Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Tarafına, es-Selâmu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh,

Lübnan'ı ziyaret ettiğiniz haberini öğrendik. Bizler, hükümetinizin bir haftadan beri ortaya attığı cürüm ve iftira haberleri ile şu ana kadar yüz kişiyi aşan Türkiye'de Hilâfet için çalışan Hizb-ut Tahrir şebâbına karşı başlattığı zalimane tutuklama kampanyasını takip ediyoruz. Bu iftiranın Allah'a, dinine ve sâlih kullarına düşmanlıkla dopdolu olduğu akil bir mü'minin gözünden kaçmaz. Bizler Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilâyeti olarak İslâmî sorumluluğumuz konumuyla bazı noktaları açıklama ve sizleri de bazı noktalara davet etme gereği duyuyoruz:

1. Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti'nin, İngiltere ile Arap ve Türk ajanları tarafından Hilâfetin yıkılışının elim yıldönümü münasebetiyle beyan dağıttığını görüp Hizb'in bu elim yıldönümünde "İstanbul'da" bir konferansa davet ettiğini öğrenince emniyet birimleriniz, Hizb'in şebâbına ve destekçilerine yönelik geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattı. Böylece sizler, H. 1342 yılından, yani 88 seneden beri İslâm'ın ve Müslümanların devletini yıkan mücrimlerin sadık birer halefi olduğunuzu ortaya koydunuz. Dolayısıyla onların miraslarını yüklendiniz ve seleflerinizin yıkmayı başarmasından sonra Hilâfet Devleti'nin kurulmasını engellemek için çaba sarfettiniz. Ancak heyhat ki heyhat, beyaz ipliği siyah ipliğinden her an belli olmak üzere olan İkinci Râşidî Hilâfet fecrinin doğuşunu engelleyesiniz!

2. Ülkenin enince ve boyunca Hilâfeti kurmak için çalışan yüzlerce şebâbı kapsayan bu kampanyanızla, Hilâfetin kurulmasına davetin İslâmî âlem boyunca Müslümanların nefislerine kök saldığı gibi artık Türkiye halkının nefislerine de kök saldığını ortaya koydunuz. Dolayısıyla Allah'ın inzal ettikleriyle hükmedecek Müslümanların birleştirici devleti Hilâfet Devleti'nin Hilâfet Devleti'ni kurarak İslâmî hayatın yeniden başlatılması projesine adavetinizle İslâm'ın ve Müslümanların saflarında yer aldınız.

3. Ardından bu cürümünüze bir cürüm daha eklediniz. Dikkat edin! O, bu muhlis ve muttakî kimseler Türkiye'yi kana bulayacak "terörist" eylemler planlıyorlar şeklindeki onlara yönelik iftiranızdır. Dolayısıyla sizler, büyük bir günah ve bir iftira işlediniz. Bunun da ötesinde Allah'tan ve kuldan utanmaz birer yalancı olduğunuzu ispat ettiniz. Çünkü sizler, fenalığı apaçık olan bir yalan ortaya attınız. Zira Hizb-ut Tahrir'in yarım asrı geçen tarihinin her türlü silahlı veya maddî eylemden beri olup silahlı ve maddî eylemlerden imtina etmesinin metodunun bir parçası olduğunu herkes bilmektedir. Zira bu, şer'î hükme mukayyet kalmaktır. Yoksa buradaki tâğuttan veya oradaki zalimden korkmak değildir. İşte Hizb'in "İstanbul'da" kararlaştırılan konferansın zamanıyla eşzamanlı olarak Doğuda Müslüman Âlimler Konferansı'nın yapıldığı Endonezya'dan başlayarak Lübnan'da dahil diğer İslâmî âlemde yaptığı bu konferanslar ve etkinlikler, yalanınızı ortaya koymuştur. Zira en ufak şiddet olayı yaşanmaksızın disiplinli ve sakin bir şekilde yapılmış ve tamamlanmıştır. O halde aklınıza hile, dahası bu konferansın kanlı terörist bir eylem münasebetiyle olduğuna dair iftiranızı ve yalanınızı getiren "İstanbul" Konferansı'nın önemi nedir?!

4. Ardından bu cürümünüze daha korkunç, daha iğrenç bir cürüm daha eklediniz. Zira kendisine büründüğünüz büyük günahınızdan -ki o, Yahudi Devleti'ni dost edinmeniz ve onunla barış propagandasına dönük bölge devletleri arasında simsarlık rolü oynamanızdır- kendilerini Müslümanların beldelerindeki İslâm egemenliği için çalışmaya adayan Hizb'in şebâbından muhlis ve muttaki kimselere attığınız iftiradır. Böylece yalanlar ördünüz ve onlardan sinema filmleri senaryolarına ve polisiye romanlarına benzer bir hikâye oluşturdunuz! Ancak bizler, falınızın boşa çıkacağını sizlere şimdiden söyleyelim. Zira Hizb'in dostu ve düşmanı olmak üzere herkes, Hizb'in arılığını, duruluğunu ve safiyetini bilirken sizlerin de Yahudi Devleti ile müttefiklik, onunla askerî işbirliği ve onun simsarlığını yapma bataklığını saplandığınızı da bilmektedir. Bu simsarlığın en yeni perdesi ise amacının barış sürecinin gidişatını ele almak olduğu açıklanan Lübnan'a yönelik bu ziyaretinizdir. Yani "İsrail Devleti'ni" tanımak ve Filistin'in genelini onun adıyla "takdis etmenin" yanı sıra İslâm'a, şeriatına ve devletine adavette dünyadaki tüm laikliği sollayan Kemalizm laikliği hatasına düşmenizdir.

Sizler ki Hizb-ut Tahrir şebâbına attığınız iftiracı yalan ithamdan dolayı kendinizi alçalttınız. Zira sizler, Türkiye'deki kamuoyuna karşı yaptıklarınızın baskısını hafifletmek için bu iftiradan daha büyük iftira bulamadınız. Bu da gösterse gösterse, Yahudilere yaklaşım cürümünün büyüklüğünü gösterir. Oysa yapılması gereken İslâm Devleti'ni kurmak, beldeleri Yahudilerin ve avenelerin pisliklerden kurtarmak için çalışanların elleri yerine Filistin'deki çocukların katiliyle tokalaşırken görüntüsü televizyon kanallarını dolduran, gece-gündüz müzakereler simsarlığı yoluyla Filistin'i Yahudilere vermek için çalışan ve Yahudilerle silah anlaşmaları yapmak yoluyla onları destekleyen kimsenin eline kelepçe vurmaktır.

Sizlere reddiye olarak Allahu Te'alâ'nın şu kavli yeterde artarda:

إِنَّ الَّذِينَ يُحَآدُّونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـٰۤئِكَ فِى ٱلأَْذَلِّينَ كَتَبَ ٱللَّهُ لأََغْلِبَنَّ أَنَاْ وَرُسُلِىـ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ عَزِيزٌ "Allah'a ve Rasûlüne düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah, Kavî ve Azizdir." [el-Mucadele 20-21]

Son olarak içerinizde İslâm ve iman kırıntısı olduğu varsayımına dayanarak sizlere ma'rufu ve münkerden nehyi emrediyor ve diyoruz ki: Şayet sizler, kendinizin İslâmî hayatı yeniden başlatma ve Allah'ın şeriatını ikame etme projesine yardım etme seviyesine çıkmayacağını düşünüyorsanız en azından kendinizi, kendilerini İslâmî davetin ve İslâm'ın karşısında durmaya adayan Ebu Cehl, Ebu Leheb, Ummiye İbn-u Halef ve Mustafa Kemal'in ortaya koyduğu arşive dâhil olmaktan geri durunuz. O halde Hilâfet Devleti'ni kurma fırsatını kaçırmadan ve saltanatınız yok olup gittiği halde Rabbinizin huzuruna çıkarılmadan önce bu kahramanları serbest bırakınız, onları takip etmekten ve onlara işkence etmekten vazgeçiniz ki o gün şöyle diyeceksiniz:

مَآ أَغْنَىٰ عَنِّى مَالِيَهْ هَلَكَ عَنِّى سُلْطَـٰنِيَهْ "Malım bana hiç fayda sağlamadı. Saltanatım da benden (koptu) yok olup gitti." [el-Hâkka 28-29]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 1 Şa'bân 1430
M.  Cuma, 31 Temmuz 2009

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER