu rejimin işlevi, artık Ürdün halkı için apaçık ortadadır. Rejim Gazze’de devam eden soykırım savaşında Yahudilere destek olmuş, Ürdünlülerin Yahudi varlığına karşı gerçekleştirdiği kahramanca eylemlerinden uzak durmuştur. Yahudi varlığına zarar vermeye çalışanları asılsız suçlamalarla hedef almış ve ümmeti İslami inancından kaynaklanan şerefli duruşlardan soyutlamaya çalışmıştır. Eğer bu gidişat durdurulmazsa, Ürdün halkı ve ülke Amerika ile Yahudi varlığının kontrolüne girecek ve daha karanlık bir geleceğe sürüklenecektir.
Ey Ürdün halkı! Kapalı kapılar ardında siyasi ve halk çevrelerinde Ürdün’ün geleceği, düşmanları (özellikle Amerika, Avrupa ve Yahudi varlığı) tarafından karşılaşılan tehditler, Filistin meselesinin tasfiyesi ve artan ekonomik sorunlar gibi konularda giderek artan bir endişe yaşanıyor. Ancak rejimin sözcüleri, medyası, milletvekilleri, senatörleri ve çıkar sağlayıcıları, rejimin başarısız politikalarını överek korku ve baskı atmosferi yaratmaktadır. Buna karşın, Ürdün halkı, rejimin zayıflığını görse de kendilerini bu baskı döngüsünden kurtaracak, nesiller boyunca maruz kaldıkları zillet, kibir ve zalim güçlerin saldırılarından köklü bir kurtuluşa yönlendirecek bir çözüm ortaya koyan kimse bulamamaktadır.
Ey Ürdün halkı! Sömürgeci kâfirlerin ve artık tanıdığınız yöneticilerinizin ördüğü entrikalar, komplolar ve düzenler döngüsünden ancak kimliğinizin temelini oluşturan Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti için çalışarak kurtulabilirsiniz. Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti, izzetinizin kaynağıdır, varlığınızı koruyan kalkanınızdır, düşmanlarınızı kovacak olan mekanizmadır. O yüzden yöneticilerinizin iftiralarına ve yalan dolu söylemlerine aldanmayın.
لا تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin.” [Mücadele 22]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Ürdün Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: http://www.hizb-jordan.org/ |
E-Mail: info@hizb-jordan.org |