Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Lübnan... Şam Diyarının Bir Parçasıdır Hükümet Hoşlanmasa da Lübnan Bir İslam Ülkesidir

Temam Sellam başbakanlığındaki Lübnan hükümeti, “Adalet ve Barış İçin Birlik ve Dayanışma” temasıyla 10-15 Nisan tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinin sonuç bildirgesindeki Hizbullah’a yönelik terörist tanımı, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’dan çekilmesi, Kosova’nın bağımsızlığı, Yunanistan ve Antakya’daki Müslüman azınlıkların hakları maddelerine itiraz etti. Diğer 170 maddeyi ise kabul etti. [17.4.2016 Ulusal Medya Ajansı ve 14.4.2016 Liva gazetesi]

Uzun lafın kısası, bu zirve ve konferanslar, zırvalarla dolu, yıllarca bu böyle. Sadece katılımcı liderleri ve bakanları temsil ederler. Katılımcıların hatta kâfir Batının algılamalarını yansıtırlar. Katılımcı liderler, düzenlenen konferanslar, zirveler, kesinlikle ne ümmeti ne onun kahraman evlatlarını ne bölgeyi ne de bölgenin kurtuluşunu temsil ederler. Katılımcı ülkeler, büyük devletin uydusu devletlerdir, hatta çoğu tabi devlettir. Liderleri de efendilerinin politikalarını uygulayıcı ajanlardır. İster tabi isterse uydu devlet olsun bu ülkelerin liderleri, ucuz ve sayılı dirheme ümmetini, dinini, inancını satmışlardır. Sırf dirhemler uğruna.

Lübnan yöneticileri ise her fırsatta ve her vesileyle bile bile Lübnan Müslümanlarını, Lübnan’ın şartları ve “benzersiz” bileşenini bahane ederek onları ümmetten ve davasından koparmak için çalışıyorlar. Sonra da terörle mücadele bahanesiyle Lübnan Müslümanları ve bölge ile ilgili maddeleri kabul ediyorlar. Bu, hükümetin hiçbir şekilde Lübnan Müslümanlarını temsil etmediği ve edemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Hükümet ve iktidarın uzantısı durumundaki sözde “Direniş Grupları”, Hizbullah ile ilgili herhangi bir maddenin oylanmasını engelliyorlar. Bu yüzden Lübnan bu maddeye itiraz etmiştir. Açıktır ki İran partisinin Suriye müdahalesi, ne Lübnan’ı ne İran partisini hatta İran’ı bile temsil etmez. Ancak Şam tiranını ayakta tutmak için tüm ağırlığını ortaya koyan Amerikan iradesini temsil eder. İran partisi, türbeleri korumak ve Ehlibeyti savunmak bahanesiyle Suriye’ye müdahil oldu. Sonra tüm Suriye türbelere dönüştü! Sonra Yemen, Bahreyn ve Irak... Daha sonra Amerika, aynı amaç için yani tiranın yıkılışını önlemek için bu kez İran ve Rusya’yı devreye soktu... Bu yüzden hükümet, hangi “direniş”e direniyor da İran partisi ile ilgili her şeye itiraz ediyor?

Hükümetin itiraz ettiği diğer maddelere gelince, özellikle Ermenistan’ın Dağlık Karabağ bölgesinden çekilmesi ve Kosova’nın bağımsızlığını tanımak... Soruyoruz, Azerbaycan halkı Müslüman değil mi? Caferi mezhebi mensubu değiller mi? İran partisinin bakanları hükümetin pozisyonunun neresinde? Yoksa Azerbaycan’da ehlibeyt türbeleri yok mu? Nedir bu Kosova sorununa ilişkin pozisyonunuz? Daha dün orada Müslümanları savunmak için savaştığınızı ileri sürüyordunuz! Mart 2016’da Hac Ali Fayyad [Ala Bosna diye bilinir] ve on üç genç Batı Halep kırsalındaki Hanasır kasabasına girerken öldürülmelerinin ardından Ala Bosna’nın hayat hikâyesini medyada gösterdiniz!

Kuşkusuz İran partisi ve bakanlarının, Suudi Arabistan Lübnan partisi [Müstakbel] ve bakanlarının ve diğer Müslüman bakanların hükümetin pozisyonu karşısında sessiz kalması, onların milliyetçilik ve mezhepçiliği İslam’ın ve Müslümanların önüne geçiren ülkelerinin kuklaları olduğunun açık bir göstergesidir. Bazıları da dini imanı taht olan yöneticilerin ardından gidiyorlar. Müslüman bakanların pozisyonu da Lübnan Müslümanlarını temsil ettiğini iddia edenlerden kaynaklanmıyor. Aksine bölgedeki Amerikan çıkarlarından kaynaklanıyor. Arap ya da Kürt ya da Türkmen Müslüman azınlıklar umurlarında değil. Tek umurlarında olan, pozisyon almak için Amerika’dan gelecek yeşil ışıktır.

Ey Lübnan Müslümanları!

İsteseniz de istemeseniz de siz İslam ümmetinin bir parçasısınız. Karar ve emellerinize haciz koyan liderler, sömürgeciliğin çocuklarıdır. Hiçbir meşruiyetleri yoktur. Başkası uğruna dinini ve dünyasını satan ya da dini materyalist çıkar olan kimseler, ancak o liderlerin yanındadır ve yandaşlarıdır.

Ey Lübnan’daki Müslümanlar!

Yönetim, sizden kopuk, hatta hükümet düşmanınızdır. Bu apaçık ortadadır. Zira hükümet, hedefi size vurmak olan herhangi bir plana izin vermektedir. Sömürgeci tarafından Lübnan ile komşu ülkeler arasına dayatılan siyasi kopukluk sürdüğü sürece de bu gerçek asla değişmeyecektir. Bu ülkenin sonu ancak başı ile düzelir. O da adil bir liderlik altında parçayı bütüne katmak ve onu çevre ülkelere özellikle Biladu’ş Şam’a ilhak etmektir. Adil liderlik, Müslümanların haklarına tecavüz etmez. Hatta dünyadaki tüm Müslümanların hayatını ve onurunu savunmak için dünyanın dört bir köşesini sarsar. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: ذِمَّةُ الْمُسْلِمِينَ وَاحِدَةٌ يَسْعَى بِهَا أَدْنَاهُمْ“Müslümanların zimmeti birdir. Bu zimmet uğrunda onların en aşağı olanı say’u gayret gösterir.”

Ey Lübnan Müslümanları!

Hizb-ut Tahrir, eğerbir mesele Müslümanların ya da herhangi bir insanın onurlu yaşam hakkı ile ilgiliyse, ne iktidarı ne de başkalarını muhasebe etmekten asla geri durmaz. Raşit adil bir yönetim, Müslümanların hatta insanlığın hakkıdır, kollayıp gözetir, eşit davranır, ihanet etmez, onlar üzerinde pazarlık yapmaz.

Hizb-ut Tahrir, sizden ve sizinle birliktedir. Lübnan ve dünyadaki gençleri, Müslümanlar ile diğerleri arasında ayırımcılık yapmaz. Yıllardır sömürgeci, diğer mezhepçi topluluklar gibi sizden de bir mezhepçi grup oluşturmak için uğraştı ki bu mezhepçi kotalar için birbirinizle kavga edesiniz. İlgi odağınız makam-mevki veya müdürlük olsun. Sakın küresel proje sahibi bir ümmet olduğunuz gerçeğini unutmayın. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ sizin hakkınızda şöyle buyurdu:

كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” [Ali İmran 110] Hükümetin kararlarına aldırış etmeyin ve Müslümanların ölüm kalım meselesini olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti uyanış merkeziniz yapın. Hilafet, bu Ruveybida yöneticileri silip sürecektir.

Ali RadiyAllahu Anh’dan rivayet edildiğine Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

الْمُؤْمِنُونَ تَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ، وَهُمْ يَدٌ عَلَى مَنْ سِوَاهُمْ، وَيَسْعَى بِذِمَّتِهِمْ أَدْنَاهُمْ، أَلاَ لاَ يُقْتَلُ مُؤْمِنٌ بِكَافِرٍ، وَلاَ ذُو عَهْدٍ بِعَهْدِهِ، مَنْ أَحْدَثَ حَدَثًا فَعَلَى نَفْسِهِ، أَوْ آوَى مُحْدِثًا، فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللهِ وَالْمَلاَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ“Müminlerin kanları birbirine eşittir, onlar kendi dışındakilere karşı tek bir yumruktur, onların en ednasının zimmeti eman vermesi caridir. Dikkat edin! Mümin kâfire karşı öldürülmez, kâfirlerden ahdi eman altında bulunan da öldürülmez. Kim bir hadise çıkarırsa kendi nefsi aleyhine yapmış olur. Kim de hadise çıkaranı himaye ederse Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun.”

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 10 Raceb 1437
M.  Pazartesi, 18 Nisan 2016

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER