بسم الله الرحمن الرحيم
Lübnan Partileri ve Mezhepçilik Fitnesi, Siyasi Sınıfın Bekasına Hizmet Eder!
Bir grup Lübnan partisi ve siyasi kesimin, -protesto dalgasına binmek ve onu yaşam isteklerinden farklı bir alana yönlendirmek için- Lübnan’daki İran partisine yaptığı silahsızlanma çağrısının ardından Lübnan sokaklarında hareketlilik yaşandı. Hareketlilik, mezhepçilik fitnesi çatışmasına evirildi. Bazı cahiller, müminlerin annesine Aişe Radiyallahu Anha’ya açıkça hakaret edip iftira attılar.
إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّناً وَهُوَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمٌ “Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah katında önemi büyüktü.”[Nur 15] Fitne, ülkenin iki bileşeni (Sünniler ve Şiiler) arasında gerginliğe dönüştü. Özellikle başkent Beyrut ve çevresinde sanki ülke iç savaşa girmiş gibi ara ara çatışma çıktı. Ya da iç savaş goygoycuları, sokaklar ve insanlar üzerinden verilen mesajlar ile böyle anlaşılmasını istediler.
Mezhepçilik fitnesi, yenilenmiş kadim bir kriz. Her iki taraf da ülkeyi karmakarışık düşlerine uygun bir görselliğe sürüklemek istiyor. Bu kez görsellik, müftü Cafer Mümtaz Ahmed Kaplan’ın bayram vesilesiyle yayınladığı mesaj ile patlak verdi. Müftü mesajında “Ulusal pakt ve Taif anlaşmasının ölümünden, siyasi ve sosyal yeni bir anlaşma zorunluluğundan”bahsetti ve “Mezhepsel formülasyonun feshedilmesi” çağrısında bulundu. İran partisi ve Emel hareketinden konu hakkında hiçbir açıklama gelmedi. Ardından Lübnan Maruni Patriği Beşşar Rai 31 Mayıs 2020 Pazar günkü vaazında, “Devlet ve ordu öncülüğünde yasal yollarla bu varlığı savunmak gerek. İktidar hiçbir bileşenin tekelinde değil... Sistemin gelişimi Lübnan’ı ortadan kaldırma bahanesine dönüşüyor.Farklı renklerdeki Hıristiyan cemaati, bu varlıktaki kazanımlarını savunmak için silahlanıyor. Hem Müslüman laikler hem de İran karşıtları bu konuda onlara katılıyor.” dedi.
Bu cılız varlıktaki komedi sahnesi son buluyor. Canlarından, ailelerinden, çocuklarından, devalüasyona uğrayan paralarını kaybetmekten, ardışık hükümetlerin sakar politikaları yüzünden ülkenin kıtlığa sürüklenmesinden korktukları için ürkütücü anılar insanların belleğinde yer edecektir. Ülke 100 milyar dolarlık borç batağında yüzüyor...
Ey insanlar! Ey ülke halkı!
Birincisi: Gördüğünüz ve duyduğunuz şey, ülke fincanındaki bir fırtınadır. Yozlaşmış politikacılar, ülkenin mezhepsel yapısında kalmasını istiyor. Bu sayede kazanımlarını koruyacaklar, ülke çiftlikleri olarak kalacak, geçiminiz pahasına hem onlar hem de yandaşları için ganimet üretecektir. Şunu kesin olarak biliyorlar ki, ülkenin şekli, varlığının doğası, onların değil, efendilerinin özellikle Amerika’nın elindedir. ABD, bu varlığı Aaoukar’daki binasından yönetiyor. Lübnan ve partileri, Amerika ile İran arasında açık bir anlaşma yapılması beklentisi içerisindeler. Çünkü Amerika ile yörüngesindeki İran arasındaki bilinçaltı aynıdır. Ülkenin Amerika, ajanları, takipçileri ve serabının peşinde koşanların verilere göre yönetildiğini biliyorlar.
İkincisi: Yineliyoruz: Ülke ve vatan olarak adlandırılan bu cılız varlık, halkın hiçbir çıkarını gerçekleştiremez. Mezhepsel bölünme nedeniyle siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarı sağlayamaz... Örneğin en son atamaların liyakate göre değil mezhepsel bölünmeye göre gerçekleştiğini biliyorsunuz. Silata elektrik santralinin ihalesi yapıldı. Ne için? Devlet hazinesini ve kamu malını daha fazla borca sokmuş olsa da bir Sünni, bir Şii ve bir Hıristiyan santralı olması için. Ülkenin en azından öngörülebilir gelecekte santrala ihtiyacı olduğu için değil!
Ey Müslümanlar! Ey ülke halkı!
Daha ne zamana kadar “Sünni-Şii” tarihi krizleri içinde yaşayacaksınız? At elin size ne! Kılıçlarınızı teslim ettiniz. Dillerinizi de teslim ediyorsunuz. Renginizden olan ve size önderlik eden bu yozlaşmışlar çağı yeni değil. Yaklaşık bin yıllık bir meseleden dolayı birbirinizin boynunu vuruyorsunuz. Lanetli yozlaşmış politikacılar, harabe ve yıkımdan beslenenler, fitne borazanları bu tarihi krizi kullanılıyorlar. Sizi dolduruşa getirip silahlanmanızı, çatışmanın fitilini ateşlemenizi ve haram kanı akıtmanızı amaçlıyorlar. Sonra aynı politikacılar size derler ki: “Hazır olun.” Evet, bu çok kolay. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Huzeyfe ibn Yeman’ın rivayet ettiği hadiste onları şöyle nitelemiştir:
نَعَمْ، دُعَاةٌ إلى أَبْوَابِ جَهَنَّمَ، مَن أَجَابَهُمْ إلَيْهَا قَذَفُوهُ فِيهَا قُلتُ: يا رَسولَ اللَّهِ، صِفْهُمْ لَنَا؟ فَقالَ: هُمْ مِن جِلْدَتِنَا، ويَتَكَلَّمُونَ بأَلْسِنَتِنَا “Cehennem kapısında duran bazı cehennem davetçileri olacaktır. Çağrılarına uyanları cehenneme atacaklardır.” Dedim ki: Onların niteliklerini bize anlatır mısın? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de Onlar bizim kavmimizden olup bizim dilimizle konuşacaklardır.” buyurdu.
Evet, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, Ali Beytinin ve sahabesinin onurlarını ve kutsallıklarını küçümsemiyoruz. Her aklı başında dindar Müslüman mezhepçilik olgusuna aldırış etmeden Ehli Beyti savunur ama sapıkların, yozlaşmışların hesabına değil.
أَنَّ رَجُلًا سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْقِتَالِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ، فَقَالَ الرَّجُلُ : يُقَاتِلُ غَضَبًا ، وَيُقَاتِلُ حَمِيَّةً ، قَالَ : فَرَفَعَ رَأْسَهُ إِلَيْهِ ، وَمَا رَفَعَ رَأْسَهُ إِلَيْهِ إِلَّا أَنَّهُ كَانَ قَائِمًا ، فَقَالَ : مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا ، فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ “Bir kişi Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e gelip: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda cihat nedir? Çünkü kimimiz öfkesine kapılarak, kimimiz de kavminin şerefini korumak için savaşıyor” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Kim Allah kelimesinin en yüce olması için savaşırsa, işte o kimse yüce Allah’ın yolunda demektir.” buyurdu.”
هُوَ سَمَّىٰكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ “O, daha önce size “Müslümanlar” adını verdi.”[Hac 78] Sünni ya da Şii değil. Eğer Müslümanların bir iktidarı ve devleti olmuş olsaydı, Müslüman ya da kâfir olsun dünyanın öbür ucunda bile olsa saldıranları, böyle kültürleri geliştirenleri veya yayanları soruştururdu. Sonra Müslümanlara ve kutsallarına saldırıyı içinden geçiren herkesi cezalandırıp hesaba çekerdi, caydırırdı.
Ey âlimler, şeyhler ve akil insanlar!
Bazı sesler, bu ümmette iyiliğin asla kesilmeyeceğinin müjdesini veriyor, garanti ediyor. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَثَلُ أُمَّتِي مَثَلُ الْمَطَرِ، لَا يُدْرَى أَوَّلُهُ خَيْرٌ أَمْ آخِرُهُ “Benim ümmetim, yağmur gibidir; başı mı, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez!”Ama kökleşmemiş amellerin tozundan silkinmenizin, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak, ümmetin birliğini sağlamak için çalışanlar ile birlikte ciddi ve köklü bir çalışmaya koyulmanızın zamanı gelmiştir. Halife, ümmette görüş birliğini sağlayacak, aralarındaki anlaşmazlığı giderecek, içeride ve dışarıda saldıran her eli kesecektir. Peki, daha ne bekliyorsunuz?
Sonuç olarak Müslüman ülkelerin sorunu için, bu parçalanmışlık için, uyuyan fitne için, insanların güvenliği için çözüm yoktur. Dahası kapitalist dünya için, açgözlülüğü için, iğrenç ırkçılık için, ajanların ve takipçilerinin ülke ve halkı yağmalama girişimleri için de çözüm yoktur. Tüm bunlar için çözüm köklü değişimdir, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmaktır. Hizb-ut Tahrir, ülke ve halkı sömürgeci kâfirden, ajanlarından ve yandaşlarından kurtarmak için gecesini gündüzüne katarak çalışmaktadır.
Lübnan sorununun çözümü, genelde ümmet özelde Biladu’ş Şam ile değişim konvoyuna katılmak, feri aslına ilhak etmek, İslam Devletinde, İslam ve Müslümanların otoritesi altında onu taze bir dal yapmaktır. Müslüman ve gayrimüslim olsun bu ülkenin sakinleri, İslam Şeriatının adaletinden nemalanacaklardır. Tıpkı sömürgeci kâfir Batı gelmeden önce uzun yıllar faydalandıkları gibi.
وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!”[İsra 51]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 18 Şevvâl 1441
M. Salı, 09 Haziran 2020