Cuma, 20 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

İslâm'a Saldıranları Ancak Hilâfet'in Dönüşü Susturur

Bu hafta yeni cehâlet irtifâları görüldü, Hollandalı milletvekili Geert Wilders, İslâm'a, bilhassa Kur'ân-il Kerîm'e saldıran bir film yayınladı. Wilders, "özgürlüğü" savunmak adına Kur'ân'ın yasaklanmasına çağrıda bulundu. İslâm'a ve Müslümanlara saldırmak, onları tahrik edip öfkelendirmek üzere tasarlanmış iğrenç Danimarka karikatürleri gibi bu filmin de yayınlanmasında kendisine ve başkalarına imkân ve ortam hazırlayan zaten bu özgürlüktür. İslâm'ın yüce değerlerinden büsbütün uzak, kendi değer yargılarını her halkı Müslüman ülkeye dayatma arzularını kızıştıran da yine bu özgürlüktür. Başkalarını ve inançlarını açıkça kötülemeye ve istismar etmeye izin veren bu Batılı düşünce nedeniyle, hiçbir toplumda uyum ve ahenk gerçekleştiremez. Oysa İslâm bunu asırlar boyunca başarıyla gerçekleştirmiştir.

Bunlar o kadar ikiyüzlüler ki hicâbı, nikâbı, Batılı Sömürgecilik aleyhinde konuşan siyâsî partileri ve şimdi de doğrudan Kur'ân-il Kerîm'i yasaklamaya çağırmaları, kendilerine ait bu "özgürlük" düşüncesine terstir. Sözde "özgürlüğün" böylesine ayrımcı bir biçimde uygulanması bile, bunun aslında yalnızca teröre karşı değil, bilakis İslâm'a karşı bir savaş olduğuna tek başına yeterli bir kanıttır.

Seküler Avrupa'nın hoşgörünün sağlam bir kalesi olduğu iddiası, milyonlarca Müslümanın Laik aşırılar tarafından saldırılara uğratılması karşısında artık maskaralık olarak görülmektedir. Fakat gerçekte Avrupa halen azınlıklara yönelik tarihsel alerjisinin ıstırabını çekmektedir. Müslümanlara sıklıkla bizim tepkilerimiz duygusal, ama onların İslâm'a saldırılarının azgın nefretten daha ehven olduğu söylenmektedir. İş İslâm'a gelince duygusal terapiler başlamakta, yalanlar ardı ardına sıralanmaktadır. Oysa bizâtihi Kur'ân, insanın yaratılışı ve yaratılışı gâyesi üzerinde düşünüp tartışsınlar diye akıllara hitap etmekte, kendi delilini, Kıyâmete kadar âleme meydan okuyarak bizâtihi göstermektedir.

Bu arada İslâm'a karşı savaşı, Irak'ın, Afganistan'ın ve Filistin'in işgâlini destekleyen ve Müslümanların toprakları üzerindeki zorbalara arka çıkan Avrupa'daki yönetimler, hiç kuşkusuz Sömürgeci serüvenlerini körükleyecek daha fazla propagandayı memnuniyetle karşılayacaklardır. Nitekim bu iş sadece, bu propagandalara karışan medyanın işi değildir. Geçenlerde 17 Danimarka gazetesi, o iğrenç ve azgın karikatürleri yeniden yayınlayınca, Almanya'nın İçişleri Bakanı, tüm Avrupa gazetelerini benzer şekilde bunları yayınlamaya çağırmıştı.

İslâm Âlemi, bu düşmanca saldırılar karşısında kan ağlamaktadır. Oysa Batılı politikacılar ve medya, hiçbir siyâsî, ekonomik veya hatta askerî tepki endişesi taşımaksızın bu saldırıları pohpohlamaktadır. Gazeteler bu şerir karikatürleri yayınlarlarken, Batılı politikacılar bu nefret dolu propaganda karşısında ya suskun kalmışlardır, yada fiilen ortak olmuşlardır. Yine de halkı Müslüman hiçbir ülke bu tür devletler ile diplomatik ilişkilerine halel getirmemiştir! Müslümanların topraklarındaki elçileri, en üst düzeyde ağırlanmışlar, saygı görmüşler, herhangi bir büyükelçileri azarlanmamıştır. Müslümanların topraklarındaki petrol, bu iğrençlikleri basan makinelere enerji sağlamak üzere akmaya devam etmiştir. Müslümanların toprakları üzerindeki hiçbir rejim, bu ülkelerin ekonomilerini sarsıntıya uğratmaya yetebilen bankalarındaki mevduatlarını geri çekmemiştir.

Bütün bunlar olurken, Batı İslâm'a saldırdığında, İslâm'ın Nebîsine ve Kur'ânına hakâret ettiğinde, kimden ne diye korksun ki? İslâm'dan yüz çevirmiş, Müslümanları kahretmiş, topraklarını ve kaynaklarını teslim etmiş omurgasız yöneticilerden mi korksun? Hilâfet'in dönüşüne ve dönüşü uğrunda çalışanlara karşı mücâdele edenler, bu rejimlerin ta kendileridir! Onları hapsedenler, onlara işkence edenler ve hatta katledenler bunlardır! Bu yöneticilerin tek derdi, kendi tahtlarını, koltuklarını, iktidarlarını ve servetlerini korumaktan başka bir şey değildir. İslâm'ı ve topraklarını korumak umurlarında değildir, bu dîn aşağılansa da, Müslümanlara saldırılsa da, toprakları işgâl edilse de!

Kerîm Kardeşler ve Bacılar!

İslâm'a böylesine acımasızca yapılan saldırıların önünü, ancak ve sadece Hilâfet kesebilir. Zîra Hilâfet'in İslâm'dan başka, herhangi bir makam, mevki, koltuk, iktidar yahut kişisel çıkar derdi yoktur. İslâm'ın mukaddeslerine en ufak tecâvüz, uğrunda Hilâfet'in tüm gücünü seferber edeceği, doğrudan İslâm'a yapılmış bir saldırı addedilir. Öyle ki İslâm düşmanları, İslâm'a biraz olsun dil uzatmaya akıllarının ucundan bile geçiremez. Geçmişte Sömürgeci devletler, Hilâfet'in sert tepkisinden korkarlar, İslâm'a dil uzatmaya asla cüret edemezlerdi. Yalnızca tepki verir düşüncesi bile onları titretmeye yeter, nadiren görülen nispeten küçük görülecek saygısızlık hallerinde bile geri adım atarlardı. Hele Kur'ân'a yahut Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e saldırı asla akıllarına gelmezdi.

George Bernard Shaw, 1913'te yazdığı hâtırâtında -ki o zaman Hilâfet en zayıf dönemini yaşıyordu- Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] hakkında herhangi bir incitici ifade yazmaktan Lord Chamberlain yazmaktan men edildiğini, çünkü onun Londra'daki Osmanlı Hilâfeti Büyükelçisi'nin tepkisinden çekindiğini kaydetmiştir.

Ey Kardeşler ve Bacılar!

Her kim Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i ve Kur'ân-il Kerîm'i gerçekten seviyorsa ayağa kalkıp Hilâfet'in yeniden kurulması için bütün samimiyeti ile çalışsın. Her kim Kur'ân-il Kerîm'i yasaklama çağrılarından ve Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e hakâret eden karikatürlerden acı duyuyorsa, Hilâfet'i yeniden kurmak için çalışsın. Her kim Allah'ın Kelâmı olan Kur'ân'ı tâzim ediyorsa, Hilâfet'i yeniden kurmak için çalışsın. Zîra Allah [Subhânehu ve Te'alâ], aynı Kur'ân'da şöyle buyurmuştur:

فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنْ الْحَقِّ  "Aralarında Allah'ın inzâl ettikleri ile yönet! Sana gelen haktan (yüz çevirip de) sakın onların hevâlarına tâbi olma!" [el-Mâide 48]

Ey Kardeşler ve Bacılar!

Burada, Avrupa'da Hilâfet'in yeniden kurulmasına yönelik çalışma, İslâm için ayağa kalkacak İslâm Âlemi'nde İslâmî bir liderliğe çağrıda bulunarak güçlü İslâmî topluluklar oluşturmayı gerektirir. Yine geniş çapta gayri-müslim toplumu, İslâm aleyhindeki efsanelerden ve propagandaların etkilerinden kurtarmaya ve onlara İslâm'ın bugün dünyaya egemen olan kaosa ve düzensizliğe nasıl çözüm olduğunu göstermeye yönelik çalışmalar yapmayı gerektirir.

O halde Hizb-ut Tahrir'e katılınız ve Ümmet'i Allah'ın Kitâbı Kur'ân-il Kerîm ve Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Sünneti ile yönetip liderlik edecek Hilâfet'i yeniden kurmak üzere bu küresel hareketin parçası olunuz.

إِنَّ فِي هَذَا لَبَلاَغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ "Şüphesiz bunda, [Allah'a] kulluk edenler topluluğu için bir bildiri vardır." [el-Enbiyâ' 106]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya


H. 22 Rabi-ul Evve 1429
M.  Cumartesi, 29 Mart 2008

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER