Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

إِنَّ أَفْضَلَ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ "Cihadın en efdali zalim sultan karşısındaki hak sözdür."

Azim olan Allah, şöyle buyurarak doğru söyledi:

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleriyle yönetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." [el-Maide 45]

İşte bu ayet, Şeyha Hasina hükümeti ile tatbik etmiş olduğu sisteme, tamamen intibak etmektedir. Zira demokratik sistem, bir küfür sistemi olup zulüm hükümetini tatbik eden ise Şeyha Hasina hükümetidir:

- İnsanlara, İslamî olmayan yasaları dayatmak, bir zulümdür.

- Milyonlarca insanı, temel ihtiyaçlarından mahrum bırakmak ve onları yoksul bir yaşama zorlamak, bir zulümdür.

- İnsanları, temel ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışmak zorunda bırakan kapitalist ekonomik sistemini tatbik etmek, kağıt paranın kullanılması nedeniyle de yaşam ihtiyaçları fiyatlarının artmasına katlanmak için ceplerini dibine kadar kazımak zorunda bırakmak ve insanları hiçbir kıymeti olmayan şeyleri biriktirmeye sevk etmek, bir zulümdür.

-Anne ve babalara, evlatlarının mezun oldukları gün iflaslarını ilan etmeyi dayatan ayrımcı eğitim sisteminin tatbik edilmesi, ardından hükümetin bu mezun olanlara iş fırsatı sağlamada başarısız olması ve dolayısıyla yüz binlerce öğrenim görmüş kişilerin ortaya çıkması, zulüm amellerinden bir ameldir.

-Uygun iş fırsatları sağlamada başarısız olmak ve dolayısıyla insanları, ağır vasıtalar kullanmaya sürüklemek gibi zor işlerde çalışmak zorunda bırakmak, bir zulümdür.

-Kamu mallarını özelleştirmek, enerji üretimi için özel istasyonlar inşa etmek, jeneratörler kiralamak, elektrik fiyatlarını yükseltmek, hükümetin halka yarım gün bile enerji sağlamakta başarısız olması ve bunun da insanları yaz sıcağında kavrulmaya terk etmesi, aynı şekilde bir zulümdür.

-Halkın servetinin, adaletsiz vergi sistemleri yoluyla devletin hazinesinde depolanması ve ardından da servetlerin yağmalanması, bir zulümdür.

-Hasina ile hükümetinin politikalarını eleştirmelerinden dolayı insanların sıkıştırılması, tutuklanması, kaçırılması ve işkence edilmesi, bir zulümdür.

-İnsanlara casusluk yapması için casuslar ağı kurulması ve bunun da onları, kaçırılmaya ve işkenceye maruz kalmak gibi hayatlarını korku içerisinde yaşamak zorunda bırakması, bir zulümdür.

-İslam davetini taşımalarından dolayı inanların sıkıştırılmaları, tutuklanmaları ve işkence görmeleri, bir zulümdür.

-(Hasina'nın, Sınır Muhafızları katliamında yaptığı gibi) muhlis subaylar İslam'ın yada ulusal çıkarların yanında yer almasınlar diye ordu subaylarını tasfiye etmek yoluyla korku atmosferlerinin oluşturulması ve kaçırma, tutuklama ve görevden ayırma yoluyla da ordunun muhlislerden "temizlenmesi", zulüm amellerinden bir ameldir.

 

Ey Müslümanlar!

Bu, mevcut demokratik rejim ile Hindistan, Haçlı Amerika ve müttefiklerinin ajanı olan Şeyha Hasina hükümeti tarafından gerçekleştirilen sayısız zalim amellerin sadece küçük bir listesinden ibarettir. Peki bu durumda sizlerin vacibi nedir? Ne yapmanız gerekmektedir? Şahsi ihtiyaçlarınızı elde etmekle meşgul olmaya devam mı edeceksiniz? Yoksa sanki bu durum, reddedilmesi imkansız olan Allah'ın bir kazasıymış ve sanki bu konuda hiçbir şey yapamazmışsınız gibi günlük işlerinize gitmeye devam mı edeceksiniz? Yada aynı zulmü işlemeye devem etme imkanı bulsunlar diye -Haçlı Amerika ve müttefiklerinin ajanları olan Bangladeş Ulusal Partisi Koalisyonu gibi- demokratik rejimin diğer bir mücrim yüzü için oy kullanmak amacıyla önümüzdeki seçimleri mi bekleyeceksiniz? Yoksa Amerikalılar ile müttefiklerinin, insanların, Avami Birlik Partisi ile kaynama noktasına gelen Bangladeş Ulusal Partisi hakkında hayal kırıklığını hissettiği bir vakti mi bekleyeceksiniz? Yada onların ajanları olan sivil veya askerlerden diğer bazı yüzlerin otoriteye gelmelerini mi bekleyeceksiniz? Yoksa emperyalistlerin ellerinde bir kukla haline gelmeyi mi bekleyeceksiniz?

Sizler, Subhânehu ve Te'âla'nın şu hak kavli ile Nebi [Aleyhi's Salatu ve's Selam]'ın şu kavlini işittiğiniz halde despot demokratik rejim ile tagut Hasina'nın karşısında sessiz kalmayı tercih etmektesiniz:

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah'ın azabı çetindir." [el-Enfâl 25]

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ، وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، وَلَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدِ الظَّالِمِ وَلَتَأْطرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْرًا، أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّهُ قُلُوبَ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ، وَلَيَلْعَنَنَّكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ "Nefsimi elinde bulunduran zata yemin olsun ki ya marufu emredersiniz ve münkerden sakındırırsınız ve zalimin elini tutar, onu tam bir çevirme ile hak üzere çevirir ve onu tam bir zorlama ile hak üzere zorlarsınız, yahut Allah kiminizin kalplerini kiminiz üzerine kilitler, sonra onları (yani İsrailoğullarını) lanetlediği gibi sizi de lanetler!"

Hizb-ut Tahrir sizleri, Allah'ın öfkesi genelleşmeden önce tagutun ellerinden tutmaya davet etmektedir. Yoksa yapmış olduklarınızdan dolayı pişman olursunuz. İşte Firavun ile mücadele eden müminlerde sizler için bir ibret vardır:

وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَى وَلْيَدْعُ رَبَّهُ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الأَرْضِ الْفَسَادَ.... وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلاً أَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْ "Firavun dedi ki: Bırakın beni de Musa'yı öldüreyim. (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum... Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı, Rabbim Allah'tır diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir." [Mumin 26 28]

Üzerinde yürümeniz gereken sahih yol ve yapmanız gereken çalışma işte budur. Ayrıca Subhânehu ve Te'âla'nın, tam bir sureyi "Müminler" suresi olarak adlandırdığını da unutmayın. Çünkü onlar, Firavun misali tagutların karşısında durmuşlardır. Nitekim tagutların ve zalimlerin kıssaları hala bugünümüze kadar gelmektedir. Dolayısıyla sizleri, Firavun gibilerin karşısında durmaya davet ettiğimiz gibi bu zamanın Firavunlarından birisi olan Hasina'nın da karşısında durmaya davet ediyoruz.

Ey Müslümanlar!

Kendisini, nefsinizden, herhangi bir kişiden yada bu dünyadaki diğer herhangi bir şeyden daha çok sevdiğiniz Muhammed [Aleyhi's Selam], şu hadiste marufu emretmeyi ve münkerden nehyetmeyi emretmiştir:

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ، وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، وَلَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدِ الظَّالِمِ وَلَتَأْطرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْرًا، أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّهُ قُلُوبَ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ، وَلَيَلْعَنَنَّكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ "Nefsimi elinde bulunduran zata yemin olsun ki ya marufu emredersiniz ve münkerden sakındırırsınız ve zalimin elini tutar, onu tam bir çevirme ile hak üzere çevirir ve onu tam bir zorlama ile hak üzere zorlarsınız, yahut Allah kiminizin kalplerini kiminiz üzerine kilitler, sonra onları (yani İsrailoğullarını) lanetlediği gibi sizi de lanetler!"

Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şayet marufu emredip münkerden nehyetmezseniz, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın dualarınıza icabet etmeyeceğine dair Allah'a yemin etmiştir. Aha işte sizler, bunun doğruluğunu hissetmektesiniz. Zira her gün beş vakit namaz kılmanıza ve her bir vakitte de (ربنا آتنا في الدنيا حسنة Rabbimiz bize dünyada iyilik ver...) diyerek dua etmenize rağmen sefil yaşantınız günden güne arttığı gibi her gün acılarınız da artmaktadır.

Kendi nefsinizi kurtarmak için marufu emretmenin ve münkerden nehyetmenin ferdî bir amel olup yönetici bundan istisnadır şeklinde yanlış bir anlayışa sahip olmayınız. Zira İslam, siyasî bir din olup emirleri yönetimi de yöneticileri de kapsamaktadır. Hakeza Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], anlaşılır bir dille açıklamış ve özellikle de yöneticiye marufu emredip münkerden nehyetmek yoluyla zalimin elinden tutmayı emretmiştir.

Ayrıca Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], zalim yöneticinin elinden tutmayı cihadın en efdali olarak nitelendirmiştir ki sizlerin de bildiği üzere cihad, dinin doruk noktasıdır.

أَفْضَلَ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ "Cihadın en efdali zalim sultan karşısındaki hak sözdür." [Ebu Davud tahriç etti]

Buna ilaveten Nebi [Aleyhi's Salatu ve's Selam], bu farzı yerine getirirken öldürülen kişiyi şehitlerin efendisi Hamza İbn-u Abdulmuttalib [Radıyallahu Anh]'a benzetmiştir.

سيد الشهداء حمزة بن عبد المطلب، ورجل قام إلى إمام جائر فأمره ونهاه فقتله "Şehitlerin efendisi Hamza İbn-u Abdulmuttalib'tir ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona (marufu) emreden ve onu (münkerden) nehyeden ve (bunun için) katledilen kimsedir."

Peki bizim, bu sözün ardından artı bir söze ihtiyacımız var mıdır? Zira söz açık, bu amelin ecri kazançlı, sevabı büyük ve onu eda etmeyi ötelemenin cezası ise şiddetlidir.

Ey Kuvvet Ehli!

İnsanlara intibak eden sizlere de intibak etmektedir. Hatta sizlere intibak eden insanlara intibak edenden daha büyüktür. Zira Kendisini, insanların sevdiği gibi nefsinizden, herhangi bir kişiden yada bu dünyadaki diğer herhangi bir şeyden daha çok sevdiğiniz Nebi [Alehi's Salatu ve's Selam] sizlere, münkeri ortadan kaldırmak için güç kullanma görevini farz kılmıştır. Nitekim Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

من رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الإيمَان "Sizden her kim bir münker görürse onu eli ile değiştirsin. Gücü yetmezse dili ile, gücü yetmezse ona da kalbi ile (buğzetsin). Bu ise imanın en zayıfıdır."

Şüphesiz sizler, gücünüzü kullanmaya muktedir olduğunuz gibi elinizde Şeyha Hasina iktidarının altını üstüne getirmeye muktedir maddi güç de bulunmaktadır. Zira o, subay arkadaşlarınızın katilidir. Bu nedenle sizlerin sorumluluğu sizin dışınızdakilerden daha büyük olmasının yanı sıra aslında kalp ile inkar etmek de yapmaya muktedir olduklarınızı yapmaktan muaf tutmayacağı gibi bu, imanın en zayıfıdır. O halde ellerinizi, bu rejimi ve zalim Şeyha Hasina hükümetini yıkıp Hilafet'i kurmak amacıyla Hizb-ut Tahrir'e nusret vermek için uzatınız.

Ey Müslümanlar! Ey Kuvvet Ehli!

Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın indirdikleriyle olan yönetimi yeniden başlatmak yoluyla sizlere karşı işlenen zulme son verecek olan Hilafet Devleti olduğu gibi insanların temel ihtiyaçlarını garantileyecek olan da sistem de Hilafet Devleti'dir. Dolayısıyla insanlara yakışır görevler sağlayacak olmasının yanı sıra elektrikte ve yakıtlarda özelleştirme olmaksızın insanlara herkesin erişebileceği fiyatlarla mal ve hizmetler sağlayacak ve fakirlerin diğerlerinden daha çok acı çekmesine sevkeden katma değer vergisi (KDV) gibi adil olmayan herhangi bir vergi sistemini dayatmayacak olan da bizzat odur. Böylece insanların servetleri yağmalanmayacağı gibi hırsızlar da korunmayacak yada onların siyaset dünyasına girmelerine izin verilmeyecektir. Ayrıca Hilafet, vatandaşlar için casusluk yapmayacağı gibi onları kaçırmayacak ve işkence de etmeyecektir. Dahası Hilafet, emperyalist düşmanlara hizmet etmek için ordu subaylarını öldürmeyecektir.

Sizleri, kafir demokratik rejimin zulmü ile Hasina ve Halide'nin zulmünden gerçekten kurtaracak olan bizzat Hilafet'tir. O halde zulme karşı korkmaksızın birleşerek Hilafet'i kurmak için acele ediniz. Zira gerek bu rejimden gerekse de Şeyha Hasina'dan korkmanızı gerektirecek hiçbir şey yoktur. Nitekim nefislerinizde, sevdiklerinize ve rızkınıza karşı hissetmiş olduğunuz korku yada sıkıştırılma, tutuklanma veya kaçırma operasyonları korkusu, taşlanmış olan Şeytan'ın vesveseleridir.

إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ "İşte o Şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. O halde -eğer iman etmiş kimseler iseniz- onlardan korkmayın, Benden havf edin (korkun)!" [Âl-i ‘İmrân  175]

Korku duvarlarını yıkan ve rejimleri bir biri ardına kaldırıp atan Arap ülkelerindeki kardeşlerinizden ibret alın. Zira silahların, kurşunların, tankların ve uçakların onlara bir faydası olmamıştır. Dolayısıyla tagutların ve despot rejimlerin hakikati işte budur. Çünkü onlar, giderek artan ayaklanmacılardan oluşan insan seli önünde zayıf ve ödlektirler. Şayet gücünüzü birleştirirseniz başta Hasina ve onu çevreleyen zümresi olmak üzer bu rejimi devirecek ve onların, Zeynel Bin Abidin Bin Ali gibi uçaklara binip kaçtıklarını veya Kaddafi gibi kanalizasyon tünellerinde gizlendiklerini veya da sonunda Mübarek gibi tutuklanıp mahkemelere sürüklenerek cezaevinin derinliklerine gönderildiklerini göreceksiniz. Bu nedenle Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'dan başkasından korkmayınız ve Hizb-ut Tahrir ile birlikte yan yana bu demokratik rejime ve zalim hükümete karşı hak sözü söylemeye başlayınız.

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لا يَحْقِرَنَّ أَحَدُكُمْ نَفْسَهُ أَنْ يَرَى أَمْرًا لِلَّهِ عَلَيْهِ فِيهِ مَقَالا ثُمَّ لا يَقُولُهُ فَيَقُولُ اللَّهُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَقُولَ فِيهِ فَيَقُولُ رَبِّ خَشِيتُ النَّاسَ فَيَقُولُ وَأَنَا أَحَقُّ أَنْ يُخْشَى "Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: Hiçbiriniz kendisini tahkir etmesin.  Bir kimse öyle bir şey görür ki, onunla ilgili bir şey söylemesi Allah'ın onun üzerindeki hakkıdır. Fakat o, bu hususta konuşmaz. (Yani, insanlardan çekinip konuşmamakla nefsini tahkir etmiş, alçaltmış olur). Allah da (kıyamet günü ona): Şu şu hususta seni konuşmaktan engelleyen neydi? Der. O da: Rabbim insanlardan korktum, der. Allah da: en çok korkulması gereken benim, der."

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيدًا يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا "Ey iman edenler! Allah'tan ittika edin ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, muhakkak büyük bir kurtuluşa ermiş olur." [Ahzab 70 71]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Bangladeş Vilâyeti


H. 29 Şa'bân 1433
M.  Perşembe, 19 Temmuz 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER