بسم الله الرحمن الرحيم
Toplumda Kadın-Erkek Yardımlaşması
Batı uygarlığının başarısızlığı, sorunlarımızı çözmek için ithal edilen yozlaşmış laik değerleri reddetmeyi gerektirir
Pakistan yöneticileri, “modernite” kisvesi altında Batılı laik değerleri toplumumuza soktular. Erkekleri ve kadınlarıyla toplumumuza karşı bir komplo kurdular. Özellikle gençleri hedef aldılar. Kişisel özgürlük kriterini amellerimizin ölçüsü haline getirdiler. Kişisel özgürlük, Batı kökenli fikirlerdir, toplumumuza yabancıdır. Batının tarihsel deneyiminin bir ürünü ve Hıristiyan Kilisesi’nin zulmüne karşı bir tepkimedir. Kapitalizm, yasalarını dört özgürlük üzerine inşa etmiştir. Kişisel özgürlük bunlardan biri. Bu özgürlükler, kadın-erkek ilişkisini ve her birinin toplumdaki rolünü düzenleyen yasalar üzerinde etkili olmuştur. Kapitalizmde bireysellik, erkek ve kadın olmak üzere toplumdaki insanlar arasındaki ilişkilerde egemendir. Yine kadın ve erkeklerin dış görünüşü, aralarındaki ilişkiyi oluşturur. Böylesi bir ilişki, İslam’ın saygı, şeref ve yardımlaşma kavramlarına aykırıdır.
Yöneticilerimizin Batılı laik değerleri ithal hamlesi, herhangi bir Müslüman toplum için risk oluşturmaktadır. Biz, İslami değerlerin egemen olduğu, kadın-erkek arasında iyi ilişkiler kurulduğu bir toplum yaratmak için çalışıyoruz. Batı laikliğinde kadın-erkek karışımına, reklamlarda, dergilerde, dramlarda, filmlerde aşağılayıcı görüntüler ve cinsel imalar gibi davranışlara izin verilmesi, kadın ve erkeğin birbirine olan cinsel yönelimini güçlendirmektedir... Yöneticiler, kadın-erkek karışımını yaygınlaştırarak, okullarda, kolejlerde, kafelerde, festivallerde, konserlerde karışıklığa teşvik ederek toplumumuzda ahlaksızlığa verimli bir ortam sağlamışlardır... Bu, kadın ve erkek arasında duyguları körüklemiştir. Batı toplumunda kişisel özgürlük, kadın ve erkek arasındaki yardımlaşmayı yok etti. Bireysellik, işbirliğinin yerini “cinsiyetler savaşının” almasına neden oldu. Kadın-erkek ilişkisine yanlış bakış açısı, toplumda memnuniyetsizlik ve istikrarsızlık yarattı. Erkekleri, kadınları ve çocukları olumsuz etkiledi. Geleneksel aile tarzının (anne, baba ve çocuklar) ve sıcak aile ilişkilerinin yıkımına katkıda bulundu.
Kadın-erkek ilişkisine, aile ve toplumdaki rollerine doğru bir bakış açısı, güçlü ve istikrarlı bir toplum inşa etmek için elzemdir. İlgili yasalar, Batıdan veya Doğu toplumumuzdaki gayri İslami gelenek ve göreneklerden ithal edilemez. Ancak yöneticilerimiz - her konuda olduğu gibi - Batı geleneklerine boyun eğdiler. Batı toplumunun kadınları, çocukları ve aile birliğini koruyamadığı, kadın-erkek işbirliğini kuramadığı gerçeğini görmezden geldiler. Pakistan’a dayatılan bu başarısız kavramlar, Müslümanların sorunlarını, babalar-oğullar, eşler ve hısımlar arasındaki geleneksel sorunları daha da kötüleştirdi. Bunun sebebi yozlaşma ve İslam’a dayanmayan kültürel uygulamalardır... Ayrıca, propagandası yapılan kişisel ve bireysel özgürlük kavramından hem erkekler hem de kadınlar etkilenmiş, boşanma davalarında artışlar olmuştur. Nitekim İslamabad’daki nüfus kayıtları, son yıllarda boşanma davalarında keskin bir artışın olduğunu göstermektedir. Medyadaki bireysellik kavramının propagandası, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkilerdeki gerilim düzeyini artırmış, büyüklere saygı, küçüklere sevgi gibi geleneksel İslami değerleri baltalamıştır.
Yozlaşmış değerlerin parçaladığı toplumlar
Kadın ve erkek insanlık yapıları bakımından eşittir, Allah’ın her birine bahşettiği bir takım özellikler bakımından farklıdırlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ “Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.” [Mülk 14] Bu nedenle kadın-erkek ilişkisini düzenleyen hüküm ve kanunların olması kaçınılmaz. Bu yasalar, her birinin doğasını ve farklılıklarını hesaba katması gerekir. Ancak kapitalizm bu açık gerçekliği tanımadı ve önemsemedi. Dolayısıyla bu gerçekliğe uygun yasalar yapmadı.
Batıda kadınların değeri, kadınlık rollerinden ziyade fiziki görünüşleri ve ekonomik katkılarına göre ölçülür. Doğal olarak kadın, bir eş, anne ve ev hanımıdır. Kadının bu rolleri toplumda ve ailede çok önemli ve gereklidir. Zihinsel ve fiziksel yetenekleri, küçümsenmemesini ya da aşağılanmamasını gerektirir. Bu rolün hafife alınması, Batı toplumlarının altını oydu. Çocuklar arasındaki yüksek suç oranları, ruh ve sağlık sorunlarındaki artışlar bunun kanıtı. Pakistan’da kadınlara hala bir eş ve anne olarak saygı duyuluyor, değer veriliyor. Bu kavramlar toplumumuzda köklü ve derindir. Ancak bu bakış açısında bir değişiklik oldu, kadınlar, büyük ölçüde dış görünüşüne, eğitim düzeyine ve görevine göre değerlendirilir hale geldi, toplumdaki temel rolü göz ardı edildi.
Arzuların ve isteklerin tatmini, kişisel özgürlüğün nihai hedefidir. Kanunlarda, değer ve geleneklerde parlamentoların referansıdır. Kadın ve erkek arzularının uyuşmazlığı yüzünden kadın-erkek arasında gerçek bir yardımlaşma olamaz. Aksine, fitne, baskı ve adaletsizlik olur. Yozlaşmış Batılı değerler, toplumumuzda var olan sorunlara yeni sorunlar ekledi. Çünkü bunlar, İslam’dan kaynaklanmayan yozlaşmış yerel örf ve adetlerdir. Bu nedenle bütün bunları Allah’ın indirdikleriyle değiştirmek lâzım.
وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ “Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın.” [Maide 49]
İslam’da kadın ve erkeğin rolü
İslam’da kadın-erkek ilişkisi, bakış açılarına dayanır. Aralarındaki cinsel yönelime dayanmaz. İslam, kadını bir anne, ev hanımı ve korunması gereken bir namus olarak görür. Hizb-ut Tahrir’in Anayasa Mukaddimesinin 112. maddesine göre, “Kadında asıl olan, anne ve ev hanımı olmasıdır. O korunması gereken bir namustur.”Ayrıca 119. maddeye göre “Her erkek ve kadın, ahlaki tehlike içeren, toplumu ifsat edici iş yapmaktan men edilir.”
İslam, erkek ve kadının birbirlerine olan ihtiyaçlarını evlilik ile düzenledi. Evlilik ile özellikle İslam’ın erken yaşta evliliğe teşvikiyle zina ihtiyacı ortadan kalkar. Zina toplumda yozlaşmaya, anne babasını tanımayan çocukların doğmasına, erkekler ve kadınların zürriyetlerini ihmal etmesine yol açar. Çünkü ebeveynler çocuklarının ensest ilişkilerinden sorumlu değildir. Hizb-ut Tahrir Anayasası Mukaddimesinin 120. maddesine göre, “Evlilik hayatı huzur hayatıdır. Zevc (bey) ile zevcenin (hanımın) yaşamı, dostluk yaşamıdır. Zevcin zevce üzerindeki otoritesi, riayet (gözetim) otoritesidir, yönetim otoritesi değildir. Eşine itaat, zevce üzerine farzdır. Yaşadığı çevreye göre maruf bir şekilde zevcesinin nafakası eşine ise farzdır.”İslam’da karı-koca, şeri bir sözleşme ile bir araya gelir. Her birinin diğerine karşı olan görev ve hakları, kaprislerine göre değil şeri hükümlere göre belirlenir. İlgili şeri hükümler nedeniyle karı-koca arasındaki ilişkide sevgi, merhamet ve saygı egemendir. Birbirlerine süslenmeyi emreden mendup hükümler de var. Bu yüzden birbirlerini daha çok ilgi duyarlar.
Cenab-ı Hak, erkek ve kadının rollerini erkek ve kadının fıtratına uygun olarak belirledi. Kurumun düzgün işleyişini ve istikrarını sağlamak için çalışanlarına rol dağılımı yapan herhangi bir kurum veya şirket gibi aile için de aynı durum geçerli. Hizb-ut Tahrir’in Anayasası Mukaddimesinin 121. maddesine göre, “Zevc ile zevce, ev işlerini tam bir yardımlaşma ile idare ederler. Zevc ev dışında yapılan bütün işlere bakmalıdır. Zevce de ev içinde yapılan işleri gücü yettiği kadar yapmalıdır. Zevc, zevcesinin yapamadığı işleri yapmak üzere yeterli hizmetçi getirmelidir.”Böylece İslam’da rol dağılımı var ve İslam birbirlerine yardım etmeye teşvik etti. Özellikle karısı hastaysa veya başka işlerle meşgulse ev işlerinde ve çocukların bakımında karısına yardım eden erkek sevap alır. Benzer şekilde kocası hastaysa veya başka işlerle meşgulse alışverişe gitmek gibi kocasına yardımcı olan bir bayan da sevap alır. Böylece aralarındaki ilişki yardımlaşma ve saygıya dayalı olur. Her biri kendi sorumluluklarını yerine getirir, eşinin her türlü ek yardımına minnettarlığını ve şükranlarını sunar.
İslam Hilafeti, kadınları eve hapsetmez, sadece evlilik ve annelik görevleriyle sınırlamaz
Kadın, toplumun aktif ve katılımcı bir üyesidir. Eğitim, çalışma ve siyasi faaliyet gibi haklara sahiptir. Hizb-ut Tahrir’in Anayasa Mukaddimesinin 114. maddesine göre, “Erkeklere verilen haklar kadınlara da verilir. Erkeklere yüklenen yükümlülük kadınlara da yüklenir. Ancak İslâm’ın kadın ve erkeklere şeri deliller ile tahsis ettiği haklar müstesnadır. Dolayısıyla kadının ticaret, ziraat ve sanayi işlerine katılma, muamelat ve akitlerde bulunma, her tür mülke sahip olma hakkı vardır. Kendi başına veya başkası ile ortak olarak malını çoğaltabilir. Hayat işlerinin hepsine bizzat katılabilir.”115. Maddeye göre, “Kadının; devlet görevlerine tayin edilmesi, Ümmet Meclisi üyelerini seçmesi, Ümmet Meclisi’ne üye olması, Halife’nin seçilmesi ve biat verilmesine iştirak etmesi caizdir.”İslam tarihi bu tür örneklerle dolu. Kadın-erkek arasındaki ilişki, Hilafet Devletinin yıkılmasından, ister diktatörlükler, ister demokrasiler isterse monarşilerde olsun zorba yöneticilerce yönetilen laik ülkelerin yerini almasından sonra bozuldu.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 20 Şevvâl 1443
M. Cuma, 20 May 2022