بسم الله الرحمن الرحيم
Ey Müslümanlar! Kokuşmuş Demokrasi İslam’ınızla Bağdaşmaz, Onun İçin Demokrasinin Anlamsız Ritüellerine Katılmayın!
Danimarka Başbakanı erken genel seçim çağrısında bulundu. Bu, bazı siyasi parti ve adayların bazı Müslümanların oylarını almak için çalışacakları ve onları seçimlere katılmaya teşvik edecekleri anlamına geliyor. Müslümanlar üzerindeki baskının arttığı bir dönemde korku ve yanlış anlayış bazılarını seçimlerde oy kullanmaya sevk edebilir. Seçimlere katılımın, Müslümanların koşullarını iyileştireceğine ya da durumun daha da kötüye gitmesini engelleyeceğine dair boş umutlara kapılabilirler... Bu nedenle aşağıdaki konulara açıklık getirmeyi elzem gördük:
1- Demokrasi, bir fikir ve bir yönetim sistemi olarak, esasen İslam ile bağdaşmaz. Demokrasi esas olarak dini hayattan ayırma fikrine dayanır. Bu fikir, neyin doğru neyin yanlış olduğunu Yaradan’ın değil insanın karar verebileceğini söyler... Dolayısıyla demokrasiyi benimseyip topluma model yapmanın doğru olmadığı gibi Müslümanlar için referans kılmak da doğru değildir.
2- Aynı nedenle laik bir sistemde adayları veya partileri meclise seçmek de inancımıza temelden aykırıdır. Laik bir adaya veya partiye oy vermek, Allah Azze ve Celle’nin indirdiğinden başkasıyla yönetmek, kanun ve yasa yapmak için yetki vermek anlamına gelir. Bu, İslam’a göre haramdır. Üstelik laik bir partiyi desteklemenin şeran haram olduğunu da vurgulamak gerekir. Çünkü laik bir partiyi desteklemek, bu partinin İslam’a aykırı fikirlerini yaymasına ve uygulamasına yardım etmektir. Bu durum, Danimarka’da faaliyet gösteren tüm siyasi partiler için geçerlidir.
3- Demokrasi aslında farklı meşreplerine rağmen Avrupa başta olmak üzere Batı dünyasında çoğunluğun uyguladığı bir despot sistemdir. Zira bu rejimler, Müslümanların artan varlıklarını ve kimliklerine bağlılıklarını toplum kültürlerine bir tehdit olarak görüyorlar. Bu nedenle İslam’a ve Müslümanlara karşı ırkçı yasalar çıkarıyorlar, vatandaşları arasında ırkçılığı ve aşırılığı körükleyen karalama kampanyalarına önderlik ediyorlar ve bu toplumlarda kutuplaşma operasyonu yürütüyorlar. Bu İslam karşıtı politika, hükümetin veya hükümeti oluşturan partilerin rengine bakılmaksızın yerleşik bir politika haline gelmiştir. Diğerlerine göre bu seçimlerde portre daha nettir. Seçimlerden sonra hükümeti kuracak partiler kim olursa olsun bu seçimler tıpkı veba ile kolera arasında seçim yapmak gibidir.
4- Müslümanların seçimlere katılmamalarını veya seçimlere ilgisiz kalmalarını olumsuzluk veya kayıtsızlık olarak değerlendirmek manipülasyondur ve dar görüşlülüktür. Müslümanların topluma aktif katılımını, hiçbir değeri olmayan seçimlerde oy kullanma meselesine indirgemek doğru değildir. Biz, topluma olumlu bir şekilde ve sadece İslam temelinde katılmakla yükümlüyüz. İslam bize siyasi eylemlerde bulunmanın temellerini ve nasıl yürütüleceğini göstermiştir. Mekke döneminde muhalif her şeye meydan okuyan ve alternatif sunan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in siretinden alabileceğimiz en önemli ders, siyasi faaliyetlerde bulunma biçimidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
قُلْ هَـذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَاْ وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللّه وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ“De ki: «İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah’ı tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” [Yusuf 108]
5- Beğensek de beğenmesek de seçimlere katılım, laik sisteme güvenoyu vermek anlamına gelir. Seçimlere katılım, dini siyasetten ayıran yanlış fikirleri kabul etmektir. Bırakın bir Müslümanın o yanlış fikirlere göre çalışmasını ve desteklemesini rıza göstermesi bile caiz değildir. İşte tam da bu nedenle siyasi entegrasyon politikasının bir parçası olarak seçimlere katılmaları için Müslümanlara baskı yapılıyor. Bu mesele sadece haramlardan kaçınmakla ilgili değildir, Müslümanlar olarak kimliğimizle ilgilidir. Yani yaşam sistemiyle ve sadakatimizi ispatladığımız hayata bakış açısıyla ilgilidir.
Ey Müslümanlar! Demokrasi teknesi batmak üzere. Birbiri ardına yapılan seçimler sonunda kazananların paydaşlar olduğunu kanıtlamıştır. Birçok araştırma, Danimarkalıların politikacılarına ve demokratik sistemin kendisine olan güvenlerinin yitirdiklerini göstermiştir. Aynı şeyi, genel olarak Batılı ülkelerde de görüyoruz, çünkü baskıcı kapitalist sisteme bir alternatif arayışındalar. Siz ey Müslümanlar! Bu alternatife sahipsiniz! Dolayısıyla iki asırdır insanlığı aldatan demokratik kâfir rejimi sözle veya eylemle desteklemeniz doğru değildir.
Siz Allah’ın Şeriatına uymakla yükümlüsünüz. Danimarka halkı da dâhil olmak üzere Batı’daki insanlar demokratik sisteme olan inancını giderek kaybediyorlar. O halde ey Müslümanlar! Batmak üzere olan demokrasi teknesini terk edin. Çevrenizdeki topluma iletmekle yükümlü olduğunuz mesaj nedir? Diye kendinize bir sorun. O mesaj, mevcut sisteme bir güven mesajı mı yoksa laiklik ve demokrasiye güvensizlik ve çürütme mesajı mı olmalıdır? Gece gündüz mücadele etmek bir yana inancınızın temelleriyle çelişen bir rejime suni teneffüs yapmayın.
Hayata ve ilahi kanunlara karşı samimi bir bakış açısına sahip İslam davetçileri olarak sizler, fikir ve sistem olarak İslam’a davet etmekle yükümlüsünüz. İslami olmayan fikir ve sistemleri tanımakla değil. Laik partilerin ve adaylarının peşinden koşmak yerine Müslümanları korumak için hep birlikte bu partilerden uzak durmalıyız, İslam’ın ilkelerine sımsıkı sarılmalıyız ve Müslümanların çıkarlarını gözetmeliyiz. Laik bir siyasi sisteme güvenmek yerine İslam sistemine güven yaratmak için çalışmalıyız. İslam’ın mesajını, yönetildiği sistemden büyük zarar gören Batı toplumuna ulaştırmalıyız. Onun yüzünden sürekli ekonomik, sosyal ve siyasi krizler yaşanıyor.
Ey Müslümanlar! Dünya ve ahirette en büyük kurtuluş, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya tam bir teslimiyettir. Bu dünyadaki varlık yerimiz, sadakatimizi asla belirleyemez. Bilakis sadakatimiz Allah’a, Rasûl’üne ve İslam ümmetine olmalıdır. Müslümanlar olarak izlememiz gereken yol, değerlerimizi ve kimliğimizi korumak, birbirini takip eden hükümetlerin uyguladığı vahşi asimilasyon politikasının karşısında durmaktır. İslami değerlerin koruyucuları olarak çevremizdeki toplumda İslam’a çağrıda bulunmalıyız ve İslam karşıtı propagandaların karşısında durmalıyız. Müslümanlar olarak, başta gerçek değerler ve pratik çözümler arayanlar olmak üzere herkesi aydınlatan İslam’ın nuru ve ışığı olmaya odaklanmalıyız.
Hizb-ut Tahrir olarak biz, hepinizi tüm samimiyetimizle hak dininizle çelişen laik demokrasiden uzak durmaya, siyasi ve entelektüel olarak İslam’a davet etmek ve İslami kimliğimizi korumak için bizimle birlikte çalmaya ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Hilafet ile İslam’ın yönetim sistemini yeniden hayata döndürme çalışmasına katılmaya davet ediyoruz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûl’üne icabet edin.” [Enfal 24]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka
H. 11 Rabi-ul Evve 1444
M. Cuma, 07 Ekim 2022