بسم الله الرحمن الرحيم
Ey Müslümanlar! İslam’ı Seçin ve Alabora Olan Demokrasi Gemisine Binmeyin
Danimarka genel seçimlerinin tarihi belli oldu; 18 Haziran 2015. Her zaman olduğu gibi bu, İslam’a ve onun hükümlerine saldırmak için adeta birbirleriyle yarışan Danimarkalı siyasi partilerin şimdi seçimlere katılmak için Müslümanları ikna turuna çıkacaklar anlamına gelir. İşte şuan görüyoruz ki Müslümanları dini siyasetten ayırma fikrine inanmaya çağıran politikacılar, seçim propagandası ve Müslümanları oy kullanmaya teşvik etmek amacıyla camilere akın ediyorlar.
Laikliği benimseyen Danimarka halkı bile yavaş yavaş demokratik sisteme olan güvenini kaybetmek üzere iken bu politikacıların, laikliği kabul etmeyen, Şeriata inanan Müslümanların oylarının peşlerine düşmeleri gerçekten çok şaşırtıcıdır. Yapılan tüm kamuoyu yoklamaları, Danimarkalıların politikacılara olan güveninin Danimarka tarihinde görülmemiş bir düzeyde dibe vurduğunu gösteriyor. Bu normal ve beklenen bir şeydir. Çünkü art arda yapılan seçimler, demokrasinin bir oyun ve her defasında da kazananların şirket sahipleri ve sanayiciler olduğunu kanıtlamıştır. Danimarka siyasi sisteminin gerçekliği hakkında yapılan ve hazırlığı dört yıl süren ve daha yakınlarda Danimarkalı iki sosyolog tarafından yayınlanan geniş çaplı çalışmalardan biri, sözde “halkın yönetiminin” koskoca bir yalan olduğunu teyit etmiştir. Araştırmacılardan biri olan Christoph Ellersgaard yaptığı açıklamada, “Folketing’deki [Danimarka parlamentosu] parlamento oyunları, nispeten önemsizdir. En önemli politik kararlar, büyük ölçüde parlamento dışında alınır ve Danimarka parlamentosu dışında kararlaştırılır.” diye konuştu. Laik demokrasiyi benimseyen Gayrimüslimler bile bu gerçeğin farkında iken biz Müslümanlara ne oluyor?
Danimarkalı seçmenler bile bu politikacıların düzenbaz ve sahtekâr olduklarını biliyor iken kampanya propagandası yürütmeleri için bizim bu düzenbaz politikacıları dernek ve camilerimize davet etmemiz yakışık alır mı?
Evet, İslam’ın hükümleri, insanları yönetimde temsilcilerini seçmeye ve vekâlet vermeye teşvik eder ve onaylar. Oy vermek ve seçim bunun için bir üsluptur. Daha Danimarka küçük despot beyliklerden oluşuyorken, Müslümanlar, siyaset ve diğer meselelerde kendi temsilcilerini seçiyorlardı. Ancak laik sistemlerdeki vakıa ile İslam’daki vakıa birbirinden tamamen farklıdır. Politikacılara ve laik demokratik sistem içinde insanların temsilcilerine İslam’ın hükümlerine aykırı eylemlerde bulunmak için vekâlet veriliyor.
Seçim, vekâletin bir şeklidir. Bunun için seçime katılmak konusundaki şeri hüküm, oylamaya sunulan meselenin vakıası ile ilgilidir. Eğer seçim, yapılması haram olan işler ile ilgili ise ki burada böyledir, o zaman kesinlikle haram olur. Çünkü bu, haram bir işi yapmak için kişileri seçmek ve onlara vekâlet vermektir. Buna göre parlamento seçimlerine katılmak haramdır. Çünkü bu, haram işler için vekâlet vermektir.
Bunun da ötesinde seçmenlerin tercihi, laik partiler ile sınırlıdır. Bu partiler, fırsat bulduklarında İslam’a ve hükümlerine saldırmaktan asla tereddüt etmeyen partilerdir. Bazen başörtüsüne saldırır ve başörtüsünün, kadına zulmetmenin bir sembolü olduğunu iddia ederler. Bazen İslam’ın kadın erkek arasındaki ilişkisini, çocukların terbiye ve yetişmesine yönelik bakış açısını tan ederler. Bir başka zamanda zina ve livata gibi şeri hadlere saldırırlar. Örneğin, iktidardaki Sosyal Demokrat Partisinin eski Entegrasyon Bakanı Karen Haekkerup, Müslüman genç kız ve erkekleri Batılı hayat tarzından kendilerini alıkoyan ailelerine karşı isyana teşvik etmişti. Liberal Sol Parti’nin şimdiki Entegrasyon Bakanı Manu Sareen de, belediyeleri “Aileler çocuklarını aşırılık yöntemi üzere yetiştirdiklerine dair herhangi bir şüphenin varlığı anında” çocukları zorla ailelerinden almaya davet etmişti.
Dolayısıyla bu art niyetli politikacılara nasıl güvenilebilir? Nasıl Müslümanlardan, sol koalisyona oy kullanmaları istenebilir? Bilindiği üzere solcular önderliğinde Danimarka parlamentosu, Müslümanların özel hayatlarına karşı casusluk yapmak için Danimarka istihbaratın [PET] işini kolaylaştırdı. Mevcut hükümet, İslami değer ve fikirler ile mücadelenin bir kisvesi olarak sözde aşırılığa karşı şiddetli bir savaş açmıştır.
وَلاَ تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]
Müslümanların seçimlere katılmaması aşırı sağcılara hizmet eder iddiasına gelince, tamamen manüplatif bir sözdür. Amaç, Müslümanlara gözdağı vermektir. Sonra şimdiki solcu iktidar, mevcut entegrasyon politikalarını uygulamıyor mu? Bu politikaların içerik olarak Anders Fogh Rasmussen hükümetinin politikasından ne farkı var? Seçimlere katılmamak, izolasyon ve Danimarka toplumuna paralel bir toplum yaratmaya yol açacaktır sözüne gelince, yanlış ve hatalı bir sözdür. Topluma entegrasyonun seçimlere ve dört yılda oy kullanmaya indirgenmesi doğru değildir!
Bizim yüce dinimiz, ancak İslam temelinde politik olarak aktif olmamızı ister. İslam, faaliyetin nasıl olacağını benzersiz ve net bir şekilde ayrıntılı olarak belirledi. Bu faaliyet, ilkelerden ödün vermek, hedeflerden vazgeçmek ve tehlikeli üsluplara tevessül etmekle olmaz. Dolayısıyla sadece İslam tarafından tanımlanan şartlar ve hedefler doğrultusunda her düzeyde topluma ortak olmalıyız.
Ey Müslümanlar! Demokrasi, batık ve alabora olmuş bir gemidir. Bakın Avrupa halkları bile giderek demokratik oyuna olan güvenlerini kaybetmek üzeredir. Kapitalizm zulmüne karşın bir alternatif arayışı içindedirler. Ve siz Ey Müslümanlar! Bu alternatife sahipsiniz.
Ey Müslümanlar! Yüzyılı aşkındır insanlığı kandıran kâfir demokratik sisteme sözlü veya eylemli olarak rıza göstermek caiz değildir. Aksine sizden istenilen, Müslümanların kimlik ve değerlerini korumak, bu ülkede çeşitli hükümetler tarafından uygulana gelen şiddetli entegrasyon politikasının karşısında durmaktır. Birbirimize kenetlenerek hep birlikte İslam’ın değerlerini korumaya çalışmalıyız ve kara propaganda kampanyalarına meydan okumalıyız. Ayrıca davet yoluyla İslam’ın ilkelerini insanlar arasında yaymak için yoğun çaba sarf etmeliyiz.
Rabbimiz efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem aracılığıyla Kitabında bize hidayeti gösterdi. Bu yüzden biz, içinde yaşadığımız toplum gerçeği ve demokratik sistemin fiyaskosu konusunda farkındalık yaratarak daha çok bilinçli olmalıyız. Bilinçli olanların başında gelmeliyiz sonunda değil. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِن تَتَّقُواْ اللَّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَانا “Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir.” [Enfal 29]
Ey Müslümanlar! İslam bizlerin toplumunda etrafına ışık saçan bir hidayet feneri, samimi insanları kendisine çeken bir mıknatıs ve Gayrimüslimlerin kalplerini açan bir anahtar olmamızı istiyor. Bizler, müreffeh bir hayat ve sorunlar için gerçek çözümlere özlem duyanlara bir model olmalıyız. Etrafımıza hızla göz bir attığımızda, birçok sorunlar ile boğuşan bir toplumun var olduğunu görebiliriz. Toplumsal koşullar üzerinde büyük ölçekte hoşnutsuzluk hâkimdir. Bu yüzden örnek olabilmek için şahsiyetimizi arıtmalı, söz ve davranışlarımızla bütün insanlara İslami daveti taşımalıyız. İslam, aynı zamanda bu devletin dış politikasını deşifre etmeye ve ona karşı hoşnutsuzluğumuzu göstermeye teşvik ediyor. Bilin ki İslam dünyasındaki kardeşlerimizin katliam ve ölümüne yol açan bu politikadır. Müslüman ülkelerde Raşidi Hilafeti kurmak için verilen küresel mücadeleye ortak olmak ve desteklemek zorundayız. Hilafet, küresel olarak karşı karşıya kaldığımız çeşitli sorun ve zorlukların tek çözümüdür. Peygamberimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inMekke’deki davetinden çıkarabileceğimiz en önemli ders, siyasi çalışmada İslam’ın izlediği seçkin metottur. Bu metot, kendisi ile çelişen her şeye meydan okumakta ve herkes için parlak bir alternatif sunmaktadır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûl’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de hainlik etmeyin.” [Enfal 27]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka
H. 16 Şa’bân 1436
M. Çarşamba, 03 Haziran 2015