Cuma, 25 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Filistin Barosuna Açık Bir Mektup

Sayın Baro Başkanı Süheyl Aşur,

Sayın Baro üyeleri,

Saygıdeğer avukatlar,

Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

19 Temmuz 2022’deki mektubumuzda size ve Müslümanlara samimi nasihatlerde bulunduk. Eylemlerinizi, açıklamalarınızı ve tutumlarınızı yakından takip ettik. Filistin yönetiminin icraatlarını, halka ve Filistin sorununa karşı işlediği suçları gözlemledik. Otorite ve arkasındakiler, mübarek toprak halkının kolay bir lokma veya kontrol edebilecekleri bir köle olduğunu sanıyor. Ama istediklerine ulaşamayacaklar. Bu nedenle sorumluluğunuza vurgu yapmak, Filistin Yönetimi’nin Filistin halkına karşı işlediği suçlara karşı gelmenin gerekliliğini teyit etmek için bir kez daha size sesleniyoruz.

Saygıdeğer hukukçular! Kuruluşundan bu yana Filistin yönetimi, Filistin halkını boyun eğdirmek, düşmanlarına yem yapmak için tehdit etmekte, yıldırmak için çalışmaktadır. Bazen suçlarına yasal kılıf giydirmekte, bazen de kanunu hiçe saymaktadır. Filistin yönetimi, sömürgecilerin mübarek toprak halkına ilişkin planlarını yasalaştırmak, Filistinlileri kimlik ve dinlerinden soyutlamak için sömürgeci gündemlerin uygulanmasını gelenek haline getirmiştir. Filistin yönetimi uzun vadeli bir politikadır. Yahudi varlığını güçlendirmeyi, korumayı ve varlığının sadece Filistin’de değil, Müslüman ülkelere de uzanmasını amaçlıyor.

Filistin halkı teslimiyetçi müzakerelerden çok çekti. Belalar ve felaketlere sürüklendi, toprağı, onuru ve kutsallıkları peşkeş çekildi. “ulusal” projesi, işgalden kurtuluş projesinden işgali koruma projesine ve aygıtına dönüştü. Tek dertleri ayrıcalıklarını korumak ve yatırımlarını geliştirmek olan liderlerinin yatırım projesine evirildi.

Filistin Yönetimi, Filistin halkının kararlılığını öldürmenin etkili bir aracı haline geldi. Günahkâr CEDAW Sözleşmesini imzalaması, aileyi parçalamaktan, kadınlarımız ve çocuklarımız üzerinde Batıya yol vermekten başka bir amacı yoktur. Tüm kurumlarda toplumsal cinsiyet kavramının propagandası yapılıyor. Toplumsal cinsiyet için konferanslar ve seminerler düzenleniyor. Toplumsal cinsiyet, eğitim müfredatına sokuldu. Filistin halkına ve çocuklarına cinsiyet kimliğinin doğuştan gelmediği, psikolojik ve sosyal faktörlerden etkilendiği, toplumsal faktörlerin etkisiyle değişip genişlediği, erkeğin kendini kadın gibi hissetmesinin, saygı duyulması gereken doğal bir duygu olduğu, bir kadının da kendisi gibi bir kadına meyletmesinin, korunması gereken doğal eğilim olduğu anlatılıyor. Gaycilik ve lezbiyenlik, iddia ettikleri gibi bireylerin korunması gereken hakları arasındadır. Hatta eşcinsellerin, iktidar aygıtı tarafından korunan, iktidardaki bakanlar tarafından savunulan kurumları ve kulüpleri vardır. Aman Allahım bu nasıl bir suç? Toplumu korumak ve gözetmek, eşcinselliğin yayılması ve korunması ile mi oluyor?

Otorite, “kanun kararı” adı altında çıkardığı ve onayladığı keyfi kanunlar ile halkı küçümsedi. İnsanların birikimlerini çarçur etti, işçilerin yeteneklerine ve ücretlerine karşı komplo kurdu. Çıkarmaya çalıştığı Sosyal Güvenlik Kanunu ile çalışanların yeteneklerine ve ücretlerine el uzattı. İcra, Hukuk ve Ticari Usul ve Ceza Muhakemeleri Usul Kanunları ve daha nice adaletsiz ve zalim yasalar, sivil barışı etkiliyor, insanları haklarını kendi elleriyle almaya itiyor. Bu yasalar, kaos çıkaracak, mallara ve canlara saldırı olacak, toplum parçalanacaktır. Ayrıca yasalar, insanları tefeci bankalara yönlendirmek için özenle hazırlanmışlardır. Böylece insanlar, borç altında ezilecekler, haram bataklığında ve Allah ile savaşta boğulacaklardır.

Saygıdeğer hukukçular!“Kanun kararları” vergileri artırmak, insanların kanını emmek ve düşmanlarımızın politikalarını uygulamak için hayatın her alanını hedef alır hale geldi. Kanun kararıyla, sahabe Temim Ed Dari vakfına ait yaklaşık 73 dönümlük arazi Al-Maskobiya Kilisesi’ne verilmek üzere kamulaştırıldı. Oysa otoritenin vakıf arazilerini kamulaştırma hakkı yoktur. Bu karar, bu arazilerin Yahudi varlığına peşkeş çekilmesinin bir ön hazırlığıdır. Nitekim kilisenin bir dizi mülkü, gizlice yerleşimcilere verilmiştir. Yaklaşık iki yıl önce işgal güçlerinin arazilere girip işaret koymaları bunun en güzel kanıtıdır. Halen otorite, Yargıtay başkanı “Ebu Şarar” aracılığıyla Yüksek Mahkeme’nin verdiği kamulaştırma kararının iptalini önlemeye çalışıyor. Otoritenin Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in vakfettiği vakıf arazisinin mülkiyetini devretme ısrarı niye?

Kanun kararıyla, “Çocuk Esirgeme” yasası çıkarıldı. Kanun, çocuklarımızı işgalin suçlarından ve onları dinlerinden soyutlamaya çalışan Batının saldırısından korumak için değildir. Çocuklarımızın üzerinde yetiştirilmesi gereken yüksek değerleri korumak için de tasarlanmamıştır. Aksine yasa, Avrupa’daki bağışçı ülkelerin emirlerinin uygulamak, çocuklarımızın ve ailelerimizin velayetini almak, böylece Batılı değerlere kolay lokma ve ümmete karşı düşmanlarımızın elinde bir alet olmalarını sağlamak için çıkarılmıştır. Çocuk Esirgeme Kanunu, çocuğun dinini, kılık kıyafetini ve cinsel yönelimini ailesinden ve ailesine egemen değerlerden uzak bir şekilde seçmesini mümkün kılmaktadır. Babanın oğluna, öğretmenin talebesine terbiye vermesini şiddet, kızı İslami kıyafet giymeye zorlamak ise ayrımcılık ve şiddet suçu saymaktadır. Bu yasa kimin yararına? Çocuklarımızın mı yoksa düşmanlarımızın mı?

Bütün bunlar, otoritenin hareket temelinin, hakların korunması değil toplumun yıkımı ve insanların parasının çalınması olduğunu doğrulamaktadır. Hareket temeli, insanların haklarını gözetmek ve korumak olsaydı, hükümet kurumlarında yolsuzluk ve yaygın para israfı ile mücadele etmek için çalışırdı. Yolsuzluğun kanıtları çok, bazılarının açık dosyaları bile var. Özellikle de Yahudi varlığına gizlice toprak verenlerin dosyaları var. Güvenlik güçlerinin bunda rolü çok büyük.

Saygıdeğer hukukçular! Bu ve benzeri kanıtlar çok. Bunlar, “Kanun kararlarının” toplumun yıkımının, parçalanmasının ve değerlerinin yitirilmesinin bir aracı haline geldiğini vurguluyor. Bu bağlamda otorite bu kararlardan vazgeçmeli, ihlallerinden dolayı hesaba çekilmeli ve bu manipülatif yaklaşımı kesinlikle reddedilmelidir. Toprağımızı, ailelerimizi ve çocuklarımızı korumalıyız. Filistin halkı, güçlü ve kararlılıkla bu kanun kararlarına karşı koymalı, reddetmeli, iptali ve geçersiz kılmak için çalışmalıdır. Kanun kararlarında herhangi bir değişiklik arayışına girişmek, ihmalkârlıktır, halkın haklarından ödün vermektir, haklarını zayi etmektir, halka ihanettir daha doğrusu komplo kurmaktır.

Bu sorun, tüm insanların kaderini ilgilendiriyor. Çünkü hedef tüm insanlardır. Güvenlik güçleri, insanları tutuklamak ve mahkemeye çıkarılmadan gözaltı sürelerini uzatmak istiyor. İradelerini kırmak, terör atmosferi oluşturmak için karargâhında insanlara eziyet ediyor, işkence yapıyor. Otoritenin önde gelenleri ve arkalarındakiler, halkı eziyorlar, hiçbir kimse otoriteyi inkâr edemiyor. Bu sorunun sendikal sorun olarak kalması insanların hakları açısından tehlikelidir. Hiçbir koşulda sendikal sorun olarak kalmamalıdır. Bu nedenle sizi otoritenin insanlara ve haklarına yaptıklarının tehlikesini daha güçlü bir şekilde açıklamaya ve otoritenin kullara ve haklarına yaptıklarına meydan okumaya davet ediyoruz. İnsanları harekete geçirmeden eylemlerinizden istediğiniz meyveyi alamazsınız.

Saygıdeğer hukukçular! Otoritenin yaptığı tam teşekküllü bir suçtur. Aldığı kararlarla sadece saçmalık veya diktatörlükle değil, büyük ihanetle de suçlanıyor. Çünkü düşmanlarımızın politikalarını benimsiyor, Filistin halkını yok etmek ve direnişlerini kırmak için düşmanlarla işbirliği yapıyor. Otoritenin genel politikası, insanları yok etmeyi, sömürgeci projeleri reddeden devrimci ruhlarını ortadan kaldırmayı, İslami emellerini öldürmeyi, dinlerine ve ümmetlerine yabancılaştırmayı amaçlıyor. Böylece işgalin ömrü uzayacak, ülkeyi kemirmesini ve yerleşim yerlerini genişletmesini sağlayacaktır.

Bu nedenle Baronun otoritenin zulmünü reddeden tutumu, doğal bir tutumdur, insanlar ve sorunlarının yanında yer almaktan, adaleti ve insan haklarını savunmaktan kaynaklanıyor. Filistin halkı, Baronun konumunu takdir ediyor. Tavizsiz ve ihmalsiz bir şekilde sorunlarını benimsediği sürece Baronun yanında yer alacağını temin ediyor.

Filistin halkına yönelmek elzemdir, çünkü sorunun sahibidir. Yüce Allah’ın izniyle otoritenin ihlallerine meydan okumaya muktedirdir. Size fenalık etmekten geri kalmayan uluslararası kurumlara yönelmeniz konusunda sizi uyarıyoruz. Çünkü uluslararası kurumlar, belanın başı ve hastalığın kaynağıdır. Uluslararası kurumlara adil ve insan haklarının koruyucusu olarak bakmak doğru değil. Bu kurumların işgalin suçlarına yönelik tutumları bunun en iyi kanıtıdır. Bu kurumlar, insanları yatıştırmak, uyuşturmak ve sorunlarının çözümü hakkında doğru yoldan saptırmak için işgal suçlarının bir örtüsü ve aracı haline gelmiştir. Filistin meselesi, ümmetin meselesidir, temeli İslam’dır. Kurtuluşu ancak ümmetin ve ordularının seferberliğiyle mümkündür. Düşmanlarımızı korkutan ve ürküten şey işte budur. Bu yüzden düşmanlarımız, insanları doğru çözümlerden uzaklaştırmaya özen gösteriyorlar. Böylece sorunları, işgal varlığını yerleştiren ve koruyan Birleşmiş Milletler ve uluslararası kararlara olan bağımlılığını sürdürecektir. BM, büyük güçlerin iradesini uygulamak ve çıkarlarını korumak için politikalarını dayatmaya çalışıyor. Bunların en tehlikelisi, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Projesi’dir. Bu proje, dünya halklarının refahını gerçekleştirme görüntüsünde şeytani projeler sunuyor. Aslında bu proje, dünya halkları için bir yıkımdır!

Filistin halkı ve biz, çocuklarımızı ve ailelerimizi korumak için var gücümüzle çalışacağız. İslam’ın bayrağını dalgalandırmak için mücadele etmeye ve Filistin’in kurtuluşu için Müslüman ordularından yardım istemeye devam edeceğiz. Batı sevdalıları ise, İslam düşmanı Batılı ülkelerden yardım istemeyi, hakları elde etmenin bir yolu olarak görüyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ böylesi kimseler hakkında şöyle buyurdu:

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ ‌الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتاً وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ ‌الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Allahtan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi![Ankebut 41]

Sonuç olarak, sizi ve tüm bileşenleriyle, sendikalarıyla ve fraksiyonlarıyla Filistin halkını otoritenin azgınlıkları karşısında güçlü bir duruş sergilemeye davet ediyor, birlik olmanın gerekliliğini vurguluyoruz. Otoriteyi bu kanun kararlarından vazgeçirmeli ve iptal etmesini sağlamalıyız. Kanun kararlarını müzakere etmemeli veya üzerinde şekli değişiklikler arayışı içerisinde olmamalıyız. Çünkü bu kanunların zararı, Filistin halkı ve sorunları için felaket ve yıkıcı olacaktır. Kuşkusuz Allah’ın zaferi yakındır.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ ‌مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” [Şuara 227]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)


H. 5 Muharrem 1444
M.  Çarşamba, 03 Ağustos 2022

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER